Mustafa Ablak İlk 11’de

Mustafa Ablak İlk 11’de

1. Gençken ‘iyi ki yapmışım’ dediğiniz şeyler nelerdir?

İstanbul’da lisede okurken atletizme başlamıştım. Spor vesilesiyle kötü alışkanlıklardan ve serserice bir hayat tarzından uzak kalmıştım. Bir de üniversite döneminde Nevşehir’e gidişim vesileyle rahmetli Zeki Soyak Hocamla tanışmış olmam. Ahmet Belada, Ramazan Aksoy ve Osman Bağcı hocalarımla da tanıştım. Bu vesilelerle İslam’la kaynaşma sürecim başladı.

2. Kendi gençlik döneminizle şimdiki gençlik arasında ne gibi farklar görüyorsunuz?

Gençliğimde hedeflerim daha çok dünyalıktı; iyi bir sporcu olmak, iyi bir turizmci olarak fazla para kazanıp dünyayı dolaşmak gibi. Şu anda -şükürler olsun- bu hedeflerimi ıslah etmeye çalışıyorum. Dünyalık yerine, en önemli kazanç olan ahiret ticareti için çabalıyorum.

3. Şu an gündeminizdeki konu başlıkları nelerdir?

Dünyanın her tarafından ilgi gören Türkiye benim de gündemimde. Otuzdan fazla ülkeye gittim. Müslüman olsun, olmasın herkesin gündeminde ‘Büyük Türkiye’ olgusu var. Müslüman olmayanlar ‘Büyüyen Fakat İslamlaşan Ülke Türkiye’ tabirini kullanıyorlar. Amerika’da cami imamları bana Türkiye’nin İslamlaşma süreci hakkında sorular soruyor. Moskova’da Müslüman olan binlerce Rus var. Türkiye için dua ediyorlar.

4. Heyecan’ı tanımlar mısınız?

Heyecan, insanın bir şeyi elde etmek için göze alabildiği hedeflerinin kaynağıdır. Yüce İslam’ın hâkim olabilmesi için kaybedilmemesi gereken en önemli duygudur.

5. Telaffuz etmekten hoşlandığınız kelimeler nelerdir?

Halife, Şeriat-ı Garra-yı Muhammediyye, İslam Devleti, Tağut, Şirk…

6- Otokontrolünüzü nasıl sağlıyorsunuz?

Birincisi, yaptığım işlerin bana faydalı olduğu kadar karşı tarafa da faydalı olup olmadığına bakıyorum. İkincisi, karşılaştığım olaylarda İslam büyüklerinin vereceği tepki ve davranışları vermeye çalışıyorum. Bu, olaylara bakış açımı veya kendimi kontrol etmem konusunda bana yardımcı oluyor.

7- Dikkatinizi çeken Osmanlı padişahı kimdir? Niçin?

Yavuz Sultan Selim hazretleri. Kısa süre tahtta kaldı ama çok toprak elde etti. Ümmet-i Muhammed’e çok büyük yıkımlar ve kıyımlar getirecek olan Şia’yla savaştı ve onları yendi. Ümmete zarar veren unsurları ortadan kaldırarak hilafeti Osmanlı’ya getirdi. Vefatından önce Batı’ya sefer yapıp Hıristiyan devletleri etkisiz hale getirmeyi planlamıştı.

8- Yakın tarihimizin bilinmesi gereken olayları hangileridir?

Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk dönemlerinde uygulanan yarı faşist, yarı komünist zulmün iyi anlaşılması için Menderes döneminin çok iyi bilinmesi gerekir. Sultan Vahdettin ve Sultan Abdülhamid Han hakkında anlatılan yalanların aydınlatılması için de o ilk dönemler iyi incelenmeli. Osmanlı’yı içten çökerten Batı zihniyetinin tohumlarını iyi anlamak için Cemal Paşa, Enver Paşa, Kemal Paşa ve İsmet Paşa iyi incelenmeli.

9- Genç Adamlar’ın okumasını düşündüğünüz kitaplar nelerdir?

İslamî bilincin iyi anlaşılması için rahmetli Zeki Soyak Hocamızın tüm kitaplarını ve tarih bilinci için de Kadir Mısıroğlu Bey’in kitaplarını tavsiye ediyorum.

10- Genç Adamlar’ın bilmesi gereken kavramlar sizce hangileridir?

İslam Cemaati, İslam’da Emir, İstişare, İslam Kardeşliği, İslam’da Ticaret, Tasavvuf, İslam’da Yargı, Müntesiplik, Cihad, İslam’da Yardımlaşma.

11- ‘Şehadet’ denilince hatırladığınız bir olayı bizimle paylaşır mısınız?

Şehadet denilince, şehid kardeşimiz Ahmet Pınar gelir aklıma. Nevşehir’de Enderûn Eğitim Vakfı’nın odacıklarında eğitmeye çalıştığı o küçük talebeler… Bir odada uyurduk soğuk kış günlerinde. Vakıf’ta gençlere sohbetler organize ederdi. Sonra Bosna’da savaş çıktı. O, buraları, çocuklarını, evini, her şeyini bırakıp cihada gitti. Yıllar sonra şehadet haberi geldi. Sonra nasip oldu rahmetli Zeki Hocamla Bosna’da kabrinin bulunduğu Arnavutoviç köyüne gittik ve mezarını ziyaret ettik. Silah arkadaşları Viseko şehrinin girişinde şehid düştüğü ormana götürdüler bizi. Mücahitler, adını Zafer olarak değiştiren Ahmet kardeşimizin şehadetini, şöyle anlatıyordu;

“Cepheye gitmeden önce kamplarda eğitim aldık. Bünyemizi açlık ve yorgunluğa alıştırmak için ağır çalışmalar yaptık. Zafer bu eğitimlerde hep en ön sıradaydı. Bitmek tükenmek bilmeyen bir heyecanla hareket ediyordu. Eğitim bitince cepheye gittik. Çatışmalarda hep en ön sıradaydı. Pek siper almıyordu. Viseko ormanının girişinde aniden bir Sırp birliğiyle karşılaştık. Onlar da biz de şaşkındık ve hemen silahlara sarıldık. Karşılıklı atışlar başlamıştı. Her taraf karla kaplıydı. Çok yoğun bir ateş altında kalmıştık. Sırplar bize göre daha tepelik bir yerden ateş ediyorlardı. Biz toprak yığınlarının ve ağaçların arkasına siper aldık. Her zamanki gibi Ahmet önde, açıkta duruyordu. Sürekli ateş ediyordu. Sipere yatmamıştı, ayaktaydı. ‘Sipere çekilsene be adam’ diye bağırmaya fırsatım olmadı. Kurşunlardan kafamı kaldıramıyordum.

Siperden başımı kaldırdığımda Zafer’in ayakta durduğu yerde kimse yoktu. Ben hemen anladım. ‘O geri çekilmemiştir. Muhakkak vurulmuştur. O sipere yatmaz’ dedim içimden. Acilen geri çekilmek zorunda kaldık. Sırpların sayısı çok fazlaydı. Hemen bölgeyi terk ettik. Toplandığımızda Zafer’in aramızda olmadığını gördük. Üç gün sonra çatışmanın bulunduğu bölgeye gittik. Karların üzerine yatmış cesedi -soğuktan olsa gerek- taptaze duruyordu. Aldık ve bu köye defnettik.”

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.