Mustafa Ablak İle Çizgi Film Üzerine Bir Konuşma

“Tebliğde Farklı Bir Boyut; ÇİZGİ FİLM”
İLKADIM: Çizgi filmin yapılışı hakkında bilgi verir misiniz?
Mustafa ABLAK: Çizgi film iki şekilde yapılmaktadır: Bunlardan ilki, “el ile” beyaz kâğıt üzerine yapılan çizim şeklindeki “klasik” sistemdir. İkincisi ise “bilgisayar animasyonu” olan, sadece bilgisayar kullanılarak yapılan çizgi filmdir. Yüzyılı aşkın süredir yapılan “klasik” çizgi filmde, beyaz kâğıt üzerine on binlerce resim çizilir. Örneğin, 40 dakikalık bir çizgi film için yaklaşık 25.000 sayfa resim çizilir. Bu çizilen resimler karakterlerdir. Yani insan, hayvan ve bunun gibi hareket eden cisimler. Çizimi tamamlanmış olan bu resimler bilgisayara “scanning” yani tarama yoluyla aktarılır. Bilgisayarda bu resimler teker teker boyanır. Boyanan bu 25.000 resim özel bir animasyon programıyla birleştirilir. Böylece hızla akan resimler hareketli hale gelmiş olur. Daha sonra “BKG” yani arka fon dediğimiz (örneğin manzara resmi olarak boyanmış) sabit resimler ile hareketli resimler birleşince çizgi film oluşmuş olur. Daha sonra seslendirme ve müzikleri tamamlanan filme stüdyoda sesler ve müzik eklenir. Daha sonra “audio effects” dediğimiz ses efektleri (mesela, çalışan araba sesi, adamın yürüme sesi vs.) eklenir.
“Bilgisayar Animasyon” dediğimiz ikinci tür çizgi filmde elle çizim yapılmadan tüm modeller sadece bilgisayarda oluşturulur. Yine bilgisayardaki MAYA veya 3D MAX isimli bazı programlar vasıtasıyla hareketlendirilir.
İLKADIM: Çizgi film piyasası hakkında bilgi verir misiniz?
Mustafa ABLAK: Çizgi film yapımı zor ve dolayısıyla maliyeti de oldukça yüksek bir film türüdür. 40 dakikalık bir çizgi filmin yaklaşık 1 yılda bitirilmesi, personel ve diğer giderler yüzünden maliyeti oldukça artmaktadır. İslam dünyası maalesef çizgi filmle yeni yeni buluşmaya başladı. Bugün Türkiye’nin yanında, Malezya, İran, Endonezya, Suriye, İslami çizgi film piyasasına ürün vermektedir.
İLKADIM: Müslümanlar çizgi filmin neresindeler?
Mustafa ABLAK: Ne kadar acıdır ki İslâm ülkelerinin bugüne kadar ürettiği çizgi film toplamda 600 saati geçememiştir. Yani; günde 10 saat İslami çizgi film yayınlayan bir televizyon kanalı 2 ay sonra gayri İslami çizgi film yayınlamak zorundadır. Çünkü dünyadaki tüm İslâmi çizgi filmleri toplasa, iki ay sonra yayınlayacak çizgi film bulamayacak. Gelelim İslâm olmayan ülkelere: Son 60 yılda ürettikleri çizgi film 5 milyon saati geçti. Bu demektir ki; gayri İslâmi bir televizyon bugün yayına başlasa 1.370 yıl sonra ancak elindeki çizgi filmleri bitirebilmiş olacak. Evet, suçlu aranıyorsa bu, müslümanlardır. Yabancıları eleştirdiğimiz; ama onlar kadar çalışabilmeyi göze alamadığımızdandır. “Bir yere memur olayım, evimi kurayım, sohbetlere devam edeyim, yeter” mantığıyla hareket eden bizlerin suçu. “Amerikan kültürü”nü dünyaya on binlerce çizgi filmiyle yayan Amerikalı Walt Disney, parasızlıktan, ilk çizimlerini farelerin içinde, bodrum katlarda yaptı. Biz dedikoduyu, gıybeti, kıskançlığı meslek edinelim, onlar çalışsın. Ondan sonra da, bunlar aşağılık millet laflarıyla kendimizi onurlandıralım. Amerika’da kütüphaneye gittiğinizde çalışan, uçakta dahi elinde kâğıt-kalem uğraşan maalesef Yahudilerdir. Küçümsediğimiz insanlar kadar çalışmadığımız sürece, çocuklarımızın eğitimini Amerikalı veya Avrupalılara bırakırız. Avrupa’da en son parasını kitabına verip de okuyan bir entelektüel; aç kalır da malayani kitabını okur. Her lafın başında “Çocuklarımızı eğitmeliyiz.” diye başlayan bizler; bir ömür boyu bir kuru daire satın almak için uğraşırız da, çocuğumuza İslami bir şeyler öğrenmesi için bir kitabın veya VCD’nin hesabını yaparız. Acaba bir yılda çocuğumuza aldığımız kitap veya film parası; bir aylık sigara parasına eşit mi? Amacım kimseyi zemmetmek değil, velâkin; kaybettiğimiz bu yarışın vahametini anlatmazsak, bizden sonra gelenler kazanılması gereken bir yarış (dava) olduğunu dahi unutacaklar.
