RAMAZAN VE ORUÇ

RAMAZAN VE ORUÇ

Muhterem Müslümanlar, Ramazan ayı Müslümanlar için bir rahmet, mağfiret ve arınma ayıdır. Bin aydan hayırlı olan Kadir gecesi bu aydadır. Kur’an bu ayda nazil olmuş ve İslam’ın beş şartından biri olan orucun tutulması bu aya tahsis edilmiştir. O bakımdan Müslümanlar İslam’ın diğer bir şartı olan zekâtı da Ramazan ayında vermeyi bir örf haline getirmişlerdir. Böylece nefsini oruçla arındıran Müslüman, malını da zekâtla arındırarak büyük bir huzur içerisinde bayrama kavuşmaktadır.

Oruç, Hz Âdem aleyhisselamdan, ahir zaman nebisi Hz Muhammed sallallahu aleyhi ve selleme kadar bütün şeriatlarda inananlara farz kılınan kadim bir ibadettir. İslam’ın beş şartından biri olan oruç, biz ümmet-i Muhammed’e hicretin ikinci senesinde Şaban-ı şerifin üçüncü günü veya diğer bir rivayete göre onuncu günü farz kılınmıştır. Allah celle celaluh şöyle buyuruyor:

 “Ey iman edenler, sizden önce geçen milletlerde olduğu gibi sizin üzerinize de oruç farz kılındı. Umulur ki ittika edersiniz, sakınırsınız, nefsinize zebun olmaz ve orucu tutarsınız.” (Bakara 2/183)

Bir hadis-i şerifte de şöyle buyrulmaktadır:

“Her şeyin bir zekâtı vardır. İnsan vücudunun zekâtı ise oruçtur. Oruç sabrın yarısıdır.”

 Bir hadis-i kudside ise şöyle buyrulur:

 “Allah: ‘Âdemoğlunun işlediği her hayır iş kendisi içindir, fakat oruç böyle değildir. Oruç sırf benim için edilen bir ibâdettir. Onun mükâ­fatım da ben veririm” buyurdu.

Başka bir hadis-i şerifte de:

“Bir kişi inanarak ve karşılığını sadece ve sadece Allah’tan bekleyerek, isteyerek oruç tutarsa onun geçmiş günahlarının hepsi affolunur” buyuruyor Âlemlerin Efendisi.

Değerli müminler, elbette ki insanların cennete karşı bir sevdası var. Çünkü cennetten Rab Teâlâ ve tekaddes hazretlerinin cemali müşahede edilecek, görülecek. Rabbimiz celle celaluhu cennetten göreceğimizden dolayı biz cennete müştakız, ona aşığız. Peki, cennetin de kendisine âşık olduğu kişiler var mı? Evet, var ve şöyle buyruluyor:

Birincisi Kur’an okuyucuları. İkincisi lisanını muhafaza edenler. Üçüncüsü de açları doyuran kişiler.

Değerli mü’minler, bu ramazan günleri her zamankinden daha dikkatli, daha rikkatli olalım. Etrafımızı dört gözle temaşa edelim, araştıralım. Yakınımızda uzağımızda iftar ve sahur sofralarında, çoluğuyla çocuğuyla boynu bükük, çocuklarının istediği şekilde onları doyuramayan aileleri bulalım. Bunlar belki en yakınımızdadır da biz onlardan habersiziz. İşte o açları doyurana da, cennet müştaktır, âşıktır.

Dördüncü olarak ramazanda yalnız Allah için oruç tutan, karşılığını da yalnız Allah celle celaluhtan bekleyen kişilere de cennet müştaktır, onları beklemektedir. Öyle ise bu arınma ayı, Kur’an ayı, mağfiret rahmet ayı olan ramazanı çok iyi bir şekilde değerlendirmeye çalışalım.

Oruç aynı zamanda bedeni hafifletiyor. Kalbi nurlandırıyor. Kalp nurlandığı zaman, nefis ve şehvetin zulümatından ruhumuz kurtuluyor. Beden de nefsin ve şehvetin zincirlerini kırıyor ve hür oluyor. Allah’a kullukta hür oluyor. Günahlardan vazgeçmekte sabırlı oluyor. Çünkü bu ayda şeytanlar zincire vurulur. Kişi ramazan ayında eğer bir kusur, bir günah işliyorsa o nefsindendir. Çünkü bu ayda şeytanlar zincire vurulduğundan Müslümanlar arasında fazla bir faaliyet gösteremez. İşte oruç tutarak da nefsimizi körletmeye çalışalım. Nefsimizin şomluğuna, nefsimizin azgınlığına gem vuralım ve böylece ramazanımızı çok güzel bir şekilde geçirmeye çalışalım.

