Nefislerinizi Öldürün

Nefislerinizi Öldürün

Allah -celle celalühu- yolunda hizmete talip olan kişinin, nefsiyle olan meselesini halletmesi lazımdır. Nefsiyle olan cihadı halletmeyen, Allah -celle celalühu- davasına hizmette ayak bağı olur. Rasulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz, kişinin kendi nefsi ile olan mücadelesini “büyük cihad” ilan etmiştir. Kendi içindeki düşmanı halletmeyen nasıl dışarıdaki düşmanla mücadele edebilir? Rabbimiz, Yusuf -aleyhisselam-ın dilinden, nefis konusunda bizim dikkatimizi çekmektedir:

“Ben nefsimi temize çıkarmam, çünkü Rabbimin merhamet ettiği hariç, nefis aşırı derecede kötülüğü emreder. Şüphesiz Rabbim çok merhamet edendir.” (Yusuf, 53)

Peygamber nefsini temize çıkaramazsa biz nefislerimizi nasıl temize çıkarabiliriz. İşi gücü nefsini ıslah etme olmayıp, nefsini temize çıkarma gayretinde olan kişileri Rabbimiz ıslah etsin. Rasulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimizin vird haline getirdiği dualardan biri de şudur:

“Ya Rabbi, göz açıp kapayıncaya kadar beni nefsime bırakma.”

Aklı başında Müslüman nasıl olur da bir anda ayağını kaydırabilecek kabiliyete sahip olan nefsine karşı emin olabilir ve onu temize çıkarmaya kalkışabilir. Nefislerin ıslahı için iyi huyla süslenmesi, kötü huylardan temizlenmesi gerekir. Rasulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz:

“Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim” (Muatta) buyurmaktadır.

Nefsinde güzel ahlakı hâkim kılmayan, ne imanını ne de ibadetlerini kemale erdirmiştir. Bu kişiler Allah yolunun hizmetkârı olamazlar. ‘Allah yoluna hizmet ediyorum’ diyerek nefislerinin arzu ve isteklerine hizmet ederler. Hz. Ali -radiyallahu anh-:

“Allah -celle celalühu-, güzel ahlakı, kendisi ile sizin aranızda bağ kıldı. Kulun Rabbine kavuşmasını sağlayan şeye sahip olması, varlık olarak yetmez mi?” der. Rabbimiz:

“Nefse ve onu düzgün bir şekilde şekillendirip ona kötülük duygusunu ve takvasını ilham edene andolsun ki, nefsini arındıran kurtuluşa ermiştir. Onu kötülüklere gömüp, kirleten kimse de ziyana uğramıştır.” (Şems, 7-10) buyurmaktadır.

Nefsin iyiliğe de kötülüğe de, isyana da, itaate de kabiliyeti vardır. Kul iradesi ile nefsini ya isyana ya itaate yöneltir. Hz. Ömer -radiyallahu anh-:

“Aciz, nefsin siyasetinden aciz kalandır.” der. İnsan, nefsinden gelecek istek ve arzuları bilir, onun hile ve tuzaklarına vakıf olur ve onlara tabi olmazsa nefsine galip gelmiş olur. Bu da kâmil bir imanla mümkün olur.

Nefsin hilelerinden biri de kendini beğenmektir. Kendini beğenen insandan kendine fayda gelmez ki Allah davasına ve insanlığa fayda gelsin. Çünkü bunlar ne nasihat dinler ne de edep terbiye kabul eder. Kendini beğenme hastalığına müptela olanlara ikaz ve uyarılar fayda etmez. Yanlışlarının söylenmesinden de hiç hazzetmezler. Rasulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz, Amcası Abbas’a:

“Amca seni Allah’a şirk koşmaktan ve kibirlenmekten nehyediyorum. Allah Teala bu ikisi sebebi ile kula perde koyar.”(Neseî) buyurmaktadır.

Kendini beğenenlerden İslam’a ve insanlığa dün de bugün de fayda gelmemiş, yarın da fayda gelmeyecektir. Onlar dine hizmet ediyor görünüp, nefislerine hizmet eden zavallı ikiyüzlülerdir. Rasulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz:

“İkiyüzlü olanın, Allah’a karşı yüzü olmaz.” (Ahmed) buyurmaktadır.

