Nur Suresi

Mushaf’taki sıralamada yirmi dördüncü, iniş sırasına göre yüz ikinci suredir. Haşr Suresi’nden sonra, Hac Suresi’nden önce Medine’de inmiştir. Surenin uzun bir zaman dilimi içinde parça parça nazil olduğu bilinmektedir. Nur Suresi, Medine’de gelmiş ve Medine’de Allah ve Resulü egemenliğinde Müslümanca bir hayat yaşamaya başlamış İslam cemaatinin temellerini atan, Müslümanların bireysel ve toplumsal hayatlarını, aile yapılarını Allah’ın istediği biçimde düzenlemeyi, kadınıyla erkeğiyle Müslümanları temizlemeyi hedefleyen 64 ayetlik bir suredir.
İslam’ın üstünlüğü buradadır. Allah kullarının tevbesini ister, kulun yönelişinden razı olur. Dua, yöneliş, dönüş en büyük ibadetlerdendir. Temizlenmeyi isteyenlere Kur’an cevap verir; temizlenmek istemeyenlere zorlama yoktur. Ancak Allah’ın rızası, muradı temiz kalmak için mücadele edilmesi yönündedir. Sure adını, Allah’ın nurunu bir benzetme ile açıklayan 35. ayet ile Allah’ın lütfedeceği nurdan mahrum kalanların başka bir nur bulamayacaklarını ifade eden 40. ayetten almıştır. Nur, “kaynağı görünmeyip hedefini görünür kılan ilahi ışık” anlamına gelir.
Ömer radiyallahu anh, Kufe ahalisine: “Hanımlarınıza Nur Suresi’ni öğretiniz.” diye talimat yazmıştır. Hz. Aişe radiyallahu anha validemiz de, “Kadınlarınızı çardak ve teraslarda işsiz-güçsüz oturtmayın; onlara Nur Suresi’ni ve bir de iplik eğirmeyi öğretin.” diye tavsiyede bulunmuştur.1
Surenin konularını şöylece sıralamak mümkündür:
1. Zina suçu işleyenlerin cezası ve bunlarla evlenmenin hükmü.
2. Namuslu kadınlara iftira edenlerin ispat yükümlülüğü, cezası ve lânetleşme usulü.
3. Hz. Aişe’nin, münafıklar tarafından yapılan iftiradan beraeti (Allah’ın münafıkları yalanlaması, Hz. Aişe’yi temize çıkarması).
4. Namusla ilgili dedikoduların ve ahlâksızlığın yayılmasına sebep olanların kınanması.
5. Evlere girip çıkma ile ilgili muaşeret kuralları.
6. Müslümanlar arasındaki (kadın-erkek) sosyal ilişkiler ve selamlaşma kuralları.
7. Köle ve cariyelere iyi davranma, onları evlendirme ve özgürlüklerine kavuşturma konularıyla ilgili teşvikler.
8. Fuhşun yasaklanması, iffetli olmanın teşviki.
9. Şeytanın tuzakları hakkında uyarı.
10. Allah’ın doğru yolu göstermesi ve imana giden yola ışık tutmasıyla ilgili temsilî açıklamalar.
11. Allah’ın büyüklüğü ve eşsiz nitelikleri, O’na kulluk edenlere sevgisi ve ödülleri konularında önemli açıklamalar ve müjdeler.2
11. ayet: “O iftirayı atanlar içinizden bir gruptur. Bunu kendiniz için kötü sanmayın, aksine bu hakkınızda hayırlıdır. Onların her biri işlediği günahı yüklenecektir. İçlerinden günahın büyüğünü üstlenen için ise büyük bir azap vardır.
12. Bunu işittiğiniz zaman mü’min erkekler ve kadınların birbiri hakkında hüsn-i zan beslemeleri ve “Bu apaçık bir iftiradır” demeleri gerekmez miydi?
13. Dört şahit getirseler ya! Şahit getirmiyorlarsa onlar, Allah nezdinde yalancıların ta kendileridir. 14. Eğer dünyada ve ahirette Allah’ın lütfu ve rahmeti hep sizinle olmasaydı içine daldığınız günah yüzünden size büyük bir azap gelecekti.
15. Çünkü siz, iftirayı dilden dile yayıyor, hakkında bilgi sahibi olmadığınız bir şeyi ağızlarınızla söylüyorsunuz; bunu da önemsiz sanıyorsunuz; hâlbuki Allah katında o büyük bir şeydir.
16. O kulağınıza geldiğinde “Bunu konuşmak bize yakışmaz, fesübhânallah, bu apaçık bir iftiradır.” deseydiniz ya!
17. Eğer gerçek mü’minlerseniz Allah size bir daha asla böyle bir şey yapmamanızı öğütlüyor.
18. Allah size ayetleri açıklıyor; Allah ilim ve hikmet sahibidir.
19. Mü’minler arasında ahlâksızlığın yaygınlaşmasını isteyenlere dünyada ve ahirette can yakıcı bir ceza vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz.
