Namazda; Huşu, Devam ve Muhafaza

Namazda; Huşu, Devam ve Muhafaza

Namaz ibadeti, mü’minin amelleri ve niyetleri ile yüzleşmesi ve arınmasından, Rab kul ilişkisine, madde ve ruh ilişkisinden, insanî ilişkilere kadar İslam’ın en önemli şiarıdır. Buradan hareketle namazı iman tanımları arasına katan, şu ya da bu şekilde namazı terk eden, kılmayan ya da tembellik gösterenin, şehadet sözlerini söylediği halde ısrarla kılmamaya devam edenlerin inanç noktasından da tehlikede olduğunu değerlendiren birçok fetva vardır.

İnsan fıtratı gereği sevdiğini gönlünden ve dilinden düşürmez. Her fırsatta anar. Rabbimiz de “Beni hatırlamak ve anmak için dosdoğru namaz kıl”(Taha, 14) ayeti ile bizden sevgimizi namaz kılarak göstermemizi istemektedir. Bu namaz neyle, kimle birlikte olduğunu bilmeden bir beraberlik değildir. Bu namaz davetçilerin aracılığı ile belirli mekânlarda belirli saatte randevulaşmış âşık ve maşukun buluşmasıdır. Bu namaz bir aşığın tam zamanında buluşma yerine gidişinin heyecanını, coşkusunu, kelimelerindeki seçiciliğinive araya kimseyi katmadan gönülden hem hal oluşunu içindetaşır. Böyle namaz kılana hâşi, bu hale de huşu denir. Yüce Rabbimiz Mü’minûn Suresi’nin girişinde sevdiği ve kurtuluşa erdireceği kişilerin özelliklerini sayarken önce imanı ve hemen peşi sıra namazlarını huşu içerisinde kılanları sıralamıştır.

“Şüphesiz mü’minler kurtuluşa ermiştir ki; onlar namazlarında huşû içindedirler.” (Mü’minûn, 1-2)

Huşu, tam olarak Allah’a yönelmek demekken namazda huşu; namazı peygamberaleyhisselam’ın bildirdiği şekilde farz, vacip, sünnet ve adabına uyarak kemal-i edep, huzur-ı kalp ve ihlâs ile kılmaktır.
Huşu’nun tanımları yapılırkenkorku, çekingenlik gibi kalbin fiillerindendir diye tanımlayanlar olduğu gibi;sakin olmak, gözünü ve boynunu eğmek, sesini kısmak, tevazu göstermek, saygılı, itaatkâr vesükûnet içinde olmak, sallanmayı terk etmek gibi organlara ait fiillerden olduğu tanımını yapanlar da var.

Namazda huşu içinde olan mü’minin hali, Rabbimizin azamet ve celâlinin tecellileri karşısında kendi küçüklüğünü görenaşığın hali gibidir.Nefsini Hakk’ın emrine baş eğdirip bu coşkuyu;“Mü’minler o kimselerdir ki, Allah anıldığı zaman yürekleri ürperir…” (Enfal, 2) ayetinde olduğu gibi tüm hücrelerinde Allah’ın azametini hissetmiştir.“…Sonra derileri de, kalpleri de Allah’ın zikrine karşı yumuşar.” (Zümer, 23)ayetinde ifadesini bulduğu gibi dış görünüşle dekıbleye dönmüş, vücut organlarında sakinlik ve sükûnet meydana gelmiş, gözlerisecde yerine odaklanmış, sağa sola, şuna buna bakmayı bırakmıştır. Huzur-ı ilahide olduğunun farkında olan bu aşıkmü’min artık hissettikleri karşısında lâl olmuş ve kemal-i huşuya boyanmıştır.

Huşû namazın kemalindendir. Yani makbul ve olgun bir namazın mutlaka huşû ile kılınması lâzımdır.Bütün namazı gaflet ile geçen bir insan, namazda Allah’ı nasıl hatırlamış olabilir? Allah Teâlâ “Gafillerden olma” (Araf, 205) buyurarak namazda gafleti yasaklamıştır.

