SAD SURESİ

SAD SURESİ

Bu sayımızda da bizi bir kılan rabbimize hamdü senalar olsun. İstemese, bizlere güç vermese bir araya gelemezdik. Bizi kuran ve sünnette cem eden O yüce yaratıcımızın şanı ne yücedir. Bu ay dergimize konuk olacak suremiz Sad Suresi. Suremiz Mushaf’taki sıralamada otuz sekizinci, iniş sırasına göre de otuz sekizinci sûredir. Kamer Sûresinden sonra, A’râf Sûresinden önce Mekke’de inmiştir. Mekki surelerin özelliklerine önceki sayılarımızda yer vermiştik.

            Suremiz adını ilk ayette geçen, hurûf-i mukattaa’dan olan “Sâd”harfinden almıştır. Sûreye bu ismin verilmesi, Yüce Allah’ın, kendisiyle öncekilere ve sonrakilere meydan okuduğu bu mucize kitabın şanını yüceltmek içindir. “Sâd. O şanlı Kur’ân’a yemin ederim ki, inkar edenler (iddia ettiklerinin) aksine, bir gurur ve tefrika içindedirler” .(1-2)

            Sûrenin temel konusu, Resûl-i Ekrem’in hak peygamber olduğu gerçeğinin ispatıdır, Kur’an üzerine yeminle başlayan sûrede Hz. Muhammed’in peygamberliğini inkâr eden müşriklerin iddiaları reddedilmekte; çoktanrıcı inançlarının kısa eleştirisi yapıldıktan sonra onlara, önceki peygamberlere karşı benzer tavırlar sergileyenlerin akıbetleri hatırlatılmakta, Hz. Peygamber’e de sabır tavsiye edilmektedir. Hz. Dâvûd, oğlu Süleyman ve Eyyûb’un hayatlarından kesitler verilmekte; Hz. İbrahim, İshak, Yakub, İsmail, Elyesa’, Zülkif’in isimleri sıralanarak bunların yolundan gidenlerin ahiretteki mutlu hayatları, buna karşılık yoldan çıkanların kötü akıbetleri hakkında kısa ve uyarıcı açıklamalar yapılmaktadır. Sûrenin son bölümünde insanlığın atası olan Hz. Adem’in yaratılışı anlatıldıktan sonra İblis ‘in, kendisine rahmet kapılarının kapanmasına sebep olduğunu düşündüğü için Âdem’in soyuna hınç beslediği ve onları doğru yoldan saptırmaya ahdettiği anlatılmakta, Hz. Muhammed’in hak peygamber olduğu gerçeği bir kez daha vurgulanmaktadır.(1)İnkarcılar kabul etmese de Kuran da haktır, Resulullah’da haktır. Birilerinin inkar etmesi onların var olmalarına ve gerçekliklerine halel getirmez. İslami tüm konularda bu durum geçerlidir. Bu suremizde de şirk konusuna değinilir. Müşrik zihniyette katıksız sevgi ve inanç yoktur. Bir şeyin varlığı hep başka bir şeye bağlıdır. Bu durum bile o düşüncenin acizliğinin delilidir. Müşrik zihniyetine ve bu görüşe, Kuran savaş açmıştır. Kuran’ın üçte birinde tevhit konusu işlenir. İnsanlardan katıksız, saf, has bir iman istenilir. Bunun yolu Allah’ı birlemekten geçer.

            Sad suresinde birçok Peygamberin kıssalarına yer verilir. Kıssaların bir hikmeti de ey insanlar aklınızı başınıza devşirin uyarısıdır. Kendini bir şey sayanların akıbetlerini okuyun ve ibret alındır. Tüm bu öğütler akledenler içindir. Akledemeyenler zaten pisliğe gömülmüştür. Peygamber efendimize de bu anlamda tarihten, Peygamberlerden örnekler verilerek adeta yalnız değilsin denilir. Senden öncekiler de horlandı, inkâr edildi, taşlandı öyleyse sen de onlar gibi sabret. Sabretmen ancak Allah’ın yardımı iledir. Hiçbir şeyi kendimizden bilmeyiz biz Müminler. Allah’ın yardımı olmadan bizler birer hiçiz. Bireysel tercihini yapan kişiler ahirette tercihlerinin sonuçlarıyla karşı karşıya gelecektir. İşte bu da “Hak”tır.

