Mü’min, Mühendis, Mücahid

Milli Gençlik Vakfı Yayınları tarafından merhum Erbakan’ın ‘Davam’ isimli kitabı 2013 Kasım ayında okuru ile buluşmuştu. Piyasaya çıktığı o günden bugüne kadar yoğun bir ilgiyle karşılaştı. Erbakan’ın bütün hayatı boyunca mücadelesini verdiği inancı, idealleri, üslup ve yöntemleri, hayatından damıttığı dipnotları ve konuşmaları ‘Davam’ kitabının içeriğini oluşturuyor.
85 yıllık bereketli bir ömrün, 65 yıllık fiili mücadelesinin meyvesi olan bu eser, hayatın ancak neye adanacağının vurgulaması ve Müslümanları birleştirmesi açısından, hangi cemaat ya da gruptan olursa olsun, tüketime zorlanmış bir toplumu oluşturan biz Müslümanlara başucu kitabıdır.
İspirto ve Zeytinyağlı Motor
Erbakan anılarında zaman zaman teknik terimler kullanarak, yaptığı ve yapmak istediklerinden bahsediyor. Dizel motorlarla ilgilenen bir mühendis olarak o kısımları okurken, Erbakan’ın teknik anlamda neler yapmak istediğini ve hedefinin devrim niteliği taşıdığını anlayabildiğim için heyecanımdan ikide bir başımı kitaptan kaldırıp anlatılanı hayal edip, tekrar kitaba merakla ve duygu ile dönüyordum.
Öğrencilik dönemimde üç ay boyunca detaylı olarak ‘Dizel Motorlarda Yanma ve Evreleri’ eğitimini alan ve önemini bilen bir gemi mühendisi olarak, Erbakan’ın şu cümlesi mesleki duygularımı harekete geçirmişti: “Biz gece gündüz yatmadık, uyumadık. Kulaklarımızda pamuk, çünkü motorun sesi çok yüksek. Almanya’nın bizden istediği benzinle de çalışacak, mazotla da çalışacak, ispirto ile de çalışacak, zeytinyağıyla da çalışacak bir motoru altı ayda geliştirdik.”
Ne Yaptıysam Allah Rızası İçin Yaptım
Erbakan’ı sadece Milli Görüş lideri ve siyasetçi kimliği ile tanıyanlar için de onun bir profesör ve başmühendis olduğu hatırlatılıyor. İTÜ’den mezun olur olmaz motorlar kürsüsü başkanı olduğu yıllarda, Almanya’ya araştırma görevlisi olarak gönderilmiştir. Ağır sanayi ile tanıştığı bu yıllarda, Türkiye’nin Almanya’dan kendi çalışma alanı olan motorlardan sipariş ettiğini görünce ‘Milli Ağır Sanayi’ fikri Milli Görüş davasının en önemli amaçlarından biri haline gelmiştir.
Almanya birçok imkânı kendisine vermiş ve Almanya’da bilim adamı olarak kalmasını istemişken, “Bir üniversitede profesör olabilirsiniz, Nobel ödülleri de alabilirsiniz ama ülkenizin insanı bugün olduğu gibi açlık ve sefalet içindeyse, dünyada 300 bin çocuk açlıktan ölüyorsa, sizin Nobel ödülleriniz ne işe yarar?” diyerek, mühendis ve bilim adamı kimliğini, dinî görüş kimliği ile aynı potada eritmiştir. Bu fiiliyat çerçevesinde, dünya ve ahiret bütünlüğünü emreden bir dine adanmışlığını şu cümlesi ile hafızalara kazıyor: ‘Ne yaptıysam Allah rızası için yaptım.’
M. Zahid Kotku’nun Erbakan’a Tavsiyesi
Kitapta Erbakan’ın minnetlerini belirttiği merhum Mehmed Zahid Kotku hocamızın nasihat ve tavsiyelerine de değiniliyor. Hocaefendi’nin sohbetlerde sürekli milli sanayinin kurulmasının öneminden bahsettiği ve “Keşke dış ülkelerden getirilen bu otomobiller yerine, imalat fabrikaları kurabilsek, aç susuz ülke insanımıza iş imkânı sağlayabilsek” diye dertlendiği anlatılıyor. İşte bu kıvılcımlar yürekleri dertle, davayla, milli şuur ile dolduruyor ve ortaya ‘Davam’ çıkıyor.
Bizlere de dinin sadece ibadet ve tespihten oluşmadığını; fennî ilimlerin ve sosyal projelerin gerekliliğini somut delillerle anlatarak yolumuzu çiziyor. Erbakan, Müslümanın pasif olmamasını, Allah’ın rızasını gözeterek gerekli ilme sahip olup dünyayı yönetmeye talip olmamız gerektiğini, her Müslümanın bu amaçlarla dertlenerek dertli birer yoldaş olması gerektiğini vurguluyor ve bize ‘Davam’ diyebileceğimiz bir emaneti teslim ediyor.
Hayat; İman ve Cihad
Kitabın ‘Dünyayı Yöneten Güçler’ bölümünde sömürgecilikten bahsedilmiş ve kapitalist sistemin, ülkelerin ve insanların hayatında oluşturduğu tahribat anlatılmış. Türkiye’nin bir tüketim toplumu olarak maalesef perde arkasında sömürülen ülkelerden biri olduğu söylenmiş. Bundan kurtulmanın yolu da Milli Ağır Sanayi ve Milli Şuur olarak işaret edilmiş.
Bu bilinç sayesinde 1960 yılında Devrim arabalarının üretilmesinin fikir babası Erbakan’dır. Fakat ne yazıktır ki ‘Dünyayı Yöneten Güçler’ ve ülkedeki uzantıları bürokraside engeller çıkarmış ve yerli araba üretilmesine ‘Biz ancak şeftali üretiriz’ diyerek yalan ve karalama propagandası ile engel olmuşlardır. Bunun üzerine Erbakan, yönetilen değil yöneten olmayı hedeflemiş ve demiştir ki;
“Bizim davamız İslam’dır. Gayemiz Allah’ın rızasını kazanmaktır. Hedefimiz Hak nizamını hâkim kılmaktır. Arzumuz tüm insanlığın saadetidir. Yolumuz cihattır. Yolumuz ikna metodudur. İnsanlığın kurtuluşu ancak İslam ile mümkündür.” Erbakan, “Biz siyaset yapmıyoruz cihad ediyoruz!” diyerek de Müslümanın yüklenmesi gereken sorumluluğu belirtmiş ve “Hayat; iman ve cihad” felsefesini biz Müslümanlara öğütlemiştir.
İTÜ’de Adı Geçmeyen En Kaliteli İTÜ’lü
İstanbul Teknik Üniversitesi’nde okuduğum yıllarda yaptığım özel bir gözlemdir bu. Birçok dersliğin ya da amfinin bir adı vardır ve genellikle eski İTÜ’lülerden parası çok olanların isimlerini taşımaktadır.
Bilmeyenler için söyleyelim; Erbakan hocamız o zamanlar beş yıl olan (hazırlık hariç) makine fakültesini dört yılda 3,96 not ortalaması ile bitirmiştir ve rekoru halen kırılamamıştır. Ayrıca İTÜ’de şu an her fakültede var olan mescitler ilk defa Erbakan’ın hocalığı döneminde açılmıştır. Allah razı olsun ve rahmet eylesin…