20. Ya Allah’ın size lütfu ve rahmeti ulaşmasaydı, ya Allah çok şefkatli, çok merhametli olmasaydı!”
Sure’nin nüzul sebeplerinden olan “İfk” olayının İslam’la kafirler arasındaki çatışmayla yakından bağlantılı olduğunu unutmamalıyız. Hem Hz. Peygamber’in aile hayatını ve yakınlarıyla ilişkilerini daha iyi anlayıp kavramamızı sağlamak hem de aile hayatına, iffet ve namusa değer veren topluluklarda çokça rastlanan iftira olayı karşısında mü’minlerin nasıl bir tavır ve yaklaşım içinde olmaları gerektiği konusunda yol göstermek için indirilmiş olan bu ayetler, Hz. Aişe’nin de katıldığı bir yolculuk olayına ve bazı münafıkların bunu fırsat bilerek onun hakkında uydurdukları bir düzmeceye atıfta bulunmaktadır.3
Kafirler, İslam’ı savaş alanında yenemeyeceklerini anlayınca, çatışmayı sürdürmek için ahlâk cephesini seçtiler. Başarılarını manevi ve ahlaki üstünlüklerine borçluydu Müslümanlar. Düşmanları, Hz. Peygamber aleyhisselam’ın ve ashabının temiz yaşayışları ve soylu karakterlerinin halkın kalbini fethettiğini ve kendilerini disiplinli bir toplum haline getirmekte olduğunu kavramıştı. İşte bu yüzden müşrikler ve Yahudiler hem savaş hem de barış cephesinde yenilgiye uğruyorlardı. Ahlaken bozulmuş insanlar, genellikle rakiplerinin üstün meziyetleri karşısında, kendilerini düzeltecekleri yerde rakiplerini karalamaya çalışırlar.
Beydavî diyor ki: Allah dört kişiyi dört kişi vasıtasıyla akladı: Hz. Yusuf aleyhisselam zina ithamına uğradığı zaman Allah onu beşikteki bir çocuğun diliyle akladı. Hz. Meryem aleyhisselam zina ithamına uğradığı zaman Allah onu oğlu Hz. İsa aleyhisselam diliyle akladı. Hz. Aişe radiyallahu anha zina ithamına uğradığı zaman Allah onu Kur’an’la akladı, suçsuzluğunu bildirdi. Hz. Aişe radiyallahu anha için bir çocuk veya bir peygamberin aklamasına razı olmadı. Bizzat kendi kelâmıyla onun iftira ve bühtandan uzak olduğunu bildirdi.4
22.ayet: “İçinizden yardım sever ve zengin olanlar akrabaya, yoksullara ve Allah yolunda hicret edenlere artık bir şey vermeyeceğiz diye yemin etmesinler. Bağışlasınlar, hoş görsünler; Allah’ın sizi bağışlamasını arzu etmez misiniz? Allah çok bağışlayıcıdır, çok esirgeyicidir.” Bu ayet-i celilenin nüzul sebebi: Âişe validemize iftira edenlerden biri de Ebu Bekir radiyallahu anh’ın teyzesinin oğlu Mistah’tır. O yaşlı ve fakir olduğu için iaşesini Ebu Bekir radiyallahu anh temin ediyordu. Bu olaydan sonra bir daha yardım etmemeye yemin etmişti. Bu ayet inzal olunca Peygamberimiz aleyhisselam, Ebu Bekir’e ayeti okur. O, bunu dinledikten sonra “belâ, Allah’ın beni bağışlamasını ve yarlığamasını severim, vallahi ben bundan sonra Mistah’ın nafakasını kesmeyeceğim” der.5
Suremize adını veren ayetimiz 35. ayettir: “Allah göklerin ve yerin Nuru’dur. O’nun nuru, içinde ışık bulunan bir kandil yuvasına benzer. O ışık bir cam içindedir, cam ise sanki inci gibi parlayan bir yıldızdır; bu, ne yalnız doğuda ve ne de yalnız batıda bulunan bereketli zeytin ağacından yakılır. Ateş değmese bile, nerdeyse yağı kendisi aydınlatacak! Nur üstüne nurdur. Allah dilediğini nuruna kavuşturur. Allah insanlara misaller verir, O, her şeyi bilir.”
Allah’ın Resulü 61.ayet hakkında bir hadislerinde şöyle buyuruyor: “Bir Müslüman evine girer de hanımına güler yüzle bakarsa, selam verirse, hanımı da ona güler yüzle bakarsa Allah o ikisine rahmet nazarıyla bakar. Eğer erkek hanımının elinden tutar da onunla tokalaşırsa, her ikisinin de parmaklarının arasından günahları dökülür.”
64.ayet: “Dikkat edin; göklerde ve yerde olanlar Allah’ındır. O, içinde bulunduğunuz durumu da, kendisine döndürüleceğiniz günü de gerçekten bilir. Onlara işlediklerini haber verir. Allah her şeyi bilir.” ayetiyle Suremiz tamamlanır.
Rabbim yaptığımız her şeyde O’nu görüyormuş gibi hareket etmeyi nasip etsin hepimize…
Dipnotlar
1Tefsir-i Kurtubî: 12/158 Celal Yıldırım, İlmin Işığında Asrın Kur’an Tefsiri
2Kur’an Yolu, Diyanet Tefsiri
3Kur’an Yolu, Diyanet Tefsiri
4Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 9/427-431
5Semerkandî, Esbab-ı Nüzûli’l-Kur’ân/Süyûtî: 83