NAMAZ KIYAMDIR

“Namazı kıyam edin (kılın) ve zekâtı verin, rükû edenlerle beraber rükû edin.”
( Bakara:43 )
Kıyam; ayakta durmak, ayağa kalkmak, düzeltmek, ikamet etmek, hakkını vermek, yerine getirmek, sebat etmek gibi anlamları olan Ka ve me kelimesinden türemiştir.
Kuran ı Kerim’in ilk suresi olan Fatiha suresi hem Kuran ı Kerim’in açış suresi hem de özetidir. Fatiha’nın anlattıkları da; Allah’a ve ahiret gününe iman, ibadet ve istianenin yalnızca Allah’a hasredilmesi, hidayet üzere sıratı müstakimde sebat duaları, dalalet ve sapıklıktan uzaklaşmak, Allah’ın nimet verdiği kişiler ile onların yollarının takipçiliğini istemek gibi başlıklarda özetlenebilir.
Fatiha’nın özeti bile bütün dünyanın karşısına dikilip bir medeniyetin nasıl kurulacağını haykırır. Bu ilkeleri her gün sabah akşam bütün namazlarında tekrarlayan müslümanlar, ne söylediklerini ve neler yapmaları gerektiğini idrak ettikleri sürece namazı gerçek anlamıyla ikame etmiş olurlar. Bu nitelikteki müslümanlar, kul olarak Allah’ın huzurunda kıyama duruşunu ve Allah’ın kulu olarak da âleme müslümanın duruşunu gösterdiler. Yeşilin ormanın suların içine kirden, pisten, mikroptan, vebadan, sıtmadan belini doğrultamayan zamanlarının çağdaş (!) ülkelerine; susuz çölden gelerek temiz medeniyeti öğrettiler.
“Hiç kuşkusuz bu kitap, kendilerini günahlardan korumaya çalışan, görmediği halde inanan, namazı ikame eden ve kendilerine verdiğimiz rızıktan infak edenler için yol göstericidir.” (Bakara:3 ) Namaz, Peygamberimizden görüle geldiği üzere kalbe, dile ve bedene ait fiiller ve özel esaslardan oluşmuş gayet intizamlı, mükemmel bir ibadetin ismidir. İslam dini namaz ve zekâtın üzerine inşa edilmiş büyük bir sosyal medeniyettir. Bu medeniyetin diğer tezahürleri tali ve teferruattır.
Namaz büyük bir uygarlık projesidir. İnsanlığın başına bela olan ırkçılık hastalığının ilacı, kardeşliğin ve kalpleri birleştirmenin sırrıdır. Namaz; “ Ey insanlar, gerçekten, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabilelere ayırdık. Şüphesiz, Allah katında sizin en üstün olanınız, takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah, bilendir, haberdardır.” (Hucurat:13) ayetini iyi anlamak, ona inanmak, onu özümsemek ve gereğini yapmaktır.
Müslümanların idealinde inanmayanlara katliamlar, soykırımlar ve etnik temizlikler yapmak yoktur. Yüz yıllar boyunca egemenliklerinde olan milletleri dinlerinde dillerinde örf ve adetlerinde serbest bırakmaları bunun ispatıdır. Bugün yeryüzünde bir tek Yahudi yaşıyorsa kitabını örf ve adetlerini dilini… vs hala kullanabiliyorsa 600‘lü yıllardan 1900’lü yıllara kadar yaklaşık 1300 yıl himayesinde kaldığı müslümanlara diğer ırk ve din sahipleri gibi şükran ve minnet borçludur. Bu gün ise İslam öncesi putperestlerden ve Hıristiyanlardan çektiklerini unutan siyonistler, onlarla el ele vererek başta ekmeklerini yediği İslam dünyası olmak üzere diğer mazlum milletlere hile ve entrikalarıyla kan ve zulmü reva görmektedir. Oysa Allah, mazisi Âdem olan bütün bu ırk ve din sahiplerini birbirleriyle mücadele yerine ırkına ve rengine bakmadan tek saf halinde huzurunda istemektedir.