İLKADIM: Çizgi film ile tebliğ mümkün müdür?
Mustafa ABLAK: Bu sorunun cevabını bulmak için çocuklarımızın dinledikleri ağır bir sohbeti mi, yoksa izledikleri bir çizgi filmi mi daha iyi hatırladıklarını soralım. Bu sorunuzun cevabını çocuklar verecektir. Amerika’da Walt Disney stüdyoları tarihinde 4 defa iflas etmiş olmasına rağmen devlet tarafından desteklenerek ayağa kaldırıldı. Sebep: Amerikan hayat tarzı; ismiyle, renkleriyle, her şeyi ile dünyaya yayılmalıydı. Bu da ancak bu yolla yapılabilirdi.
İLKADIM: Çizgi filmde çekilen sıkıntılar nelerdir?
Mustafa ABLAK: Konu ile ilgili sorunumuz yok. Elhamdülillah İslam dünyası anlatılacak o kadar kahramanı içeriyor ki. Binlerce yıl çalışsak konu bitmez. Çizgi filmdeki ikinci unsur da animatör(canlandırıcı). Animatör ile ilgili de sorunumuz yok. Çünkü dünyanın iki büyük televizyonu İtalyan RAI ve Fransız TF1 televizyonuna animasyon yapmış olan animatörler Türkiye’de mevcut. Geriye sorun olarak sadece finans kalıyor. Amerikan, Avrupa çizgi filmlerinin uluslararası piyasada yatırdıkları para hemen geriye fazlasıyla dönüyor. Fakat yapılan İslami çizgi filmleri sahipleri Müslüman camiamızın televizyonları bile yayınlamıyor. Nedendir bilinmez bir “Genele hitaba edelim.” furyası başladı. Gayri İslâmi insanların bize buradan saldırmaları normal de, müslümanların bizleri bu konuda eleştirmeleri içler acısı. Batılılaşma o kadar içimize girdi ki, çizgi filme besmeleyi veya İslami bir hikâyeyi koyduğumuzda adımız “estetikten uzak” veya “profesyonel olmayan” vb pek çok konuma sokuluyor. Nurettin SOYAK Hocaefendinin dediği gibi: “Müslüman’a müslümandan daha fazla kimse zarar veremedi.” Evet, bizim dişlerimizi pirincin içindeki beyaz taşların kıracağı kesin. Avrupa’da kiliseler sinema gösterimleri yapıyor. Vatikan dini öven filmlere para teşviki koyuyor. Hatta film festivalleri düzenliyorlar. Peki, biz ne yapıyoruz? Ne yapmamız gerekir? İslami çizgi film yapımı günden güne ölüyorsa, buna vakıf veya derneklerin de el atması gerekmektedir. Onlar yaptı diye değil, şart olduğu için yapmalıyız.
İLKADIM: Çizgi film sektörünün gelişimi konusunda neler tavsiye edersiniz?