Değerli müslümanlar, salihler ve ehl-i hikmet, orucu üç kısma ayırır. Birincisi avam tabakanın tuttuğu oruç, ikincisi havasın tutuğu oruç, üçüncüsü ise havassu’l-havasın tuttuğu oruç. Avamın tuttuğu oruç, mideyi, ferci ve şehveti malum şeylerden korumaktır. Yememek içmemek, cinsî münasebette bulunmamak işte bu avamın orucudur. Havasın yani salihlerin orucu ise gözü, kulağı, dili, kalbi, eli, ayağı hülasa vücudun bütün azalarını her türlü kötülükten, Allah’ın men ettiği şeylerden koruyarak oruç tutmak, kısacası bütün azalara oruç tutturmaktır. Göz harama bakmayacak. Kulak kötü, manasız, lüzumsuz sözler dinlemeyecek, böyle bir mecliste ise orayı terk edecek veyahut da buna mani olacak. Dilimiz hakkı konuşacak, güzelleri konuşacak. Acı da olsa hakkı konuşmak, tatlı olan kötü konuşmaktan Allah indinde çok daha makbuldür. Elimiz yetim başı okşamalı. Kalbimiz Allah’ı zikretmeli. Kötü niyetleri, kötü düşünceleri, masiyeti kalbimizden söküp atmalıyız. Ayaklarımız hizmette, Allah’a kullukta Allah yolunda yürümekte tozlanmalı. Hülasa bütün azalara oruç tutturmak, salihlerin yani havas olanların orucudur.

Havassu’l-havasların orucu ise kalbi bütün kederlerden, bütün gamlardan temizlemek ve Allah’tan başka her şeyi kalpten çıkarıp atmak sureti ile oruç tutmaktır. Başımıza birçok sıkıntılar gelebilir. Hoşumuza gitmeyen haller zuhur edebilir. Nefsimize ağır gelen sözlerle, işlerle hakaretlerle karşı karşıya gelebiliriz. Böyle bir durumda bile kalbi Allah’tan gayrı hiçbir şeyle meşgul etmeyerek, sürekli zikir ve tefekkür halinde oruç tutmaktır ki, bu da peygamberlerin ve sıddıkların orucudur. Rabbim celle celaluh bizlere de böyle güzel oruçlar tutmak nasip eylesin.

Değerli mü’minler, oruçta iki mühim haslet vardır ki bu hasletler oruca ayrı bir mana vermektedir:

a) Oruç, Allah ile kullar arasında bir sırdır. Sabırla yapılan derûnî bir ameldir. Orucu kimin tuttuğunu ancak Allah bilir.

b) Oruç, Allah düşmanı şeytanı kahretmektedir. Çünkü oruca riya karıştıramaz. Sonra şeytan şehvetler vasıtası ile kişiyi yakalar. Oruç ise şehvetleri kırar.

 Değerli müminler, sahura kalkmamak bir fazilet değildir. Bilakis sahura kalkıp bir yudum su ile de olsa sahur yapmak sünnettir. Çünkü Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:

 “Sahura kalkınız. Çünkü sahurda bereket vardır” buyuruyor. Yine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:

 “Ya Rabbi, ümmetime sahur yemeğinde bereket ver! Ey ümmetim, bir yudum suyla, bir hurma tanesiyle, birkaç kuru üzüm tanesiyle de olsa sahur yapın! Zira size melekler salatu selam ederler” buyuruyor.

