MEFKURE – Zeki Soyak – Çağdaş İlkellik

MEFKURE – Zeki Soyak – Çağdaş İlkellik

Kâinattaki hammaddeyi, durgun enerjiyi keşfedip çeşitli merhalelerden geçirerek faydalı hâle getirmek için bütün imkânını kullanan, her türlü çabayı gösteren çağımız insanı, kendi derûnunda ve yaratılışında mevcut kabiliyetleri, insanı insan yapan özellikleri fark edip, insan fıtratına uygun bir tarzda değerlendirip geliştirme konusunda aynı başarıyı gösterememiştir.

Bunun sebebi, kendini kendi koyduğu ölçüler ile değerlendirip tanımaya çalışmasından, kendini kendi tespit ettiği kurallar ile sınırlamasından, diğer bir ifade ile kendini yaratıcısından tanımak, O’nun kendisi için koyduğu kurallara göre yaşamak gerektiği bilincinde olmamasından kaynaklanmaktadır. Bu sebepten çağımız toplumu maddî sahada elde ettiği bazı şeylere karşılık, mânevî sahada çok büyük kayıplara uğramış ve ilkel bir toplum haline gelmiştir.

Bu çağdaş ilkel toplumun en belirgin özelliği, inkârcılık, maddecilik, ahlâkî kuralsızlık ve hukuksuzluktur. Çıkarılan binlerce kanun, toplumun inanç esasları, ahlâkî değerleri, gerçek hukuk, insan hak ve hürriyeti nazar-ı itibara alınmadan bir kısım güç odaklarının, menfaat şebekelerinin, baskı gruplarının istek ve arzusuna göre tanzim edilmekte ve böyle kanunlar birçok kanunsuz icraatlara ve karşı eylemlere zemin hazırlamaktadır. Netice itibarıyla insanlar arası mücadele hukuksuz bir zeminde ve mevcut düzene taraf olan kanunlar ortamında yapılmaktadır.

Bu dengesiz ve adâletsiz durum toplumu bunaltmakta, kişilerin düşünce ve zihnî faaliyetleri zaafa uğramakta ve dengesiz bir toplum vücut bulmaktadır. Aristo: “İnsanlar arasında kanunsuz mücadeleden daha korkunç bir şey yoktur.” diyerek hukuksuzluğun, hukuka dayanmayan kanunların getireceği felâketlere işaret etmiştir.

İlâhî bir hukuk nizamına dayanmayan düzenlemeler, kanunlar, güç odaklarının rengini, desenini seçip beğendiği ve kendine göre biçip diktiği bir elbiseyi tüm insanlara giydirmek için yapılan dayatmadan başka bir şey değildir. Çağımızın ilkelliği bu sapmadan kaynaklanmaktadır. Knematirul şöyle der: “Kitapsız din olmayacağı gibi, kitapsız medeniyet de olmaz. Kur’an, bugünkü ve yarınki medeniyetin de kitabıdır.”

Gerçek bir medeniyetin tesisi, adil bir hukuk sisteminin vücut bulması, mesut bir toplum oluşması ancak ve ancak Kur’an’la ve onun getirdiği nizamla mümkündür. İnsanlık ancak onunla kendini tanır, onunla huzur bulur ve Kur’an’ın mübelliği, ahir zaman nebisi Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin önderliğinde kurtulur.

İlkel toplumlar, sıradan insanlar hep olayları konuşurlar; ileri toplumlar, yetişmiş insanlar fikirleri konuşurlar. Bugün toplumu kasıp kavuran cinayetler, anarşik olaylar, din, ahlâk, iffet, namus tanımaz icraatlar, fikrî olgunluğun, insanî değerlerin kaybolduğuna, zorbalığın, cehâlet ve aşağılığın revaç bulduğuna ve böylece fikrî, ilmî, imanî konuların gündem dışı bırakılmak istenildiğine birer işarettirler. Fikirlerin konuşulmadığı, ilmin, ihtisasın önemsenmediği iman ve ahlâkın baskı altında tutulduğu, resmî ideolojilerin din kabul edildiği toplumlar, tarihin kaydettiği en ilkel toplumlardır.

