Mümtehine Suresi

Mümtehine Suresi

 Allah’ın rahmeti, bereketi, yardımı tüm müminlerin üzerine olsun. Rabbimizin “Ol “dediğine kimse “Dur“ diyemez. Onun gücü her şeye yeter. O, her türlü eksikliklerden münezzehtir. Kendisinden yardım dilenilen sadece Allah’tır. Rabbimiz İslam ümmetinin şu halini hayra tebdil etsin. Bizlere rızası doğrultusunda yaşamayı kolay ve sevimli kılsın…Kafirin gücünü kırsın. Müminlerin ayaklarını sağlam bastırsın. Amin… Amin..

Bu ayki suremiz Mümtehine Suresi…13 ayetten oluşan suremiz Medine’de inmiştir. Mushaf’taki sıralamada 60. iniş sırasına göre 91. suredir. Ahzâb Suresinden sonra, Nisa Suresinden önce nazil olmuştur. “Mümtehine”, “imtihan edilen” demektir. Burada imtihan edilen kadın manasında kullanılmıştır. Nüzul sebebi olan olay Medine’de gerçekleşmiştir. Mümtehine kelimesi, belirli bir kadınla sınırlı olmaksızın “imtihan edilen kadınlar” anlamıyla da açıklanmıştır.

Diyanet Tefsiri ,Kuran Yolu’nda Mümtehine suresinin konusu şu şekilde ifade edilmektedir: “Allah’a ve müminlere düşmanlığını açıkça ortaya koyan ve bu tavırlarını ey­leme dönüştürmüş olanlarla dostluk kurulamayacağı, aralarında bazı duygusal bağlar bulunsa bile müslümanların onlarla ilişkilerinde çok dikkatli olmaları ge­rektiği, ancak müslümanlara karşı fiilî bir husumet içinde olmayan gayri müslimlerle iyi ilişkiler içinde olmaya bir engel bulunmadığı bildirilmekte; tevhid müca­delesinde Hz. İbrahim ve onun yolundan gidenlerin iyi bir örneklik teşkil ettiği ha­tırlatılmakta; Hudeybiye Barış Antlaşması sonrasında meydana gelen bazı geliş­meler ışığında inkarcı taraftan kaçıp gelen kadınların hukukunun korunmasıyla il­gili hükümlere, bu arada Kur’an nazarında kadının statüsüne ışık tutan bir biat uy­gulamasına yer verilmektedir.“(1)

Bizim dinimiz zulme müsaade etmez. Karşımızdaki kafir de olsa bize zulüm değil adalet yakışır. Müminlere fiili olarak zulmetmeyen, haksızlık yapmayan ,düşmanlık yapmayan kişiler bizim dostumuz olmadıkları gibi onlara haksızlık yapmak bize yakışmaz. Suremizde bu konuyla ilgili inen ayeti kerimeler şu şekildedir“8. Allah, din konusunda sizinle savaşmayan ve sizi yurt­larınızdan çıkarmayanlarla iyi ilişkiler içinde olmanızı ve onlara adaletli dav­ranmanızı yasaklamaz. Allah adaletli olanları elbette sever. 9. Allah ancak, din konusunda sizinle savaşmış, sizi yurtlarınızdan çıkarmış ve çıkarılmanı­za yardım etmiş olanlarla dostluk kurmanızı yasaklar. Kim onlarla dost olur­sa işte bunlar kendilerine yazık etmişlerdir.“ Bir sahâbînin, Mekke’deki yakınlarının güvenliklerini sağlamak ama­cıyla Hz, Peygamber’in verdiği gizli bir bilgiyi Mekke müşriklerine sızdırmaya teşebbüs etmesi  bu surenin nüzul sebeplerinden biridir. Aralarında açıkça bize zulüm yapan, müminleri her fırsatta ezmeye çalışan kişiler hak ettikleri karşılığı bulmalıdır. İnkarcıdan dost olmaz, Allah’a vefa göstermeyen kuluna nasıl vefa gösterir? Mekke’deki müminlerin, Medine’deki müminlerin imtihan konularından biri de buydu…günümüzde bizlerin de imtihan konularından biri…Anne baba  iman etmiş, evladı inkarcı veya tersi de mümkün…Onlara karşı tavrımız ne olacak. Onlar yakınlarımız da olsa Allah’ın hükmü geçerlidir. Böyle bir konuda tabi ki Hz. İbrahim anılır. Tek başına bir ümmet  olarak anılan İbrahim (as.)in tevhit mücadelesi bize örnektir, kıyamete kadar da önder ve örnek olacaktır bizlere.

