Saf Suresi

‘’ Senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberler de şüphesiz yemek yerler, çarşıda pazarda gezerlerdi. (Ey insanlar!) Sizi birbiriniz için imtihan aracı kıldık. (Bakalım) sabredecek misiniz? Rabbin, hakkıyla görendir. ’Furkan Suresi 20.ayetinde Rabbimiz bizlere böyle buyurur. İnsanın insana imtihan kılındığı bu dünyada Rabbimiz yükümüzü hafifletsin, imtihanları kolay kılsın. İnsanlara yük olan değil insanların yüklerini alanlardan olalım inşallah. Hiçbir yükün kalıcı olmadığını idrak ettiğimiz anda hayata bakış açımız da kendiliğinden değişecek, dert dediklerimiz dermanımız olacak. Bunun sabır gerektirecek bir durum olduğunu biliyoruz fakat mükafatının da bir o kadar büyük olduğunu düşündükçe azim ve sebatımız daim olacak.
Bu ayki nasibimiz olan suremiz Saf suresi. Mushaf’taki sıralamada altmış birinci, iniş sırasına göre yüz dokuzuncu suredir. Tegabün suresinden sonra, Cum’a suresinden önce Medine’de nazil olmuştur. 4. ayetinde geçen ve “sıra, dizi” anlamına gelen “saf’’ kelimesi sureye ad olmuştur. Ayetimiz şu şekildedir:
‘’ Bilin ki Allah kendi yolunda tek parça bir duvar gibi kenetlenmiş saflar halinde çarpışanları sever.’’
Suremiz 14 ayetten oluşmaktadır. Diyanet Tefsiri, Kuran Yolunda suremizin konusu şöyle ele alınır:’’ Kişinin yaptıklarıyla bağdaşmayan iddialarda bulunmasının Allah katında çok çirkin sayıldığı belirtilerek öz ve söz arasındaki uyumun önemine vurgu yapılmakta; Allah yolunda çarpışanların O’nun hoşnutluğunu kazanabilmeleri için tek bir yürek ve tek bir vücut gibi olmaları gerektiğine dikkat çekilmekte; İsrailoğulları’nın verdikleri sözü tutmamaları, Hz. Musa’yı üzmeleri ve Hz. İsa’nın kendisinden sonra gelecek peygamberi isim de vererek müjdelemesine rağmen ona vefasızlık etmeleri eleştirilmekte; gerçek kurtuluşun Allah’a ve Resulüne iman edip malıyla canıyla Allah’ın gösterdiği yolda çaba harcamaktan geçtiği bildirilmektedir.’’
2. Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niye söylersiniz? 3. Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz Allah katında çok sevimsiz bir davranıştır. Rabbimiz bu iki ayette bizlere çok önemli bir uyarıda bulunmaktadır. O nedir? Vaatte bulunup, söz verip, anlaşıp sonra da bunların gereğini yerine getirmemek…Bu davranışın Allah katında çok sevimsiz bir hareket olduğunu öğreniyoruz. Bu konu bazılarına çok basit bir konu gibi gelebilir. Bu insanın yanılgısıdır. Allah bizi bir konuda uyarıp tedbirli olmamızı, yanlış hareketlerde bulunmamamızı emrediyorsa hemen kendimize çekidüzen vermeliyiz. Rabbimizin bu uyarısı dikkat edersek iman edenleredir. Yani Allah’ın rızası sözünde durmaktadır, sözünün eri olmaktır, sözün gereğini yerine getirmektir. Ayeti şu şekilde de anlayabiliriz, iman ettiğinizi iddia ediyorsunuz o halde bunun gereğini neden yerine getirmiyorsunuz? İddia, ispat ister. İman, amel ister. Eyleme dönüşmeyen her bir söz, kelam insanı sözünden döndürür, kişi kendisiyle çelişir, aklı bulanıklaşır, olan ve olması gereken arasındaki uçurum derinleşir. Özü ve sözü bir olan müminlerden olabilmemiz için gerekli gayret ve çabayı göstermeliyiz.