Hizmet ehli insanlar hizmetlerinin sıhhat ve selameti için ikiyüzlülükten şiddetle kaçınmaları gerekir. İkiyüzlülük kişiler arasındaki ihlâs ve samimiyeti, birlik ve beraberliği, dostluk ve kardeşliği zedeleyen en kötü ahlaklardandır. Allah -celle celalühu- rızası için hizmet eden Müslüman, hizmetlerle ilgili beceremeyeceği veya gücünün üzerinde bir yük yüklenmediği sürece, o vazifeyi en güzel bir şekilde şevk ve gayretle yerine getirmelidir. Hizmet alanlarında görev seçimi yapmamalıdır. Rasulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimizin ifadesiyle, “bir bedenin azası, bir binanın tuğlası gibi” olmalıdır. Vücut azaları gibi uyumlu, binanın taşları gibi sabitkadem olmalıdır. Vücut azaları arasındaki uyumsuzluk bedeni, taşların yerinden oynaması binayı ifsat eder. Hizmet ehli istihdam edildiği yerde vazifesini en güzel şekilde ifa etmelidir. Herkes vazifesini yerli yerinde ifa ederse, hizmetler ihya olur, aksi halde hizmetler zarar görür, bunun vebali, ise çok büyüktür.

İnsan, nefsine uyup küçük ve büyük günahlar işleyebilir, tevbe eder; Rabbimiz dilerse affeder, dilerse azap eder. Fakat hizmet iddiasında olup da sırf nefislerine uydukları için hizmetleri sekteye uğratanlar bunu vebalini, günahını nasıl affettirebilirler. Rabbimiz:

“Gelin yaratıcınıza tevbe edin ve nefislerinizi öldürün.” (Bakara, 54) buyurmaktadır.

Nefislerini öldürüp ıslah edemeyenlerin ne kendine ne ailesine, ne de Müslüman topluma faydası olamaz. Rabbimiz:

“Fakat zalimler bilgisizce nefislerinin arzularına uydular.” (Rum, 29)

“Onlar yalnızca zanna ve nefislerinin arzularına tabi oluyorlar.” (Necm, 25)

“İşte bunlar Allah’ın kalplerini mühürlediği ve nefislerinin arzularına uyan kimselerdir.” (Muhammed, 10) buyurmaktadır.

Rabbimiz bu ve benzeri pek çok ayeti celilede nefsin insanlar için ne belalı şey olduğuna dikkatimizi çekmektedir. Öyleyse aklını kullanan Müslüman nefsin oyunlarına gelmez, hilelerine aldanmaz. Herhangi bir konuda bilgisiz ve zanla hareket etmek, nefsin insanları saptırmak için kullandığı önemli taktiklerdendir.

Dinen, hades ve necaset gibi her türlü pisliklerden arınmak mümkünken, nefsin bulaştığı hiçbir söz ve ameli temizlemek mümkün değildir. Çünkü o söz ve amelin sahibi Allah Teala tarafından cezalandırılmayı hak etmiştir. Ancak kabul olan tevbe ile o söz ve amelin sahibi cezadan kurtulabilir.

Hizmetler nefisleri tatmin, nefisleri azdırma, nefisleri putlaştırma yeri değildir. Her türlü meşakkate gögüs gererek nefisleri ıslah, nefisleri terbiye yeridir. İmam Gazali r.a Süleyman İbni Hanzala’dan şöyle nakleder:

“Biz bir grup genç sahabi, Übey İbni Kab’ın arkasından yürüyorduk. Giderken Hz. Ömer ile karşılaştık, kendisi bu vaziyeti görünce kamçısını kaldırıp Übeyy’in üzerine saldı. Übeyy:

“Ey Emir-al Mü’minîin, bunu neden yaptın?” diye sordu. Hz. Ömer r.a:

“Bilmez misin ki bir kimsenin topluluğun önünde gitmesi kendisi için fitne, arkasından gidenler için de zillettir. Bunu yapmayın!” dedi.

Ubeyy -radiyallahu anh- öyle bir kuldu ki Rasulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz:

“Ey Ubeyy Allah Teala sana seşlam göndermiştir.” dedi. Ubeyy heyecanlanarak: “Ya Rasulullah, ismimi vererek mi ?” diye sordu. Rasulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz:

“Evet” deyince ve Ubeyy hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.

Hz. Ömer -radiyallahu anh- Allah katında konumunu bildiği bu mübarek sahabiye yanlış bulduğu bir hareketten dolayı kamçı salmaktan çekinmedi. O da halifeye “sen kim oluyorsun da Allah -celle celalühu- selam gönderdiği kişiye böyle bir muamelede bulunuyorsun?” demedi.

Hizmet ehli Müslümanlar hizmetlerin bekası için nefislerini, samimi ikaz ve uyarılara açık tutmalıdır. Buna alıştırılmayan nefis sıkışınca kaçar. Dünyevî çıkar ve menfaat için her türlü meşakkate katlanır uhrevî çıkar ve menfaat için en ufak meşakkate katlanamaz. Hâlbuki hoşuna gitse de gitmese de İslam’a ters düşmediği sürece itaatle emrolunmuştur.

Rabbimiz:

“Nefsinin arzusuna uyma, yoksa seni Allah’ın yolundan saptırır.” (Sad, 26) buyurmaktadır.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.