Suremizde Hz. İbrahim ile ilgili bölüm şu ayetlerde geçmektedir:

“…4. İbrahim’de ve ona uyanlarda size güzel bir örneklik vardır; onlar ka­vimlerine şöyle demişlerdi: Bilin ki bizim sizinle ve Allah’ı bırakıp da taptık­larınızla bir ilişiğimiz yoktur. Sizi (ve değerlerinizi) reddediyoruz. Sizinle bi­zim aramızda, siz bir tek Allah’a iman edinceye kadar sürüp gidecek bir düş­manlık ve nefret açıkça ortaya çıkmıştır. Ancak İbrahim’in, babasına “Hiç şüphen olmasın bağışlanman için dua edeceğim, ama Allah’tan sana gelecek­lere karşı yapabileceğim bir şey de yoktur” demesi başka. Rabbimiz! Sadece sana dayanıp güvendik, sana yöneldik; dönüş de ancak sanadır. 5. Rabbimiz! Bizi, inkâr edenler için bîr sınama konusu yapma. Bizi bağışla ey rabbimiz! Çünkü kudret ve hikmet sahibi olan sensin. ….“Reddedilmeden, gerçekler kabul edilemez. Allah’ın varlığı ve birliğini kabul etmek için tavrımızı net bir şekilde ortaya koymalıyız. Neyi kabul ediyoruz, nelerden uzağız. Dille iman etmek yeterli mi? İmanın eylem/amel yönünü nasıl anlayacağız? Bugün anlaşılamayan konulardan biri de budur. Allah’ın varlığını kabul eden müminlerin dilleri ve gönülleri aynı şeyleri söyler. Hayatlarında zıtlık yoktur. İman ederler ve imanlarının gereğini yerine getirirler. Gönülden çıkmayan hiçbir söz sahibine tesir etmez. İmanın sağlaması ,amelle yapılır. Ne amel imansız, ne iman amelsiz olur. İkisine sahip olana Allah “Müslüman“ adını vermiştir. Bunun üstünde bir kimlik kabul edilemez.

Ayetin sonunda Rabbimiz bize dua konularını hatırlatır. Rabbimizin bizlere dua yollarını göstermesi büyük bir lütuftur. Güvenimiz , yönelişimiz ,dönüşümüz sadece  Allah’adır. İnkarcılar reddetse de o büyük gün gelecek ve herkes kabullerinin ve reddedişlerinin karşılığını bulacaktır.

Suremizde  Müslümanların Ehl-i Kitap ile savaş ve sulh halindeki ilişkile­rinde takip edilecek  yollar ele alınır. Bunun ardından müslümanların müşriklerle ilişkilerinde , onlardan müslüman olan kadınların İslâm diyarına hicret etmeleri halinde imanlarındaki samimiyetlerinin imtihan edilmesi zarureti, küfür diyarına geri gönderilmemeleri ve mehirlerinin kâfir kocalarına iade edilmesi ile ilgili hükümlere geçilmiştir. Suremize ad olan konu da budur zaten. Mümin kadınların Resulullaha gelip, Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, iftirada bulunma­mak, iyilikler hususunda kendisine karşı gelmemek şartıyla biat ederlerse onla­rın biatlarını kabul etmesi emredilir.

Bir önceki sure olan Haşr suresi ile Mümtehine suremizin ilişkisi şu şekildedir:

1- Haşr suresinde önce müminlerin birbirleriyle dostluklarından bah­sedildikten sonra münafıkların Ehl-i Kitap’tan olan kâfirlerle dostlukların­dan bahsedilmiştir. Bu sure de, bu konuda müminlerin münafıklara benze­memeleri için kâfirleri dost edinmemelerine dair yasakla söze başlamış, sure boyunca bu yasak tekrar edilmiş ve yine bu yasakla bitmiştir.

2- Haşr suresi Ehl-i Kitap’tan olup da müslümanlarla anlaşma yapan­lardan bahsetmişti. Bu sure ise anlaşma yapan müşriklerden bahsetmek­tedir. Çünkü bu sure Hudeybiye sulhu hakkında nazil olmuştur. Her iki su­renin de ortak tarafı müslümanlann diğer insanlarla alâkalarını beyan et­meleridir.(2)

Suremiz şu ayetle biter:“ 13. Ey iman edenler! Allah’ın kendilerine gazap ettiği, inkarcıların kabirlerdekilerden ümit kestikleri gibi âhiretten ümit kesmiş bir topluluğu dost edinmeyin. “Ayetlerin ilk muhatabı olarak kendimizi kabul edelim ve diyelim ki BUYUR YA RABBİ…Ne emrettin benim iyiliğim için, sen nasıl dersen öyle olmaya azmettim, ayaklarımı sağlam bastır ki senin muradına uygun yaşayım…Ahiret inancı olmayanı dost edinmeyin diyor Rabbimiz….Ahirete inanmayanı tutacak hiçbir şey yoktur. O. heva-hevesini ilah edinmiştir. Doğrularını ve yanlışlarını belirleyen heva ve istekleridir. Nefsi neyi hoş görürse onun yolundan gider,hayatı bir basamak olarak görmez. Bunların tek dünyası vardır. Öldükten sonra hesap vereceğine inanmadığı için gününü gün eder…Hazzın ve hızın esiri olmuştur. Bunlardan dost edinmek bizi cehenneme götürür. Kalbin kaymak gibi bir özelliği vardır. Bu tür insanlardan bize dost olmaz. Dünya ve ahirette yolunuzu aydınlatacak insanlara denk gelesiniz/gelelim…İmtihan olduğunu bildiğimiz dünyanın neşe ,sevinci, güzellikleri bizi Allah’ı anmaktan alıkoymasın….vesselam

KAYNAKLAR:

1-Prof. Dr. Hayrettin Karaman, Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, Prof. Dr. İbrahim Kafi Dönmez, Prof. Dr. Sabrettin Gümüş, Kur’an Yolu:V/235.

2-Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 14/385.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.