Samimiyet Hep Var Elhamdülillah

Geçenlerde uzun zamandır görmediğim bir ahbabımızla bir kaç gün görüşme fırsatımız oldu. Beraber sohbetlere gider birbirimizi hayırlı güzel işlerde teşvik ederdik. Yıllar içinde farklı şehirler, farklı iş güç derken bir 20 sene geçmiş aradan. Tabi yılların izi her ikimizde de derin bir hat oluşturmuş onu fark ettik. Fark ettiğim bir diğer şeyde olaylara ve toplumsal sorunlara bakış açımız. Önceden derdimimiz olan meseleler gündemimizde yok. Şöyle ki biz biraya geldiğimizde konu komşumuza nasıl tebliğ yaparız? Sohbet konularımız neler olmalı? İnsanlara tebliğ yaparken kendi eksiklerimizi söyler birbirimizi düzeltirdik. Şöyle yaparsan daha doğru olur, bak bu konu da Aişe annemiz böyle yaparmış, Efendimiz şöyle buyurmuş, bizde böyle yapalım gibi samimi içten tavsiyelerimiz olurdu. Şimdi eski günleri yad edip günümüze geldiğimizde ise, çocuklarımızın eğitim başarılarını, eşlerimizin kariyerini konuştuk derken hani şimdilerde herkesin dillendirdiği Müslümanların dünyevileştiği, konfor alanı oluşturduğu, samimiyetini kaybettiği ve eskiden olduğu gibi hizmet etmediğinden falan filan. Tabii araya yıllar girince bayağı fikirlerimiz de değişmiş. Farkında olmadan önceliklerimiz değişmiş. Bir kez daha anladım. Bu değişim bir süreçle tıpkı merhum Akif’in dediği gibi;
“Bak bize bir nazar oldu. Cumamız Pazar oldu.
Ne olduysa azar azar oldu.”
Evet, azar azar zihin tarlamız sürüldü. Gönüllü olarak büyük bir tutkuyla sunulan herşeyi izledik, dinledik, eğlendik güldük, günün sonunda seküler bir İslam modeli ile karşı karşıya kaldık. Evet dini hassasiyetimizin sorgulandığı zor zamanlardayız!. Herşeyin nasıl da hunharca kaybedililip haz-hız odaklı çılgın bir tüketim çağındayız. Elbette maddi ve manevi oluyor bu tüketmelerimiz. Sadece eşyayı değil, beraberinde merhametimiz, şefkatimiz ruhumuzun derinliklerinde hislerimiz de hızlıca tükeniyor. Bunu deprem sonrası yazılan çizilenlerden anlıyoruz. Şehit haberleri, terör saldırıları nasıl da sıradanlaşı veriyor. Hepimiz herkesler kendi dünyasında kendi konfor alanını oluşturup onu korumanın mücadelesini veriyor. Bu hayat telaşının içerisinde ailesi, yakınları, konu komşuya pek de zaman kalmıyor. Duyduğu, gördüğü, okuduğu herşey zaten bunu normalleştiriyor. Sınırsız bir tüketim çılgınlığı sadece maddi değil manevi dünyamızı da tüketiyor. Maddi konforurumuz çoğaldıkça, manevi dünyamız fakirleşiyor. Hayatımızda yalap şalap namaz dışında seküler kesimden pek de bir farkımız yok aslında. Aynı dizi ve filmler, aynı marka tüketimi, aynı sosyal medya bağımlılığı bizim gibi dindar kesiminde yaşam tarzı halini aldı. Bu yeni yaşam tarzında maalesef akraba, dost ziyaretleri de bundan nasibini alıyor. Tabi bu süreç bir anda olmadı. Uzun yıllara dayanan propagandalar neticesinde ortaya çıktı. Önce aileler hedef alındı. Aile değerlerimize ters ne kadar mevzular varsa senaryolaştırılıp keyifle izlediğimiz filmler ile normalleştirildi. Göz kamaştıran ultra lüks starların dünyası çocukluktan erişkinliğe kadar magazin haberleri olarak hep gözümüzün önünde sergilendi. Diğital platformlar, sosyal medya en değerli sermayemiz olan zamanın neredeyse tamamına sahip oldu. Düşünün ki 20’li yaşlarında bir genç kendini fark ettiği günden bu güne kadar Netflix gibi ve türevleri onlarca platformların dizilerine maruz kalarak nasıl bir kimlik oluşturdu? Üstelik anne babalarda çocuğun okul başarısını, kariyerini dert edindiği kadar dini eğitimine ne kadar ehemmiyet verdi? Elbette herkes önce evinde neyi nasıl yaşıyor, neyi öncelikli sayıyor sa çocuklarda öyle şekil alıyor. Ama artık anne babanın dışında çocukların, gençlerin yeni modelleri var. Ünlüler, fenomenler birinci rol model durumunda. Bununla beraber teknolojinin baş döndüren hızı ve yenilikleri daha da bu sorunlarımızın derinleşmesini sağlıyor. Şimdilerde yapay zeka le sunulan hizmetler, insanoğlunun gelecekle ilgili her türlü değişimin sinyallerini veriyor. Görmüşsünüzdür ilk robot insanlar tanıtılmaya başlandı. Bilim kurgu filmlerinde gördüğümüz ne varsa bir bir hayata geçiyor.
Y. Varufakis’in de söylediği gibi : “Bilim kurgu yarına ait bir anlatı değildir, hep bizimle beraberdir. Sahneye çıkmak üzere olan şeyleri kuliste hazırlanırken görmektir bilim kurgu.”
Yüce Allah neslimizi korusun, yardımcısı olsun.
Evet bu sorunlar var. Her zamanın olduğu gibi. Ama öte yandan da muhteşem bir gençlik de var Elhamdülillah. Düşünen, sorgulayan, araştıran bir gençlik. İşte bunlar ‘gençlik bitti”, ‘samimiyet yitti” diyenlere, sürekli olarak umutsuz tablo sergileyenlere adeta cevap niteliğinde.
Enes (b. Mâlik)’ten (ra) nakledildiğine göre, Resûlullah (sas) şöyle buyurmuştur:
“Ümmetim yağmur gibidir; evveli mi daha hayırlı yoksa sonu mu bilinmez.”
Bizler ve neslimiz de o hayırlı ümmetten oluruz İnşaAllah.
Evet, samimiyetimiz var Elhamdülillah. Hafızlık icazet merasimi görüyorum sık sık. Sabah namazı etkinlikleri artarak devam ediyor. Kur’an kursları, İmam Hatipler MaşaAllah çok da iyi eğitimler veriyor. Hali hazırda çok önemli makamlarda ülkemizi n yönetim kadroları bu okullardan yetişen gençlerle hizmet ediyor. Demem o ki herkes kendi zamanın şartlarına göre yaşıyor. Ve bu yaşadığımız zaman maddi imkanların arttığı konforlu bir zaman. 70,80,90’lı yıllar gibi değil. Evet bu gençler rahatlar ama özgüvenleri de tam. Ezik değiller. Korkak hiç değiller. Sayıları da çok Elhamdülillah. Biz anne babalar asli vazifemizin farkında yaşarken, evlatlarımıza daima dua edeceğiz. Rabbim zamanın fitnelerinden tuzaklarından cümlemizi ve neslimizi korusun İnşaAllah.