Müminlerin en büyük hedefi; minarelerden müezzinler Allah adına daveti yaptıklarında, insanların siyahıyla beyazıyla müminler olarak Allah’ın huzurunda saf bağlayacağı günlere ulaşmaktır. Müslümanlar ırkçılığın bütün kirlerinden arınmış olarak birbirlerine kenetlenmiş kale duvarları gibi saf tutarak Allah’ın huzuruna gelirler. Oysa belki de daha önce savaştıkları milletlerin çocuklarıyla -bin yıllık düşmanlarıyla- aynı hizadadırlar. Ama bunun hiç bir önemi yoktur. Çünkü şu ya da bu ırkın dayatması ile bir araya gelmemiş Rabbinin “İnançlı erkekler ve inançlı kadınlar birbirlerinin dostudurlar. İyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler ve Allah’a ve Resulü’ne itaat ederler. İşte Allah’ın kendilerine rahmet edeceği bunlardır.” (Tevbe:71) ayetine kulak vererek aynı hedefe yönelmişlerdir.
“Muhakkak ki namaz kötü ve iğrenç şeylerden vazgeçirir.” (Ankebût:45) Namazın sadece İslam medeniyetine değil, dünya medeniyetine de birçok katkıları vardır. Bunlardan beklide birincisi temizliktir. Temizlik; medeniyetin ölçüsüdür. İslam, mümine temizliği iç çamaşırından elbisesine, evine ve çevresine kadar zirvede yaşatan bir dindir. Öncelikle müminleri ferdî olarak namaza hazırlar, düzene sokar ve cemaatle kılınan namazlarla dünyanın gözü önüne çıkarır. Temiz medeniyeti ulu bir sancak gibi evrenin tepesine diker. Her rekâtında dualar edilen iyilikler istenen namaz, kişinin bireysel kontrolünü artırıp kişiyi manevi huzura kavuşturur.
“Cemaatle kılınan namaz yalnız başına kılınan namazdan yirmi yedi derece daha faziletlidir.”
Cemaatle namaz kılmak İslâm’ın şiarından ve alâmetlerindendir. Müslümanlar arasında birlik ve beraberliğe, sevgi ve muhabbete, karşılıklı yardımlaşmaya, talim ve terbiyeye vesile ve vasıtadır. Allah Teâlâ «Sabah namazı şahittir.» (İsra:78) buyurmaktadır. Abdullah ibn-i Mes’ud şöyle demiştir:“Vallahi insan iki kişi arasında, bacakları yerde sürünerek mescide getirilirdi de safa durdurulurdu.»
Mezhep imamlarımıza göre namazı cemaatle kılmak özürsüz olan hür erkeklere farzı kifayeden sünnet-i müekkedeye kadar bir yelpazede önem arz eder. Cemaate devam etmemeyi mubah kılan özürler; şiddetli hastalık, yürüyemeyecek kadar yaşlılık, kör kötürüm olmak, şiddetli yağmur, çamur, soğuk gibi elde olmayan sebeplerle fıkıh, tefsir ve hadis ilimlerini öğrenmek veya öğretmekle meşgul olmak gibi Kurani görevlerdir.
İslâm dini, yalnız bir iman meselesi değildir. İman ve amellerin toplamıdır. Amellerle ilgili tatbikatı atıp da dinin bütün feyzini beklemek tehlikelidir. Din ibadetleriyle hayat bulur. Allah’ın muradına tatbikatlarla salih amellerle ulaşılır. Tatbikatsız din hiç gelmemiş gibidir. Yaşanmayan ibadetler inanılmamış gibidir. İslam dönüşüm ve değişimin adıdır. Şeytanın ivalarına kanan Âdemoğullarının Allah’a dönüşüdür. Beş vakitte zenginiyle, fakiriyle, güzeliyle, çirkiniyle, sarısıyla, siyahıyla, beyazıyla, Türküyle Lazıyla, Kürdüyle, Çingensiyle, Arabıyla, , omuz omuza verip dosta düşmana karşı saf tutmaktır. İblisten çağdaş iblislere kadar herkese “Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarıldığımızı göstermektir.
Namazın ikamesi “namaz dinin direğidir. Kim onu ikame ederse dinini ayakta tutmuştur. Kim namaz direğini yıkarsa dinini de yıkmıştır.” diyen Resulüllah’a, (sallallahu aleyhi vesellem) Hubeyb bin Adiy (r.a.)’ın darağacının önünden gönderdiği selamı, küfre karşı kıyamı ve Allah’a tazimidir.