               Suremizde iblisin yanlış tercihini birilerinin üzerine atma gayreti de gözler önüne serilir. Oysa bu durum akıbetini değiştirmeyecektir. O, özgür iradesiyle sapmayı ve saptırmayı tercih etmiştir. Ona tabi olanlar da aynı yoldan gitmektedir. Dolayısıyla herkes kendi ektiğini, kendi biçecektir.

       Suremizin ilk 8.ayetinin nüzul sebebi olarak şu olay anlatılır

 Ebu Talib hastalandığında Kureyşliler onun yanına geldiler, onlar Ebu Talib’in yanında otururlarken Hz. Peygamber (sa) de geldi. Ebu Talib’in yanında sadece bir kişinin oturabileceği bir yer kalmıştı. Ebu Cehil, Hz. Peygamber (sa)’in geldiğini görünce gelip o boş yere am­casının yanına oturmasını engellemek istedi, kalkıp oraya kendisi oturdu ve O’nu, Ebu Talib’e şikâyet etti. Ebu Talib: “Ey kardeşimin oğlu kavminden ne istiyorsun?” dedi. Hz. Peygamber (s.a): “Ben onlardan sadece bir tek kelime is­tiyorum. O kelimeyle bütün Araplar onlara boyun eğecek ve Acemler kendileri­ne cizye verecekler.” dedi. Ebu Talib: “Bir tek kelime mi?” dedi. Allah’ın Rasûlü (s.a): “Evet bir tek kelime. Ey amca, Yegâne ilâh Allah’tır desinler.” de­di. “Tanrıları bir tek tanrı mı kıldı? Doğrusu bu şaşırtıcı bir şey… Biz bunu di­ğer dinde de işitmedik. Bu ancak bir uydurmadır” (âyet: 5-7) dediler de işte on­lar hakkında bu “Sâd. Zikir dolu Kur’ân’a yemin olsun. Hayır, o küfredenler boş bir gurur ve bir parçalanma içindedirler.” âyet-i kerimeleri nazil oldu.

            Suremizin 26.ayetiyle ilgili olarak bir nükte anlatılır. İbn Kesîr’in rivayetine göre Ebû Zür’a, Velîd b. Abdülmelik’in huzuru­na girdi. Velîd ona dedi ki: “Halîfe hesaba çekilecek mi?” bunu bana bildir. Çünkü sen Kur’an’ı okumuş ve fakîh olmuşsun. Ebû Zür’a dedi ki: Ey Müminlerin emiri! Söyleyeyim mi? O da: Söyle, sen Allah’ın emanındasın. Ebû Zür’a şöyle dedi: Ey Müminlerin emiri! Allah katında sen mi daha değerlisin, yoksa Dâvûd (a.s.) mu? Şüphesiz Allah ona hem peygamberlik hem de halifelik verdi. Sonra onu Kitabında şöyle tehdit etti: “Ey Dâvûd! Biz seni yeryüzünde halîfe yaptık. O halde insanlar arasında adaletle hükmet. Hevâ ve hevese uyma. Sonra bu seni Allah yolundan saptırır…” Bu âyet etkili bir öğüttür. Tabiki öğüt almak isteyenlere etkili bir öğüttür. Sağırlara ve körlere değil.

               Yine suremizde ilginç olan sahnelerden biri de şudur:

“ (Kâfirler)  derler ki:  “Kendilerini dünyada iken  kötülerden  saydığımız  kimseleri  burada  niçin görmüyoruz?

Onlarla alay etmedik mi? Yoksa gözlerimiz on­lardan kaydı mı?”

İşte bu, yani cehennem ehlinin tartışması, ke­sin bir gerçektir,“62-63-64

Bu dünyada kötülük görüp,alay edilenlerin sahibi onları görmektedir ve büyük günde onlara sahip çıkacaktır,onlara sabırlarının ecrini kat kat verecektir.

            Sûremiz, bütün bu anlatılanlardan sonra, insanları bir defa daha uyararak son bulmaktadır: “Bu Kur’an, sadece âlemlere bir öğüttür. Onun haberlerinin doğru olduğunu bir müddet sonra mutlaka öğreneceksiniz” (87-88).

 

Kaynak:

1-Diyanet – Kur’an Yolu: IV/495.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.