SELMAN-I FARİSİ “ARAYIŞ”

Selman dediğimizde aklımıza ilk gelen Hendek Savaşı’nda önerdiği harp tekniğidir. Bunun kadar önemli olan “arayış”ını ise birçoğumuz bilmemektedir. Bu nedenle de yazımızda Selman’ın arayışı üzerinde duracağız. Adından anlaşılacağı gibi İran asıllı olan Selman-ı Farisi’nin babası hatırı sayılır Mecusi’lerdendi. Selman zaman içinde ateş bakıcısı rütbesine kavuşmuştu ki Mecusilikte bu rütbenin yeri büyüktü.
Birgün işlerin yoğunluğundan dolayı babası onu başka bir bölgeye göndermişti. Selman oraya giderken yolda bir kilise gözüne çarpar. Merak edip içeri giren Selman, Hıristiyanların yapmış olduğu ibadetten etkilenir ve “Bu din hakkında bilgileri nerden alabilirim?” diye sorunca “Şam” cevabını alır. Eve dönüp durumu babasına anlatır. Babası onun ilgisini görünce atalarının dininden dönecek korkusuyla onu zincire vurdurur. Ama Selman kararını vermiştir. Bir yolunu bularak kaçan ve Şam yoluna düşen HSelman’ın böylece meşhur arayış macerası başlamıştır.
Şam’a varınca Hıristiyanlık hakkında bilgi almak için kilisenin rahibine giden Selman rahibin yanında hizmet etmeye başlar. Ama bu adamın rahip olmasına rağmen dürüst bir adam olmadığına şahit olur. Bu rahip ölünce Musul’da bir kilisede dürüst bir rahibe hizmet eder. O rahibin ölüm döşeğinde tavsiyesi üzere Nusaybin’e giden Selman oradaki rahibin de vefatı ve tavsiyesi ile Ammüriye’ye gelir. Ammuriye’de de arayışı son bulmaz. Çünkü buradaki zat da ölüme yaklaşmıştır. Bunu hisseden Selman nereye gitmesi gerektiğini ona sorar. Rahip ise “Arap Yarımadasına İbrahim dini üzerine bir peygamberin gelmesi yakındır, gelen peygamber kavmi arasında hurma bahçeleri olan, iki hara arasındaki bir yere hicret edecektir. Onun peygamber olduğunu belirten alametler vardır. Sadaka yemez, hediyeden yer ve iki küreği arasında nübüvvet mührü bulunur.” der. Rahibin ölümünden sonra burada bir süre kalan Selman, Kelbli bir tüccarla tanışarak Hicaz’a gitmeye karar verir, yolda Kelbli Arap, Selman’a ihanet ederek onu bir Yahudiye satar. Vadi’l-Kura’da bir süre kaldıktan sonra Medine”ye getirilir. Burayı gören Selman, rahibin anlattığı yerin burası olduğunu anlamıştır.
Selman bir gün hurma bahçesinde çalışırken biri Yahudi olan sahibinin yanına gelerek: “Allah Benü Keyle’ye lanet etsin; onlar şu anda kendisini nebi olarak tanıtan, Mekke’den gelen birinin etrafında toplanıyorlar.” deyince büyük bir telaşa kapılan Selman çalıştığı ağaçtan sahibinin üzerine düşecekti nerdeyse. Hemen aşağı inerek “Söylediklerini tekrar et, gelen kişi kimdir, ne diyor?” deyince sahibi ona bir yumruk indirerek “Sana ne! Sen işine bak.” deyip işine dönmesini emretmiştir. Akşam olunca biraz yiyecekle Efendimizin yanına gelen Selman: “Sizin Salih bir kişi olduğunuzu duydum, bunun için size biraz yiyecek bir şeyler getirdim, buyurun yiyin” der. Efendimizin bunlardan tatmadığını gören Selman “Ammuriye’de anlatıların birincisi olmuştur.” der. Daha sonra tekrar elinde biraz yiyecekle gelir, “Bunlar benim size hediyemdir” diyence, Efendimizin bunlardan tattığını görür. “Bu da ikincisidir.” diyerek ayrılır. Daha sonra gelip Efendimizin etrafında dolaşmaya başlayınca Efendimiz onun maksadını anlar, ridasını açarak nübüvvet mührünü gösterir. Selman mührü görünce mührü öpüp ağlamaya ve hikâyesini anlatmaya başlar ve Müslüman olur.
Selman’ın yaşamından da anlayacağımız üzere her başarının arkasında büyük sıkıntıların gizli olduğunu görüyoruz. Bu nedenle başarıyı hedefliyorsak bizi bekleyen sıkıntılara karşı çile çekmeye hazır olmalıyız.