MUHASEBE- İçte Başarı, İşte Başarı ve Eşte Başarılı Olmak – 3

Eşte Başarı
a) Sen ben değil, biz olmalı, senin dediğin benim dediğim değil, doğru olan olmalı.
Eşleri bir araya getiren düşünce, kendilerinden üstün olmalıdır ki birbirlerine üstünlük taslamayalar. Daima kendilerini ideal ile kıyas edince, zaten ideale göre geride görecekler ve ilerleme azminde olacaklardır. Mesela örnek ev, Hz. Peygamber (s.a.s.) ile Hz. Hadice’nin (r.anhâ) evi ve evliliği olunca; hem iman hem amel hem de ahlâk açısından onlara benzemeye gayret göstereceklerdir. Eşlerin, her hususta müracaat edecekleri doğru, üst kimlik, bütün müctehidleri de bağlayan icmadır. Zira insanlar ancak en üstünde birleşirler.
Evlenmeden önce ahidleşecekleri idealler, realiteler, görevler, haklar ve güzel ahlâkları olmalı ve bunlar eşleri bağlamalıdır. Elbette ki ideal ile realite dengesi olmalıdır.
İdeal unutulmamalı, realite de inkâr edilmemelidir.
b) Kararda evin bireyleriyle istişare sonucunda karar erkeğin olmalı.
Allah Teâlâ, erkeği, kadın üzerinde otorite sahibi kılmış, Peygamberimiz de evin idaresini önce erkeğe, sonra kadına vermiştir.
Otorite erkeğindir. Ancak bu otoriteyi şefkatte, sevgide ve merhamette kullanmalı, istismar etmemelidir.
Erkeğin şefkati, kadının sevgisini, itaatini ve saygısını sağlar. Kadının da saygı ve sevgisi erkeğin şefkatli davranmasını sağlar.
Allah Teâlâ, kadının idaresini erkeğe bırakmış ve şöyle buyurmuştur:
“Erkekler, kadınlar üzerine yöneticidirler. Bu, Allah’ın, bazılarını bazılarına üstün kılmış olmasından ve erkeklerin (kadınlara) mallarından infak etmelerinden dolayı böyledir. İyi kadınlar, itaatli olan ve Allah’ın (kendilerini) korumasıyla kendileri de gizli olanı koruyanlardır.” (Nisâ sûresi (4), 34.)
Hz. Peygamber (s.a.s.), herkesi, devlet başkanından evin başkanına kadar herkesi sorumlu kılmış ve şöyle buyurmuştur:
“Hepiniz çobansınız; hepiniz güttüğünüz sürüden sorumlusunuz. Devlet reisi de bir çobandır ve sürüsünden sorumludur. Erkek, ailesinin çobanıdır ve sürüsünden sorumludur. Kadın, kocasının evinin çobanıdır ve sürüsünden sorumludur. Hizmetkâr, efendisinin malının çobanıdır; o da sürüsünden sorumludur. Netice itibariyle hepiniz çobansınız ve güttüğünüz sürüden sorumlusunuz.” (Buhârî, Cum’a, 11, İstikrâz, 20, İtk, 17, 19, Vesâyâ, 9, Nikâh, 81, 90, Ahkâm, 1; Müslim, İmâre, 20; Ebû Dâvûd, İmâre, 1, 13; Tirmizî, Cihâd, 27.)
c) Haklı olunca susmalı, haksız olunca özür dilemeli, hata edince af dilemeli, bize hata edilince affetmeli.
Şeytan, bizim güzelliğimizi bize gösterir ki kibirlenelim de karşıya yanlış yapalım diye. Karşının da yanlışını gösterir ki karşıya karşı çıkmayı sürdürelim diye. İşte bu durumda olan kişi, şeytanın oyununa gelir de haklı iken haksız duruma düşer.
Gerçekten affın yaptığını zulüm, iyiliğin yaptığını da kötülük yapamamaktadır.
İşte bundan dolayı her konuda doğru olanı yapıp huzura kavuşmak istiyorsak, nefsi aklın emrine, aklı da imanın emrine vermek gerekir. Bu ancak imanın yani âyet ve hadis gerçeklerinin nuru ile bakarak gerçekleşir.
Bize hata edilince affetmemiz, biz hata edince af dilememiz, karşının şeytanın oyununa gelmesine ve şeytanın kışkırtıp ayartmasına/iğva vermesine engel olur.
d) Zaman zaman evliliği bakıma almak, nefisleri terbiyeye yönelmek, örnek ve başarılı aileleri örnek almak.
Arabayı bakıma alırız da niçin evliliğimizi bakıma almayız ki?
Eşlerin birbirlerini sevmeleri ve saymalarını temin için, birbirlerinin kıymetini bilmeleri için terbiyeye yönelik bir bakım olmalıdır.
Evlilik sevgi ile başlar, saygı ile devam eder.
“Gerçek sevgi, iyilik gördüğünde artmayan, kötülük gördüğünde eksilmeyendir.” Yahya b. Muaz (rh.a.)
Sevginin ispatı; fedakârlıktır, kırmamaktır ve kırılmamaktır.
“Her şeyin bir tartısı vardır. Sevginin tartısı fedakârlıktır. Fedakârlık etmeyenin sevgisine inanılmaz.” Abdülaziz Bekkine (rh.a.)
Evlilik, mutlu olma sanatı değil, mutlu etme sanatıdır.
Birbirimizi mutlu etmeye çalışalım. Aynı zamanda eşler birbirlerini insan kardeşi bilmeli de kardeşliğin gereğini yapmalıyız:
“Sizden biriniz kendisi için sevdiği şeyi kardeşi için de sevmedikçe iman etmiş olmaz.” (Buhârî, Îmân, 7; Müslim, Îmân, 71-72; Tirmizî, Kıyâmet, 59; Nesâî, Îmân, 19, 33; İbn Mâce, Mukaddime, 9.)
Mutlu olmamızın sebepleri, mutsuz olmamızın sebeplerinden daha çoktur. Öyle ise mutlu olmanın sebeplerine sarılalım. Münakaşayı değil konuşmayı seçelim.
Bu konuda Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Haklı bile olsa münakaşayı terk edene cennetin kenarında (şefaatçi olarak) köşk verileceğine ben kefilim.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 8, Hadis no: 4800; Tirmizî, Birr, 58; İbn Mâce, Mukaddime, 7.)
Mutlu Evliliğin Formülü
Mutlu Evlilik = Sevgi + Fedakârlık + Hoşgörü + Tevazu + Sabır
Evliliğin Devamı = Dürüstlük + Fedakârlık + Sadâkat + Empati + Samimiyet + Tebrik + Takdir + Değer Vermek
İmanın göstergesi güzel ahlâktır. Güzel ahlakın en güzel göstergesi de eşleri ile iyi geçinmek ve eşe iyi davranmaktır. Bu konuda en kâmil mü’min, Hz. Peygamber’in (s.a.s.) sünnetiyle amel eden ve O’nun gibi yapıp eşiyle iyi ve güzel geçinendir.