Öğrenmeyi Nasıl Kolaylaştırabiliriz?

Daha önceki yazımızın başlığını “Öğrenme Nedir?” sorusu oluşturmuştu. Yeme, içme, nefes alma gibi, öğrenmenin de fizyolojik olduğundan bahsetmiştik. İster istemez öğreniyorduk. Eğitime ve eğitimciye düşen görevlerin temelinde; egzersizlerle bu fizyolojik olarak beynimizde oluşan hücre topluluklarının birbirleriyle irtibatlarını sağlayarak, aralarındaki bağlantıyı oluşturma ve kuvvetlendirme sorumluluğunu yüklemiştir. Bu yazımızda fizyolojik bir ihtiyaç olan öğrenmeyi kolaylaştırmayı konu edineceğiz. Yazımız ebeveyn ve eğitimciye düşen sorumluluğu içerecektir.
İnsan beyni dört lobdan meydana gelir. Bu dört lobdan ikisi hemen kafatasımızın içinde yer alan, kolaylıkla tanıdığımız girintili ve çıkıntılı kısımdır. Bunlardan sağdaki A, ortasından bir çizgiyle ayrılan diğer kısmını da D lobunu oluşturur. Bir de fasulye tanesini andıran bu A ve D loblarının altında yer alan kısımlar vardır ki A’nın altındaki B lobunu, D’nin altında yer alan da C lobunu oluşturur. Beyindeki dört çeyrek daire şeklindeki bu bölünme içini 500000 kişi üzerinde test edilmiş ve her bir çeyrek daire (lob) de içerik bakımından farklı öğrenme türleri oluştuğu tesbit edilmiştir. Bu bölünme kabaca
A|D
B|C (daire içince)
Şeklindedir. A lobunda analitik ve matematikseldir. Yani mantıksal öğrenme hücre toplulukları oluşmaktadır. Bu nedenle mantıksal düşünmelerin ve bilgilerin oluşum yeri A lobudur. Planlı, organize edici, kontrollü öğrenmeler B lobunda oluşur. Bu nedenle de ayrıntıcı, tekrara dayalı, ritmik düşünmelerin ve bilgilerin de oluşum yeri de B lobudur. C lobuna gelince; duygusal, sosyal ve ilahi konulara ait hücre topluluklarının oluşum yeri de burasıdır. Aynı zamanda konuşma, sosyal yeteneklerin gelişme yeri de burasıdır. D lobu ise yeni yeni şeyler ortaya koyma gücüyle ilgili birleştirici, başka bir deyişle bütünsel öğrenmelerin yeridir.
Basit şekilde ayrımını yapmaya çalıştığımız bu taksimatın altında yatan neden, şudur: insanlar, Allah tarafından bu loblardan bir veya birkaçında başat yani ileri noktada yaratılmaktadır. Daha önce söz ettiğimiz 500000 kişi üzerinde yapılan araştırma sonucunda insanların %7’sini 1, %60’ının 2, %30’unun 3 %3’ünün de dört alanda başat olduğu tesbit edilmiştir. Bireyde, ilahi taksimata uygun bir şekilde öğretmeye başlama öğrenmeyi kolaylaştırır. Yani başat olduğu lobdan başlama öğrenmeyi rahatlatır. Bir insanın başat olduğu yan onun eğilimini gösterir. Bunun için hemen kabul etmek gerekir ki insanın doğuştan yatkın olduğu yönde ona yaklaşım, bireyi rahatlatır ve öğrenmeyi de kolaylaştırır. Örneğin A lobunda yani mantıksal kabaca bizim matematiksel dediğimiz lobda başat olan bireye D lobundaki öğrenmelerden yani sezgi ve hayal gücünden hareketle öğretmeye çalışmak öğrenmeyi zorlaştıracaktır. Bu nedenle ebeveynlerin ve eğiticilerin en baştaki görevlerinden birisi; çocuğun doğuştan yatkın olduğu lobunu bilmektir. Bunlar zor şeyler değildir. Beyin başatlığı profilini test etmek için geliştirilen baskınlık analizi testleri vardır. Gayet rahatlıkla uygulanabilecek testlerdir. Bu nedenle dergimizin ekinde verilmektedir. Bunu şu yönden önemsediğimiz için özellikle üzerinde duruyoruz. Hepimiz biliriz ki yüce Allah israfı yasaklamaktadır. Çocuklarımız Allah’ın bize bahşettiği en temel nimetlerden birisidir. Yerli, yerinde geliştirilmeleri ve eğitilmeleri gerekir. Eğer bu öğrenmeyi yaratılışa uygun geliştirmezsek Cenab-ı Hakk’ın bize vermiş olduğu nimeti yerli yerinde kullanmamış oluruz.