Beden, ruhi olayların aynasıdır. Mesela; ruhunda üzüntü veya sevinç olan kişinin bu ruh hali mimiklerindenve davranışlarından anlaşılır. Bundan dolayı âlimler: “Namazda huşû; namazın dışındaki her şeyden yüz çevirmek, gözlerini secde yerinden ayırmamak, sağa sola bakmamak, elbisesiyle oynamamak ve parmaklarını çıtlatmamaktır.”diye tanımlamışlardır. Zira bu hal kişinin konsantresinin zayıflığının işaretidir.

Namazda huşu halinin kemal derecesinde oluşması için bıkmadan usanmadan namaza devam etmek gerekir. Bu gerçek, Kur’an-ı Kerim’de;“Onlar, namazlarına devam ederler.”(Mearic, 34) şeklinde ifade edilir. Yani onlarsadecenamazın farz olduğuna inandım demekle kalmayıp Allah’ın emrettiği ve Peygamberin öğrettiği şekilde namazı terk etmeksizin devamlı kılmayı da huy edinmişlerdir.Tanımlanan Kamil huşuyu sağlayamıyorum diye namazı terk de etmezler.“Ve onlar ki, namazlarını muhafaza ederler.”(Mü’minûn, 9) ayetinin gereğini yaparlar, namazlarını kılmaya devam etmekle kalmaz onun korunması içinde özel gayret gösterirler.

Namazın muhafızı olmak, onun devamlı kılınmasını sağlamak ve huşusunun temini için namazdan önce, namaz kılarken ve namazdan sonra yapılacak işlere özen göstermek gerekir.
Namazdan önce;abdest ve temizliğe hassasiyet, avret yerlerini örtmek,kıbleye yönelmek, temiz elbise ve temiz yer ile mükemmel bir namaz için cemaat ve cami gibi hususlara dikkat etmek icap eder. Vakitlerin girişine kalben ilgi göstererek dikkat etmek, kalbi vesveseden ve Allah’tan başka şeylerden arındırıp huzur bulmaya ve gösterişten sakınmaya çalışmak gerekir.Namaz kılarken de Allah’ın huzuruna yükselten bir miracın içinde olduğunun bilincinde olmak gerektiği gibi namazdan sonra boş söz, iş ve günahtan Allah’a sığınmak gerekir.

Namazın muhafızları Tevbe Suresi 18. ayette şu özellikleri ile övülürler;

•   Mescit inşa ederler,
•   Kendileri de namazı kılar, zekâtlarını verirler.
•   Bu ibadetlerin korunması ve devamının sağlanmasında Allah’tan başkasından da korkmazlar.
•   Hidayet üzere oldukları umulanlar bunlardır.

Namazın muhafızları ve daimlerinin namazda huşuyu sağlamak için dikkat etmeleri ve mutlaka korumaları gereken en önemli şey; esenlik içinde bir vatan ve bir İslam yurdudur. Zira bir dış düşman saldırısı düşünülmesi ya namaz kılmaya engel olur ya da namazın “korku namazı” halinde kalmasına neden olur. Bu esenlik yurdunda iyiliği emir, kötülükten nehiy, huzur ve sükûnu gözetecek bir toplumbulunur. Gerektiğinde bu güzide toplum namazın devamını sağlamak için karakol ve cihad görevine hazır bulunur. İslam’da toplum bütünkurumlarıyla Allah’tan başka hiçbir şeyden korkmamayı venamazı korumayı görev edinmelidir. Yoksa namazda huşuyu geçelim, namaza devam ihtimali de kalmaz.

“İman eden kullarıma söyle: “Namazı dosdoğru kılsınlar, alışveriş ve dostluğun olmadığı bir günün gelmesinden önce, kendilerine verdiğimiz rızıktan açık ve gizli (Allah için) harcasınlar.”(İbrahim, 31)“Ey Rabbim! Beni ve soyumdan gelecekleri namazını dosdoğru kılanlardan eyle! Ey Rabbimiz! Duamı kabul et!”(İbrahim,40)

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.