Organik Sanata Muhtacız

Organik Sanata Muhtacız

Aksiyon filmi seyrederken sürekli bir ölüm sahnesi seyrederiz. Ana karakterler öldüğünde duygu durumumuz değişir ama figüran dediğimiz karakterler ölürken hiçbir şey hissetmeyiz. Kendi hayatımızla filmdeki karakterleri eşleştirdiğimizde ise yaşantımıza uyan rolleri genelde figüran dediğimiz oyuncular oynamaktadır. Bu nokta hep kafama takılmıştır. Bize daha çok benzeyen karakterlerin basit bir şekilde görülmesi hiç ağırımıza gitmez. Herkes kendini başrolün ya da ana karakterlerden birinin yerine çoktan koymuştur.

Günlük hayatımıza baktığımızda sabahtan akşama her gün benzer rutinleri devam ettirdiğimizi görürüz. Kahramanlık, cesaret, fedakârlık, yardımseverlik, ileri görüşlülük gibi kavramlar günlük rutinlerimiz arasında yer almaz. Sabah kalkarız acele bir şekilde hazırlanıp o günkü görev yerimize yöneliriz. Görevimizi en kısa sürede yapıp gün içinde mümkün olan en fazla boş zamanı kazanmaya çalışırız. Bu boş zamanları da adı üstünde en boş şekilde harcarız. Önceliğimiz hayatımız hakkındaki düşünceleri bize hatırlatmayacak, bizi stresten uzak tutacak meşguliyetler bulmaktır.

En fazla boş zamanı elde edebilmek için işimizi yaparken karşımıza çıkan her farklılığı es geçmeye çalışırız. Bir sorun mu çıktı görmezden gel. Birine yardım mı etmen gerekiyor senin işin olmadığını kanıtla. Üstlerinden haksız bir emir mi aldın sorgulama hemen uygula. Elindeki işleri altındakilere yık ne yaparlarsa yapsınlar. Yeter ki ben işe en kısa zamanımı ayırıp şu boş vakitlere geçebileyim. Akşam eve geçince de aynı rutinler devam etsin. Şöyle bir baktığımızda hayatımız gerçekten de o filmlerdeki figüranlar kadar anlamsızlaşıyor. İçimizde ne için olduğunu hiç düşünmediğimiz bir hız tutkusu gün içinde yaşayabileceğimiz bütün duyguları bize pas geçirtiyor. Sonunda da akşam bir filmin karşısına geçip oradaki ana karakterlere yaşatılan tüm duyguları hızlı bir şekilde kendimize yüklüyoruz. Sabahtan beri bıraktığımız tüm boşlukları tamamlayarak günümüzü tamamlamış oluyoruz.

Sadece film değil tüm sanatsal aktivitelerde arzulanan şey bu duygu boşluklarının doldurulmasıdır. Sanat; insanların gün içinde kullanmayı unuttuğu duyguları tekrar gün yüzüne çıkarıp insanlara hissettiren bir araç olsa gerek. Bu duygular insanı yücelten duygular olduğu müddetçe de sanat kutsallık kazanmaktadır. Günümüz sanatında ise bu yüce duygular o kadar unutulmuştur ki sanatçı dahi hatırlamakta zorluk çekmektedir. Bunun yerine insanların gün içinde sürekli kafalarının bir yerinde şeytan tarafından fısıldanan ama toplum korkusu ile bastırdıkları duygularını hatırlatır olmuştur. İşte bu hali ile sanat amacını kaybetmiş. Toplumun önüne geçip yol gösteren olmaktan çıkmıştır. Bunun yerine topluma taktığı at gemi ile toplumu yönlendirmeye çalışmaktadır.

Aynı şekilde insanın fıtratında büyük bir amaç için toplu şekilde hareket etme duygusu da mevcuttur. Günümüz sanatçıları bireysel zevklerden öte bir duyguya önderlik edecek kapasiteye sahip olmadıkları için toplumsal amaçlar oluşturamamışlardır. Siyasilerin kısa süreliğine oluşturduğu dava toplulukları da kısa sürede rantçılara meze yapıldığı için insanların şevki kırılmaktadır. Kanaat önderleri de tüm hedeflere ulaşılmış, yeni bir hedef kalmamış gibi mevcut durumu koruma pozisyonuna geçmiştir. İnsanlara gelecek hayali kurdurma noktasında tüm fikri oluşumlar atıl bir vaziyete geçince de insanlar bu atıl yapılar uğruna hayatlarını riske atmak istememektedirler. Bunun yerine hem başarıları ile sevinip, başarısızlığı ile üzülecekleri ama uğrunda hayatlarını riske atmayacakları taraftarlıkların peşine düşmüştür.

Gelecekle ilgili öngörülerde çeşitli yemekler yerine küçük tabletlere geçileceği hep düşünülmüştür. Daha o günlere ulaşamadık ama bugün duygularımızı adeta elimizdeki cihazlardan yükler bir vaziyete gelmiş bulunuyoruz. Beslendiğimiz suni duygu kaynakları da aynı fast food yer gibi bizi duygu obezi haline getiriyor. Günlük hayatta küçük bir hareketle ulaşacağımız duygu tatminine ulaşamıyoruz. Günümüzün hormonlu sanatından uzaklaşıp da duygularımızı günlük hayattan temin edebilirsek sanat tadında bir hayata ulaşabiliriz. Bu hayata da ulaşınca artık organik bir sanatçı olarak diğer insanlara yüce duyguları ulaştırabiliriz.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.