Namazı Emretme Aile ve Model

“Ehline namazı emret ve kendin de ona devam et. Senden rızık istemiyoruz. Sana da biz rızık veriyoruz. Güzel sonuç, Allah’a karşı gelmekten sakınanındır.”
Girişte zikredilen ayet-i kerimeyi anlamak için Taha Suresi’nde ‘sakın dünya metaına gözünü dikme! Kafirlerden birkaç çiftini dünya ile imtihan etmek için dünya cicisiyle zevklendirdik. Rabbinin rızkı daha hayırlı ve ebedidir’ denilen anlam ilişkisini dikkate alarak konunun anlaşılmasına katkıda bulunulacaktır. Bu ayetteki anlamla mü’minler, kafirlerin ellerindeki imkanlara karşı uyarılmıştır. Para pul da amaç olmayıp araç olarak anlatılmıştır. En büyük ekonomi Allah inancına sahip olarak yaşanılan hayatın ekonomisidir.
Bunu sağlayan temel ise Peygamberimizin halkıdır. Peygamberimizin halkı ise Mekke’deki müşrikler değildir. Bilakis kendisinin çağrısına kulak veren kimseler Peygamberimizin halkıdır. Bu halk da onun ehli olarak anlatılmıştır. Şüphesiz Peygamberimiz çocuklarını yetiştirmiştir. Ailesi ve çocukları onun ehlidir. Ama onlardan Hz. Fatıma hariç hepsi rahmeti rahmana kavuşmuştur. Hz. Fatıma radiyallahu anha ve mü’minlerin anneleri hükmünde olan eşleri için Hz. Peygamber namazı emretmekle beraber kendisi namaz konusunda sabır üstüne sabretmek suretiyle en güzel örnek olmuştur.
Allah ve peygamber desteği olmayan bir ekonomiyi kendisi de istememiştir. Ehli yoluyla da böyle bir seçimde bulunmamıştır. Peygamberlerin kavimleri peygamberin ailesi hükmündedir anlayışıyla da peygamberimiz Müslüman olan ehli yoluyla sadece parayı temsil eden ekonomik bir güç olmayı istememiştir. Allah tarafından böyle bir stratejiyi takip etmesi de istenmemiştir. Ama namazını kılan İslam toplumu ekonomisi güçlü bir ümmet olmuştur.
Namaz konusunda Allah Teâlâ tarafından verilen ilk emretme görevi peygamberimizin. O bu görevi bihakkın yerine getirmiştir. Hz. Peygamberin döneminin namaz şuuru ve oluşumu günümüzde siyasi, itikadi, sosyolojik ve psikolojik açılardan yeniden dizayn edilmelidir. Çünkü Allah’a imanın gereği ifa edilen namaz birçok açılardan işlevi uhdesinde barındırmaktaydı. Bugünün Müslüman gençleri namazla doyuma ulaşmadıkça ne kadar ‘namaz kılın’ denilse de namaz ibadetinin sahiciliğinin olmadığına inanılacaktır.
Aslında namaza yüksek zevat denilen insanlar devam etmelidir. Alimler, idareciler, sanayiciler, işadamları, amirler ve diğerleri ki Müslümanların her türlü işi namazla destek bulmalıdır. Namaz kıldığını ifade eden kimse, kimseye destek olmadan çekip gidiyor mescitten. Ne yapsın yeni yetme genç desteksiz destekçiyi? Bu genç nereye kadar gidecek onunla dünya ve ahirette?
Namaz kılma oranının çokluğu veya devamlılığı konusunda ‘Kıyamet toplumunda namaz zayıf olacak’ diye bir kanaat yaygındır. Bu anlayış halk arasında yanlış olarak yaygınlaştırılmıştır. Şüphesiz her türlü yeni kazanılan davranışların istendik hale gelebilmesi için zorluk ve meşakkatlerin olması kaçınılmazdır. Bu zorluktan naşi ‘eh işte ahir zaman, bu işler gitgide azalacak’ gibi ifadeler ‘zorlukla beraber kolaylık vardır’ ayetinden hareket etmemenin sonucudur. Aksine kıyamete kadar iman edenler bulunacaktır. Ümmeti Muhammed bu zamanlarda nüfusça da çoğunlukta olacaktır. Bu yanlış yorumlamanın üzerine çıkılması gerekir.
Ehlin iyalin namaz emrine karşılık tepki durumu farklıdır. Çocukluk, gençlik, yetişkinlik ve kişisel farklılık dönemi diye. Gençlik döneminin ise ergenlik sorunlarını unutmamak gerek. Bu dönemlere göre ebeveynin işi gerçekten zor. Peygamberimiz yukarıda ifade edildiği gibi hane-i saadetinin içinde namaza devam ettiği gibi mescitte de namazında devamlılıkta sabretmiştir. Hane-i saadet içinde eşlerine ve Hz. Fatıma’ya örnek olduğu gibi mescitte de milletinden oluşan ehline namazda sabr-ü sebat içinde olduğunu göstermiştir. ‘Namaz dinin direğidir anlayışı’ namazın stratejik bir ibadet olduğunun ifadelerinden biridir.
