Merkez Cephe

Namaz ibadetinin İslam dinindeki yeri hepimizin malumu. Oruç, hac, zekât veya diğer ibadetlerin hiçbiri için söylenmeyenler namaz için söylenmiştir. Diğerleri için yapılmayan bir vurgu namaz için yapılmıştır. Savaşta dahi namazın nasıl kılınacağını ayetlerle gösteren bir dinin müntesipleriyiz elhamdülillah…
Beş vakit namaz içerisinde bir namaz var ki belki de diğerlerinden daha önde; sabah namazı. Hz. Aişe’den rivayetle Efendimiz’in “Sabah namazının iki rekât sünneti, dünya ve dünyadaki her şeyden daha hayırlıdır.” (Müslim, Müsâfirîn 96) dediği namaz.
Biz hayata, dünyaya namazın hassaten sabah namazının penceresinden bakarız. Bizim için namazımız bir yanadır dünya bir yana. Başörtüsüne engel olan bir diplomadan daha fazla namazımıza mani bir diplomayı istemeyiz. Namazımızın önünde engel olarak duran bir iş için dünyalar önümüze koyulsa ne fayda!
Şeytan hep soldan yaklaşmaz ama insana. Tepesinde namaz kılmasına engel olacak bir sisteme karşı mücadele ettirir de güvenli bir ortamda sıcak yatağından çıkarmaz seni. Modern hayatın televizyon, internet vb. araçlarla gecelerimize tasallutu malum. Ama yine hep bu şerli araçlarla saldırmıyor.
Bazen de çay eşliğinde, Müslüman bir kardeşinle ümmetin sorunlarını tartışırken, çözüm ararken, hatta devlet yıkıp devlet kurarken(!) yakalıyor insanı. Gecenin geç saatlerine kadar kişiyi uyutmayıp sabah namazının geçmesine sebep olan mütalaa, müzakere, münakaşa yerin dibine batsın! Bizim yolumuz bu değil. Nebi aleyhisselam’dan, selef ulemadan, ümmetin büyüklerinden böyle görmedik biz.
Yürüdüğümüz yol Hazreti Peygamber’in yoluna benzediği miktarda Müslüman’ız demektir. Ondan uzaklaştıkça uzaklaştığımız şey aslında İslam’dır. Efendimiz’in yatsı namazlarını vakit girdikten hemen sonra değil de biraz geciktirerek kıldığı hadis kaynaklarında mevcuttur. Ayrıca yatsıdan önce uyumayı, yatsıdan sonra ise konuşmayı hoş görmediği de yine rivayetlerde mevcuttur (Buhari, Mevâkît 23; Müslim, Mesâcid 236).
Evet elektriğin, içerisinde bulunduğumuz dünyanın bize bazı şartları dayattığı malum. Ama fıtratımızın da nasıl bir sistem üzere olduğunu biliyoruz. Allah Teâlâ geceyi dinlenmek, gündüzü de çalışmak üzere yaratmıştır (Yunus, 67). Bu gerçek aradan yüzlerce asır geçse de böyledir. O halde bir gencimiz mesela daha verimli oluyor gerekçesiyle gece oturup gündüz uyuyarak kendini nasıl kandırır? Gece yatıp sabah namazından sonra yatmamak en doğru olandır.
Geceleri oturup film izlemek, sosyal medyada takılmak, birileriyle mesajlaşmak, birilerine tebliğde bulunmak (o saatte!) asla masum değildir, İslami bir kılıf geçirilse de. O halde biz de buna göre yaşayıp etrafımıza da bu anlayışı yaymalıyız. Bu kesinlikle demek değil ki teheccüdümüz, gece okumalarımız olmasın. Ama bunlar için de yine uyumak gerekmektedir.
Yanlış anlaşılmaya mahal vermemek için bir kez daha vurgulayalım ki biz uyku propagandası yapmıyoruz, uykuculuk bu ümmetin son asırdaki en büyük sorunlarındandır. Ama biz insanlığı uyandırmak için uykumuza hükmedebilmekten bahsediyoruz.
Sabah namazına uyanamama problemi olan bir kişi gaflet uykusundadır bir kere, kendisi böyleyken kimi uyandıracak! Ve yine biz sabah güneşiyle uyanan kâinat korosuna eşlik etmekten bahsediyoruz. Seher vakitlerinde kuşların zikrine kulak verdiniz mi hiç?
Namaz bizim yol azığımız, hayatımıza anlam katan değerimiz. Sabah namazı da bu gövdenin başı mesabesinde. Başsız gövdeler ülkesinde diri olmakla, diriltmekle görevliyiz. Sözümüze güç, amelimize bereket katacak olan o Mesîhî nefes sabah namazımızdır. Bu bağlamda sabah namazı buluşmaları tertip etmek de bir anlam ifade etmektedir.
Ümmetimiz için sabah namazının kıymetinde asla bir değişme yoktur. Sabah namazına giderken şehit edilen Hz. Ali’den, yine bir sabah namazı çıkışı şehit edilen Şeyh Ahmed Yasin’e kadar bu böyledir. Siyonizm’e, emperyalizme, kapitalizme ve bilumum izm’lere panzehir arayışımız sabah namazıyla başlamalıdır. Tuğyana karşı mücadelemizin merkezindeki cephemiz sabah namazıdır, o halde haydi kıyama!