SEYAHAT – SIHHAT – ŞAHİD

SEYAHAT – SIHHAT – ŞAHİD

     Selamün Aleyküm,

Yeni bir köşe ile karşınızdayız. Seyahat ismini seçme sebebim kelime olarak bende seyir halinde olmak yani yolda olmak, farkına varmak, olgunlaşmak hissini uyandırması. Yolculukta sıhhat bularak ilerlediğimi düşünüyor ve bu seyrin her anına hem şahit oluyor hem de kendimi şahit tutuyorum. 

Ankebut Sûresi’nde geçen “Yeryüzünde gezip dolaşın da Allah’ın varlıkları ilk defa nasıl yarattığına ibretle bakın.” ayeti kerimesi ilhamım oluyor.

Dergimizin bu sayısının çıktığı ay hepimizi derinden etkileyen bir güne dikkat çekerek yazıma geçmek istiyorum belki bazılarımızın direk aklına geldi.

Bir iman yürüyüşü, karanlıktan şafağa milletçe adım atışımız;15 Temmuz.

Bu köşeye Ankara seyahatnamesi ile başlamak istedik.

Ankara genelde yol üstü geçtiğimiz bir şehirdi. Daha önce tanımak adına gelme fırsatım hiç olmamıştı. Okul ve akademik hayat için belli bir süre Ankara’da yaşayan tanıdıklarıma sorduğumda soğuk (hem hava hem de hissel anlamda), arkadaşlıklar bunaltıcı, karmaşık ama imkan dolu, yalnızlığı gün yüzüne çıkaran ve tekrar çağıran bir şehir olduğunu söylüyorlar. Anladığım kadarıyla içinde yaşarken kaçmak hissi doğuyor, her alanda ulaşılabilir imkânlara sahip oluşuyla geri dönme duygusunu tetikliyor.

Ahmet Hamdi Tanpınar ‘Beş Şehir’ kitabında “O bütün Orta Anadolu’ya iç kale vazifesi görmüş, eteklerinde daima tarihin büyük düğümlerini çözüp bağlamıştır.” diye bahsettiği tarihe tanıklık etmiş, tarihe geçmiş bir şehir olan Ankara’yı bir de benim gözümle seyir edelim istiyorum.

İlk durağımız Taceddin Sultan Camii ve Dergahı; konumu, kullanılan yapısal malzemeler ve özellikle maneviyatıyla beni derinden etkiliyor. Yüksek binaların arasında gökyüzüne yakın bir mekân adeta, nefes aldırıyor diyebilirim. Devam ediyoruz; Muhsin Yazıcıoğlu,  KUDÜS ŞAİRİ Nuri Pakdil, Yaşar Kaplan, Yusuf Polatoğlu kabir ziyaretleri ile seyrimiz davamıza sahip çıkmayı anımsatıyor. Ardından Mehmet Akif Ersoy Kültür Evi’ne geçiyor, mütevazı yaşantısını gözlemliyoruz. Milli Marşı’n bir karşılık almak üzere yazılmayacağını düşünen Mehmet Akif’in katılmadığı yarışmaya 724 şiirin hiçbirinde milli marş olabilecek potansiyel görülmemişti. Hamdullah Suphi Bey’in davet mektubu Mehmet Akif’in kararının değişmesine ve Taceddin Dergahı’ndaki odasına çekilip marşı yazmaya başlamasına vesile oldu. Maneviyatının etkilediği dergâhın İstiklal Marşı’nın doğuşuna tanıklık ettiğini biliyoruz. Asım’ın nesli tarafından omuzlarda uğurlanan şairimizi rahmetle anıyoruz. Ankara sokaklarında dolaşırken Erguvan Konağı’nı geçtiğimiz sırada kaotik ve soğuk şehre ısınıyor, ön yargılarımızı kırıyoruz adeta. Ulucanlar Cezaevi Müzesine gidiyoruz. Birçok ismin ömrünün bir kısmını geçirdiği bu mekân derin izler taşıyor. Hücrelerden geçerken acı ve çaresizliği ensemizde hissediyoruz. 

Hacı Bayram-ı Velî ziyaretimiz ile devam ediyoruz. Vakit namazı eda edip avlusunda geçirdiğimiz kıymetli zamanı bugün de yâd ediyorum. Cami, türbe ve etrafında bulunan mekânların eski zaman görünümleri beni yine karmaşık şehirden uzaklaştırıp huzurlu sakin bir beldeye götürüyor. Başta Gazze olmak üzere yardım niyeti ile düzenlenen kermeslere denk gelişimiz gayelerimize sıkı sıkı sarılmayı hatırlatıp bizleri gayrete getiriyor. Derin mesajlarla ayrılıyoruz. 

Çalacak tek kapımız olan Ankara Enderun’da kardeşlik muhabbeti ile tazeleniyor ve ilk günü ekibimizle değerlendirme yaparak tamamlıyoruz.

Yeni gün Cumhurbaşkanlığı külliyesinde başlıyor. Millet kütüphanesi bizi kendine hayran bırakıyor, ardından Beştepe Millet Camii ve bizleri dokuz yıl öncesine götüren 15 Temmuz Demokrasi Müzesi. Müze odalardan oluşmakta, her odada parça parça resmedilmiş, 15 Temmuz’u gösteren olaylar sayesinde neredeyse birebir simülasyon içerisinde o günü yaşıyoruz. O gün yapılan haber kesitleri, kullanılan askeri araçlar ve nice argüman… bizleri duygusal bir yolculuğa çıkarıyor.

“…Dalgalan sende şafaklar gibi ey şanlı hilal…’’

Şehitlerin resimleri ve hayatlarından kesitler yazılı sütunların arasında kendimizi cennet bahçelerinde hissediyoruz.

Kısa bir aradan sonra füzelerin düştüğü yoldan geçiyor üzerinden tankla geçilmiş bir araç görüyoruz, nitekim o gün Türkiye 100 yıl önce ki gibi vatanı uğruna, abdest alıp şehadete yürüyenlere yeniden şahit olmuştu.

15 Temmuz gecesi darbe girişimine imanları ile gelecek nesillere örnek olacak gerçek kahramanlar; Asker ve sivil 252 şehit, 2740 Gazi.

Ömer Halis Demir, Halil Kantarcı, Burak Cantürk, Cennet Yiğit, Demet Sezen, Emrah Sağaz, Ferhat Koç, Gökhan Yıldırım, İlhan Varank, Uhud Kadir Işık, Lütfi Gülşen, Mahmut Çoşkunsu, Nedip Cengiz Eker, Onur Kılıç, Ramazan Konuş, Mehmet Şefik Şefkatlioğlu, Türkan Türkmen Tekin, Ümit Çoban, Velid Bektaş, Yıldız Gürsoy, Zeynep Sağır ve ismini zikredemediğim güzel insanlar Ruhunuz şad, Rabbim sizlerden razı olsun. Kalanlara ferahlık diliyorum. Ayaklarına taş değmesin inşaallah.

Dönüş yoluna çıkıyoruz. Bir sonraki seyirde görüşmek üzere inşallah.

Ankara’yı kasvetli ve gökyüzünü görmek için başını tamamen kaldırman gereken bir şehir gibi yorumlarken, gözlerimle gördüğüm bütün mücadele izlerinden sonra Ankara’nın artık kalbimde başka bir yeri olduğunu itiraf etmeliyim. Bu nedenle internetten gördüğümüz, kaydırarak keşfettiğimizi sandığımız bütün her şeyin ötesinde bir şehri seyir etmek adına sizleri seyahate davet ediyorum.

       Elif Ergün

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.