“Ney”den Bir Lahza

Birkaç yıl önce zihnimi meşgul eden bir mesele vardı. Birçok kez değişik yerlerde farklı kişilere sordum. Bir türlü doğru ve doyurucu cevabı alamadım.Şöyle ki: Sahabe efendilerimiz, çok müthiş ve korkusuz birer savaşçı oldukları halde aynı anda rikkat sahibi bir kalp kıvamında kalabilmeyi, gözü yaşlı birer merhamet çınarı olabilmeyi, başkalarının dertlerini kendilerine dert etmeyi ve diğer müslümanları kendi nefislerine her durumda tercih etmeyi nasıl başarıyorlardı? Öyle ya, sürekli bir cihat hayatı yaşayacaksın, savaş şartlarından hiç geri kalmayacaksın ve aynı zamanda son anında bile suyunu başka birine ikram edecek kadar nezaket, zarafet ve letafet sahibi olacaksın. Ya da Çanakkale’de olduğu gibi kendi yarana toprak basarken düşmanının yarasını kendi elbisenle saracaksın.
Zor zamanlarda kalpleri koruyabilmek ya da kalbine hükmedebilmek ne müthiş bir irade gücüdür. Ne büyük bir harikadır. Fakat bu işin sırrı ne?
Birkaç ay önce ney aldım. Neyin bir felsefesi varmış meğer. Yedi deliği insandaki ağız, çift burun, çift göz ve çift kulağı temsil edermiş. İnsan kalıbıymış, daha da neler varmış. Asrın mürşidine:
“Efendim ney dersi almak istiyoruz ne buyurursunuz?” diye sormuşlar. Cevaben:
“Siz ney olmaya bakın.” demiş.
Sen ney ol. Ağzından Allah kelamı çıksın. Sen ney ol, bütün davranışların Allah’ın istediği gibi olsun. Sen ney ol, sadece Rabbinin istediği şekilde hissedesin. Sadece O’nun istediği gibi ol, Sonsuzluğun Sahibi senin yerine görsün senin yerine işitsin senin yerine yürüsün. Sen teslim ol gerisini düşünme, sadece O (Celle Celaluhu)’ nu düşün. Onunla aranı iyi tut yeter. İşte o zaman ney, o ince hissiyatın temsili, bazen kaleme bazen de kılıca dönüşür. “Attığın zaman sen atmadın” sırrıtecelli eder. İkinci dünya savaşı zamanında ehli irfana sormuşlar:
“Efendim ne dersiniz, bize de bir saldırı olur mu? Ne yapalım?”
Şöyle cevap vermiş:
“Oğlum Allah ile aran nasıl?” Soruyu soran “iyi” demiş. Müthiş cevap:
“Öyleyse ne gam?” Öyle ya, Allah ile aran iyiyse gerisi ne gam?
Ney olmak aynı zamanda rütbesiz olmaktır. Çünkü sen sadece bir kalıpsın. Ney’e kimin üflediği önemli. Sırf kalıp kalmak için direnen kendini sınırlamaktan öteye geçemez. Toprakta yok olmayıp direnen çekirdek, çekirdek olarak kalır. Bir vakit sonraysa çürür gider.
“İfnâ (yok) olmayan ibkâ (var) olmuyor.Allah indinde en büyük rütbe rütbesizlik Çekirdeği görmez misin? Toprağın bağrında ifnâ olur da bir iken binler olur. Toprağın yumuşak rahminde hayat suyu ile sulanmayan hangi çekirdek neşvünemâ bulur, çiçek açıp meyveye durur? Ölmeden önce ölmek şuuruna ermek, Fakrımızı, aczimizi, hiçliğimizi idrak etmek, Yaratan’a boyun eğip teslim olmak, kalp toprağında yeşerip hayat bulmaktır. Vasıl ilallah olup, fenafillaha ermektir. Onun için “Teslim ol, selamet bul,” denilmiştir.” (FAZİLET TOPLUMU Zeki SOYAK)
Cenab-ı Hak hepimizi “ney” olmanın sırrına ulaştırsın.