Pür Mü Dikkat?

Pür Mü Dikkat?

Dikkatimi nasıl toplayacağımı anlatan bir kitap okuyorum[1]. Bu kitabı okumak için ihtiyacım olan dikkati nereden bulacağımı bilmeden. Her iki sayfada bir başımın kitabın üstüne düştüğünü itiraf edebilirim. Göz kapaklarım adeta açılmak eylemini yitirmiş gibi. Sonra gün içinde yürüyüş yapan insanların, yapmayan insanlara oranla daha fazla motive olduğunu açıklayan satırlara denk geldim. Hava soğuk dahi olsa o an pek de mutlu hissetmeseler bile gün içinde mutlu oldukları ve daha kolay motive oldukları gözlemlenmiş. Bunu okuduktan sonra elbette sahilde yürümek için hazırlanıp dışarı çıktım. Hatta daha fazlasını yapıp koştum. Çünkü mutlu olmak benim de hakkımdı ve artık kitap okurken uyumak istemiyordum. Hadi bizim yürüyecek sahilimiz yoksa diyenleriniz olacaktır. Merak etmeyin bende İç Anadolu çocuğuyum. Eğitimimi tamamlayınca çorak topraklar da yürümeye devam edeceğim. Gerçi hayat bu, bakarsınız ömrümün geri kalanında denize nazır yaşarım. Neyse konumuza dönelim.

Neden odaklanamıyoruz? Dikkat de neyin nesi? Okumak mı, uyku pusuda beklerken öyle mi? Tüm bunların sebebini çok da uzak da aramayın. Bir şeyler araştırmak istediğinizde size şak diye cevabı veren tarayıcılarınız varken kitaplara bakmak uykunuzu getirebilir. Çünkü kitapta ne son baktığınız çantayı size satmak için sitenin köşesine iliştirilmiş reklamlar var, ne de ilginizi çekecek son dakika başlıkları. Hazırcılığa alıştığımızdan olsa gerek, azıcık zahmet etsek bitap düşüyoruz. Aksini söyleyebilecek olanınız var mı?

Telefonum yokken ara vermeden üç yüz sayfa okuyabilen bir insandım. Şimdilerde ikinci sayfaya geçerken gözlerim kapanıyor. Çünkü izlediğim storiler beynimde öylesine çok yer kaplamış ki birkaç satır ekleyecek olsam kapanıveriyor. Hastalık bu biliyorsunuz değil mi? Tıkladığınız etiketlere ve girdiğiniz sayfalara göre sizin için hazırlanmış keşfet kısmından sadece tek bir videoya tıklamanız yeterli, sonra saatlerce gözlerinizi ayırmadan izlemeye devam ediyorsunuz. Ta ki beyniniz kapasitesini doldurana dek.  

Bir saat televizyon izlemenin beyne verdiği zararı yedi saat bulmaca çözerek gidermeniz gerektiğini biliyor muydunuz? Peki, kitap okumanın Alzheimer’a yakalanma ihtimalini azalttığını. Peki, neden bu haldeyiz? Neden kitap okuma fobimiz var, her şeyi geçtim az biraz tarihimizi öğrenmek niye bu kadar zor geliyor. Hadi diyelim kitap okumak istemiyorsunuz TRT belgeselin tarihimizi anlatan videolarını neden izlemiyorsunuz? Bilmiyoruz da ondan diyenlere cevaben, araştırın kardeşim! Devir çatır çatır teknolojiyi kullanma devri. Televizyon izlemeyi bırakalı dört yıl oluyor. Fakat telefonda bir şeyler izlemek de televizyon izlemekten farksız olduğundan pek faydası olmadı. Zira hangi ekrandan izlediğimizin bir önemi yok, kendimizi kandırmayalım boş yere. Bir aydır daha az telefonda vakit geçiriyorum ve artık kitap okurken uykum gelmiyor.  Bu arada yürüyüşlere de devam, hava yağmurlu olsa dahi.

Bunları yazmamdaki sebep, öğrenme isteğimizin yitip gittiğini görmenizi istemem. Yabana atılmayacak bir mesele olduğunu görmenizi istiyorum zira öğrenmek istediğiniz şey kendi kendinize fenomen ilan ettiğiniz lakin hiçbir meziyeti olmayan insanların özel hayatları olmamalı. Şu sıralar Z kuşağının sisteme sitem ettiği videolar popüler oldu. Var olan sistemden daha iyi bir sisteme geçebilmek için üretmeniz gerekir. Okuduğum kitap çok büyük işler başarmış insanların nasıl ürettiğini anlatıyor. Üretmek için düşünmek, bilmek, odaklanmak ve en önemlisi dikkatini vermek gerekir. İzlediğimiz saçma sapan videolar neyi üretmemizi sağlayacak? İşin ahlaki boyutuna hiç girmiyorum. Bomboş, anlamayan, algılamayan, üretmeyen ve sorgulamayan beyinler olma yolunda hızla ilerliyoruz. Velhasıl okumak iyidir. Kötülüğün esiri olduğumuz bu dünyada kendimiz için bir iyilik yapalım. Sahi dakikalardır yazdıklarımı pür mü dikkat okuyorsunuz?


[1] Carl Newport, “Pürdikkat”.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.