 Değerli mü’minler, elbette ki müslüman her zaman dikkatli olacak. Her zaman kötülüklerden nefsini arındırmaya çalışacak. Her zaman Allah celle celaluhun, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellemin emrettikleri doğrultusunda yaşamaya, nehyettiklerinden uzaklaşmaya çalışacak. Ama ramazan ayında, her zamankinden dikkatli olunmalıdır. Haramlardan kaçma, ibadet, hayru hasenata yapışma hususunda, çok daha gayretli, çok daha titiz ve dikkatli olmalıyız. Orucu sadece aç kalmak saymayıp bütün azalarımızla oruç tutmalıyız. Teravih namazlarını sonuna kadar kılmalıyız. Ramazanın ilk günleri bakıyorsunuz genci, yaşlısı, çocuğu, kadını, erkeği camileri tıklım tıklım dolduruyor. Bu ne güzel bir mutluluktur! O mübarek gecelerde, camilerin tıklım tıklım dolu olduğu yerlerde teravih namazı kılarken insan sanki manen kanatlanıyor. Fakat bakıyorsunuz ki ramazan günleri ilerledikçe, camiler yavaş yavaş tenhalaşmaya başlıyor. Bu acı bir şey. Mü’min bir işe başladığı zaman onu tamamlamalıdır. Kaldı ki teravih bizim için sünnet-i müekkededir. Onu sonuna kadar kılmamız gerekmektedir. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:

 “Nice oruç tutan insanlar vardır ki onların orucu sadece aç ve susuz kalmaktan ibarettir. Nice namaz kılan vardır ki kıldığı namaz yorgunluktan başka bir şey değildir.”

Rabbim bizi böyle oruç tutmaktan korusun. Yani dili, gözü, kulağı, eli, ayağı, kalbi oruç tutmuyor. Yine kalbinde kötülükler var. Yine eliyle, ayağıyla Allah’ın men ettiği işleri yapıyor. Dili, kötü sözler, Allah’ın men ettiği sözler konuşuyor.  Kulağı öyle. Böyle bir oruç kişiye bir şey kazandırmıyor.

 Değerli mü’minler, biz dünyada geçici bir hayat yaşıyoruz. Ne zaman nerede nasıl öleceğimizi de bilmiyoruz. Her an onunla karşılaşabiliriz. Bir gün ölüm meleği yanımızda olur ve bizi çok hazırlıksız olduğumuz bir anda bulabilir. Ahiret ise ebedî bir hayat. Öyleyse ramazanımızı çok iyi bir şekilde değerlendirelim. Kalplerimizi yumuşatalım, nurlandıralım. Fakir fukarayı gözetelim. Zekâtlarımızı bu ayın içinde verelim. Mümkün olduğu müddetçe peşin verelim zekâtlarımızı. İleri aylara zekâtlarımızı senet çekle bırakmayalım. Ama imkânı olmayabilir. Ekonomik krizler içerisinde peşin veremeyebilir. Bu da, çok uzak olmamak şartıyla, ileriki aylara çek, senet verebilir. Zekâtları layık olan yerlere harcayalım, rasgele zekâta layık olmayanlara vermeyelim. Araştıralım. Biz araştıramıyorsak emin olduğumuz şahıslar vasıtasıyla veya emin olduğumuz vakıflar, müesseseler vasıtası ile zekâtımızı layık olan yerlere, muhtaç olan yerlere ulaştırmaya çalışalım.

Rabbimiz celle celaluh bizleri bu ramazanda arıtsın, durultsun, halis muhlis ameller yapmak nasip etsin. Tevbeler ve istiğfarlarımızı kabul ederek ve günahlarımızdan tamamen sıyrılmış olarak, annemizden doğduğumuz şekilde tertemiz olarak, bayrama ulaşmayı, bayram sevincini günahlarımızdan arınmış olarak yaşamayı Rabbim bizlere nasib etsin.

Şu ramazanın şu mübarek günlerinde dünyanın dört bucağında mazlum, mustazaf, mağdur durumda olan, kâfirlerin sultası altında inim inim inleyen müslüman kardeşlerimize Rabbimiz celle celaluh yar ve yardımcı olsun. En yakın zamanda onları bu felaketlerden kurtarsın ve bizleri geçmişte olduğu gibi İslam’ın o yüce izzetiyle, şerefiyle yeniden şereflendirsin. Ve bizi bize, bizi nefsimize bırakmasın. Müslüman olarak yaşayıp müslüman olarak ölmeyi, müslüman olarak haşrolmayı Rabbimiz celle celaluh cümlemize nasip etsin. Âmin.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.