Mustafa ABLAK: Bu konuda pek çok tavsiyeler olabilir; fakat ben, unutulduğunu düşündüğüm bir konuya temas etmek istiyorum. Rahmetli Zeki Soyak Hoca efendi’nin da ehemmiyet verdiği önemli bir konu vardı. O da çocuklarımızı İslami ilimlere yönlendirip âlim olacak konuma -en azından bir kısmının- getirilmesi. Evet, imam hatip liselerine sinema ile ilgili seminerler verdiğimde, çok kabiliyetli gençlerle tanıştım. Bu kabiliyetli gençlerin hemen hemen hepsi ileride kendisine para kazandıracak meslekleri seçmek istiyorlardı. Hüsnü zannımla, “Bunlar ve aileleri para kazanarak İslam’a hizmet etmeyi düşünüyorlar.” diyebiliriz… Peki, bizler neden az para kazansa da çocuklarımızı İslam âlimi olmaya yönlendirmiyoruz veya onlar, az para kazansa da bir yazar, bir çizgi film animatörü, yönetmen vs. olsun demiyoruz? Sinan Çetin’in yanına gidip, “Para istemiyorum, bana işi öğret.” diyen sosyalist gençlerin yerine niçin bizim çocuklarımız geçemiyor? Sanırım bu, yine büyüklerin gösterdiği hedeflerle ilgili. Tahmin ediyorum iş, gene torunlarımıza bırakmak istediğimiz dairelerin sayısı ile ilgili… Ermenilerin neden Fransa’da çok güçlü olduğunu merak ederdim. Geçen yıl Fransız Kültür Bakanlığı ile ilgili Paris’te yaptığım bir röportajda doktor çok önemli bir şey söyledi: “Ermeniler Fransa’ya ilk göç ettiklerinde çocuklarına gazetecilik veya medya ile ilgili herhangi bir sektöre girecek şekilde eğitim aldırdılar. Bir kısmını da para kazanamamayı göze alarak doğrudan bu medya kuruluşlarına soktular. 20 – 30 yıl sonra, şimdi bu çocuklar Fransa medyasında kilit konumdalar ve ellerinin ulaşamayacağı hiçbir şey yok… Fransız medyası onların kontrolünde… Rahmetli Zeki Soyak Hocaefendi’nin dediği gibi, “Çocuklarımızla ilgili öbür dünyada çocuklarına neden miras bırakmadın diye sorgulanmayacağız, fakat neden iyi bir İslami eğitim vermedin diye sorgulanacağız.”
İLKADIM: Hem bize zaman ayırdığınız, hem verdiğiniz bilgi, hem de değerlendirmelerinizi bizimle paylaştığınız için çok teşekkür ederiz.
Mustafa ABLAK: Bu fırsatı verdiğiniz için ben de teşekkür eder, İlkadım dergisine başarılar dilerim.
**
MUSTAFA ABLAK: 1967 Merzifon doğumlu. İlk, orta ve lise eğitimini İstanbul’da tamamladı. Yükseköğrenimini Erciyes Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Nevşehir Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksek Okulu’nda tamamladı. Yoğun film yapım faaliyetlerinden dolayı sonuçlandıramadığı doktora eğitimine L.A. Caragiale Sinema Tiyatro Üniversitesi Bükreş’te devam ediyor. Üstünde çalıştığı branşı “Sinemada Estetik ve İlahi Dinler (İslâmiyet, Hıristiyanlık, Yahudilik)”dir. Tursak Sinema Kursu’nda sinema eğitimi ve fotoğraf kurslarına katıldı. Sırasıyla, Ella çizgi film, Teha (Telif Hakları Ajansı) ve Kanal 7 televizyonunda çalıştı. Ayrıca savaş dönemi Bosna Hersek’te Birleşmiş Milletlere bağlı bir organizasyonda kameraman, yönetmen ve senarist olarak çalıştı. Eğitim ve işle ilgili olarak, Suriye, Ürdün, İran, Malezya, Singapur, Çin, Amerika, İtalya, Romanya, Çekoslovakya, Polonya, Finlandiya, Bulgaristan, Macaristan, Bosna-Hersek, Hırvatistan, Slovenya, Fransa, Almanya, Hollanda, Makedonya, Arnavutluk, Azerbaycan gibi ülkelere seyahatleri oldu. Halen kendi kurduğu firma olan “ANATOLIA FİLM” şirketinde 165 adet belgesel film, 35 kadar çizgi film üretmiş durumdadır. Bundan sonraki çalışmalarında başarılarının ve hizmetinin devamını dileriz.