Salat Olarak Namaz
Stratejik ibadet ne yazık ki bugün ferdi bir ibadet ritüeli telakki edilerek çok anlamlı anlayıştan teberri edilmiştir. Hâlbuki salat kelime anlamı bakımından bir duadır. Bu anlamdan hareketle dua Allah’ın o kula rahmetidir, desteğidir. Kavramsal anlamda ifa edildiğinde bu desteği Allah kullarına kendine namazla yaklaştığında sağlamaktadır. Bu kişisel ritüel anlayışı şüphesiz zamanla oluşmuştur. Sadece bilgi temelli olarak kalmıştır. Bu haliyle Hz. Peygamber dönemi namaz anlayışını yerleştirmek imkânsız olur.
Bir an önce Müslümanlar namazın altyapısına dönüşü sağlamalıdırlar. Ailede başlamalı, dünya İslam ailesinde tekemmül etmelidir. Bu tekemmül sağlanmadığında sorumluluk uygulamadaki hassasiyetlere dikkat etmeyenlerdedir. Asla İslam’ın karakterinde değil. Namazla inanç sağlanmaktadır. Namaz fuhşiyat ve münkerattan uzak tutmaktadır. Kişiyi fuhşiyat ve münkerattan uzak tutmuyorsa namaz yoluyla sabrü sebat yok demektir. Namaz kılanlar namazı ifanın ardından mescide gelip zekat veriyor, namazdaki kimseler yetimlerin malını heba etmiyor, mescitteki kimseler birbirlerini faizle yıpratmıyorlar, namaz için mescitte bulunanlar haksız yere canlarına kastetmiyorlar, namaz için mescitte bulunanlar birbirlerine zarar vermeye kastedenlere karşı ülkelerini muhafaza edecek taarruza buradan başlıyorlar…
İbrahim peygamber de neslinin namaz kılanlardan olmasını talep etmektedir. Alimler enbiyanın varisi olduğuna göre hem hanelerinin çocuk, genç ve yetişkinlerine namazı emredecek hem de devraldıkları davete muhatap ehli namaza çağıracaklar. Bu konuda direnecekler. Sabırdan feragat etmeyecekler. Dinin direğini gözetecekler. Kendileri namaz ehli olduğu gibi edasıyla her türlü fuhşiyat ve münkerattan uzak olacaklar. Ehillerini de böylece fuhşiyattan ve münkerattan hali nesil haline getirmede sonuna kadar devam edecekler. İllaki bunda başarılı olacaklar. Yıkılmayan bir ehil sahibi bulunduğunu ehl-i ıyal bilmiş olacaktır. Yıkılmayan bir namaz çınarının bulunduğuna kanaat etmiş olacaklar. Demek ki ebeveynler namazlı nesil isteyecektir.
‘İman edenler! Sabır ve namaz yoluyla yardımda bulununuz.’ ayetinden hareketle Peygamberimiz ehlini mescide çağırmıştır. Ehlin başı konumundaki Peygamber namaz ve sabır yoluyla Allah’tan yardım dileyince ehli de onun gibi yardım ve sabır ile yardım talebinde bulunmuşlardır. Bu durum aynı safta bir ehil doğurmuştur. Namaz, eğer ehilleri temsil eden Müslümanlar ekonomik, sosyal, itikadi ve siyasi anlamda yamuk halde iseler tedavi yollarına imkân tanımıştır. Örneğin münafıklar namaza tembelce sallana sallana gelmişlerdir. Bu da onların kişiliklerinin analizine yetmiştir.
Peygamberlerde sizler için örneklik vardır anlayışından hareketle İbrahim peygamberi örnek alabiliriz. Namaz kötülüklerden alıkoyar. İbrahim Peygamber, Kâbe etrafında saf olmuş bir ehil isterken bunu kastetmiştir. Kâbe’si olan bir ehil Kâbe’sine sahip çıkan bir hane sahibinin işidir. Müslümanlar aile içinde bir namaz ehli oluşturmakla beraber dünya evinde de bir Kâbe etrafında safa durmuş ehil olmak zorundadır. Bu anlamda dünya, Müslümanların kucağına düşmüştür. Bugün bir takım ağrı ve sıkıntılar varsa doğru bir gidiştir. Namazda sabır üstüne sabır göstererek dinin yıkılmaz bir direk olduğunu alimler ehillerine göstermek durumundadırlar. Akıbet ise ekonomik rant değil de İslami sonuç isteyen Müslümanların oluşturduğu dünyanın olacaktır. Bunda kuşku yoktur. Münafıklarla bizler arasını ayıran namazdır. Namazı terk eden kafir olur. ‘Sabır ve namazla Allah’tan yardım isteyiniz.’ ayeti sebebiyle yardım namaz şartına bağlanarak isteniyorsa yardımların arkaplanı namazdır.
Yukarıdaki ayetle namazda devamlı olmak ebeveynin görevlerinden olarak sıralanmıştır. Bu anlamda ehl-i iyale namaz emretmek esas olursa namazlı kimsenin namazı emretmede sabrı da gözden uzak tutulmamalıdır. Ekonomik refah sonra Allah Teâlâ’dan gelecektir. Hala namazı emretmeyip namazda ısrar edenlerden olmayalım mı?