Allah yolunda çarpışan, mücadele eden, cihat eden müminlerin nasıl olmaları gerektiği bu suremizde ele alınmıştır. Ne zaman ki saflarımız açıldı, aradaki mesafeler arttı, müminin mümine merhamet ve kardeşliği gitti bizler kaybettik. Hem savaş meydanlarında hem gönül dünyalarımızda kaybettik. Bir ve beraber olmadığımız sürece ümmet olmanın verdiği gücü ve güveni yakalayamayacağız. Hep rüzgarımız gidecek. Gücümüz dağılacak. Savaşlar sadece meydanlarda değil ki…Gönül dünyalarımız darmadağınık…Kalpler kırık. Suremizde bizden istenen şey,’’ Allah kendi yolunda tek parça bir duvar gibi kenetlenmiş saflar halinde’’ olmamızken bizler ,her birimiz İslam’ın bir yönünden tutmuşuz ve diyoruz ki tek doğru bu. İnançsızlara gösterdiğimiz hoşgörüyü birbirimize gösteremiyoruz. Ne zaman ki vahdet bilinci sağlanır, saflar oluşturulur Allah’ın yardımı da sağanak sağanak gelir. Hem fiili, hem kavli duamız bu yönde olmalıdır. Allah yolunda olmamızın ölçüsü de safları sıklaştırmaktan geçer/geçmektedir.
Suremizin 5.ayeti şu şekildedir:’’ 5. Hani Mûsâ kavmine şöyle demişti: “Ey kavmim! Size Allah tarafından gönderilmiş elçi olduğumu gayet iyi bildiğiniz halde ne diye beni üzüyorsunuz?” Onlar eğrilik yapınca Allah da kalplerini eğriltti. Allah günaha saplananları doğruya eriştirmez. ’’Bu ayet isyan eden herkese inmiştir. Ayet İsrailoğullarına inmiştir fakat kıyamete kadar aynı tavır içinde olan herkese seslenir.-Allah korusun- peygamberimizi üzen herkes ayetin ihtar ettiği kişiler arasındadır. Onlar eğrilik yaptığı için Allah da onların kalplerini eğriltmiştir. Allah kullarına asla zulmetmez. Hidayetin kaynağı Allah’tır fakat istemeyene hidayet verilmez. Günaha saplanan kişi tövbe etmediği sürece daha da azgınlaşacaktır. Günahlar arttıkça doğruya ulaşmak da imkansızlaşacaktır.
Hz. İsa dilinden, Peygamber efendimiz müjdelenir. Adı Ahmet olan bir peygamber geleceği bildirilir. Tüm vahiy davetçilerinin başına gelenler Hz. İsa’nın da başına gelir. Kavminin cevabı şudur: “Bu besbelli bir büyü!” İman, teslimiyettir. İman, kabul ediştir. İman, inanmaktır. İman, inancının arkasında durmaktır. İman, amenna ve sadagna demektir. İman, vefadır. Hz. İsa’ya vefa göstermeyen kavmi, Allah’ın rahmetinden uzaklaştırılmıştır.
Suremizin 8.ayetinde gönüllerimize su serpilir.’’ 8. İsterler ki Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürüversinler; ama inkarcılar hoşlanmasalar da Allah nurunu muhakkak tamamlayacak!’’ Bu inanç bizi dimdik ayakta tutuyor. Düştüğümüzde bizi ayağa kaldıran yine bu ayet. Hak olanı inkar etmek, hakka halel getirmez. Allah’ın vahyini kimse ortadan kaldıramaz. Allah dinini tamamlamış ve her şeyin üstüne çıkarmıştır. Nasr Suresinde de müjdelendiği gibi Allah dinini tamamlamıştır. Kafirler istemese de engel olmak için her şeyi yapsalar da Allah nurunu tamamlayacaktır. ‘’1. Allah’ın yardımı gelip fetih gerçekleştiğinde; 2. Ve insanların akın akın Allah’ın dinine girdiğini gördüğünde; 3. Rabbine hamd ederek şanının yüceliğini dile getir ve O’ndan af dile; şüphesiz O, tövbeleri çok kabul edendir.’’
’’ 10. Ey iman edenler! Sizi elem veren bir azaptan kurtaracak bir ticareti göstereyim mi? 11. Allah’a ve Resulüne iman edersiniz, Allah yolunda mallarınızla ve canlarınızla cihad edersiniz. Bu sizin için çok hayırlıdır; bilmiş olsanız! 12. O sizin günahlarınızı bağışlar, sizi altından ırmaklar akan cennetlere, Adn cennetleri içindeki güzel meskenlere koyar, İşte büyük kurtuluş budur.’’
Bizi azaptan kurtaracak olan, Allah ve Resulüne iman etmek, mallarımız ve canlarımızla (bunları veren Allah’tır) cihat etmektir. Allah’ın verdiğini, Allah yolunda kullanmak Rabbimize vefamızı gösterir. Ne mutlu vefalılara…Büyük kurtuluşun yolu, imandan geçer. İmanının gereğini yerine getirmeye çalışanların azmi ve umudu bitmez. Büyük kurtuluş Allah’ın yardımıyla olur. Hayatın anlamı ve amacı Allah’ın rızasıdır. Bizim için hayırlı ve doğru olanı vahiyle bildiren Allah’ın şanı ne yücedir…Allahuekber Kebira…vesselam…