Bir başka yönden de bu zorunluluktur. Bu loblarda farklı farklı yaratılışın altında derin hikmetler vardır. Bu başatlıklar insanların yatkın olduğu mesleklerle de ilgilidir. Örneğin, A lobundaki bir insan teknik olarak geliştirici, problemleri vakıalara dayanarak çözücü, otoriter, akademik, gerçekçi ve entelektüeldir. Bunlara uyan meslekler avukat, mühendis, teknisyen, doktor, bilgisayar uzmanı vb. mesleklerde daha çok başarı gösterir. B lobunda olanlar planlı ve düzenlidirler. Bu nedenle görevine düşkündürler. Planlamacı, yönetici ve muhasebeci gibi mesleklere uygundurlar. C lobunda olanlar konuşmayı severler, manevi değerlerle yakından ilgilenirler, başkalarıyla takım halinde çalışmayı severler. Bu nedenle öğretmen, sosyal hizmet uzmanlıkları gibi meslekler uygundur. D lobuna gelince; teferruatla ilgilenmezler, bütüne önem verirler. Onlar için mantıksallıktan daha çok sezgi ve hayal gücü öne çıkar ve aykırı düşünmeye bayılırlar. Bunlara uygun ilgi alanları da güzel sanatlar, edebiyat, mimarlık ve tıpla ilgili mesleklerdir. Özetle her bireyin yatkın olduğu düşünme alanları ve onlara uygun meslekler vardır.
Bunun temelinde iki yarar vardır. Birincisi, yatkın olduğu yandan eğitilmeye başlanması öğrenmeyi kolaylaştırır. Tersi ise zorlaştırır. İnsanın böyle eğitilmeye çalışılması suyu yokuşa doğru akıtmaya benzer. Çocukların kırılmalarına neden olduğu gibi öğrenmeden soğumalarına da sebep olur. Bu ise israfların en kötüsü ve şiddetlisidir. Bu bakımdan Cenab-ı Hakk bunların yerinde kullanılmasını istemekte ve terkinde “nefislerinizi unutuyorsunuz…” (Bakara 44) hitabıyla uyarmaktadır.
İkincisine gelince, önemi sosyal yanla ilgilidir. Ülkelerin kalkınması yetişkin insan gücüne bağlıdır. Başka bir deyişle, bir ülke insanı, bireylerini yetenekleri üzerine kurulmadıkça gerekli gelişmeyi sağlayamadığı gibi diğer milletlerle yarışta da geri kalırlar. Hülasa bir ülkenin kalkınması, Yüce Rabbimizin farklı yatkınlıklarla donattığı gençlerimizin, çocuklarımızın eğitimlerini sağlamaya çalışmak eğitimin ve ebeveynin temel görevleri arasında yer almalıdır. Bugün sanayileşme sayısız iş alanlarını, mesleklerini ve bunları yerine getirecek nitelikli insan gücünü zorunlu kılmaktadır. Bireyin yatkın olduğu yandan başlama suretiyle işini en güzel şekilde yapan eğitilmiş insanlara şiddetle ihtiyaç vardır.
Ancak burada dikkat edilmesi gözden kaçırılmaması gereken önemli noktalar vardır. Bunu bir sonraki yazımıza bırakırken, Yüce Rabbimizden niyazımız: Bizleri gençlerini anlamada, onlara uygun eğitimler üretmede, maddi ve manevi kalkınmamızda yardımlarını esirgememesidir.