Bütün bu olumsuzluklar insanın yaratılış ve fıtratına uygun eğitilmemesinden, besmelesiz eğitim sisteminden kaynaklanmaktadır.

Bugünkü çağdaş toplumun ilkelleşmesinin, insanî ve İslâmî değerlerden yoksunlaşmasının en büyük mesulü ve suçlusu, uygulanan yanlış eğitim sistemi ve bu sistemi uygulamakta ısrar eden yöneticilerdir.

“Yaratan Rabbinin adıyla (besmele ile) oku. O insanı bir kan pıhtısından yarattı. Oku ve öğren, insana bilmediklerini öğreten ve kalemle yazdıran Rabb’in sonsuz kerem sahibidir.” (el-Alâk 96/1-5)

Bu ayet-i kerimeler İslâm’ın okumaya, öğrenmeye verdiği önemi belirttiği gibi, nasıl okunup öğrenilmesi gerektiğinin yolunu da göstermektedir: Okumaya ve öğrenmeye Allah Teâlâ’nın adını anarak başlamak. Diğer bir ifade ile ilim tahsiline öncelikle Allah celle celâluhuyu tanımakla, O’nun insanlığın kurtuluşu için vaaz ettiği ilâhî nizamı, onun mübelliği Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellemi tanımak ve O’na inanmakla başlamak.

Öğrenmek, uygulamakla tahsil hayatını devam ettirmek. Ancak bundan sonradır ki, öğrendiklerimiz faydalı olabilir ve bundan toplum istifade edebilir ve ancak böyle bir eğitimden geçen yöneticiler adil olur, kendini değil halkını düşünür. Despot olmaz, zorba olmaz, bencil olmaz ve ancak böyle bir eğitimden geçen halk mutlu olur. Hakkını bilir, vazifesini bilir ve zalimlere karşı tavır alır. Adil idareye yardımcı olur.

“Onlar o müminlerdir ki, eğer kendilerini yeryüzünde iktidar mevkiine getirirsek namazı kılarlar, zekâtı verirler, iyiliği emreder ve kötülüklerden nehyederler.” (Hac 22/41)

“Ey müminler! Hak üzere durup adaleti yerine getirmeye çalışan hâkimler ve Allah için doğruyu söyleyen şahitler olunuz. İsterse şahitliğiniz kendinizin veya ana babanızla yakın akrabanızın aleyhinde olsun, isterse üzerine şahitlik yapılan kimseler zengin veya fakir olsun…” (Nisa 4/135)

İşte Kur’anî ve nebevî bir eğitimden geçen toplum böyle üstün değerlere sahip faziletli bir toplum olur. İdare edenler ile idare olunanlar arasında vazife ve sorumluluklarının dışında hiçbir fark kalmaz. Üstünlük ancak takvada, ihlâsta ve hizmette olur. Yani kim Allah yolunda, vatan ve millet için çok çalışır ve bu çalışmalarında yalnız Allah rızasını gözetir, ihlâslı olursa, takva üzere yaşarsa Allah indinde üstün olan o olur. Bunun dışında insanlar arasında birinin diğerine üstünlüğü düşünülemez.

Kur’anî ve nebevî bir eğitimden yetişen yöneticinin en çarpıcı örneğini Hz. Ebu Bekir radıyallahu anh’ın halife seçildiği zaman irad ettiği hutbede görmekteyiz:

“Ey insanlar! Sizin en iyiniz olmadığım halde, sizi yönetme sorumluluğu bana verildi. Haklarında hüküm verinceye kadar aranızdaki en zayıf durumda olanları kuvvetli sayacağım ve onlardan kendi üzerlerindeki hakkı alıncaya kadar aranızda en güçlüleri zayıf durumda sayacağım.

Ey insanlar! Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellemin takipçisiyim. Yeni bir yol açıcı değilim. O halde iyi işler yaparsam bana destek olun; yoldan çıkarsam beni düzeltin. Sizin hakkınızda düşünülmeden önce kendi hakkınızda düşünün. Allah’ın zillete düşürdüklerinden başka hiç kimse Allah yolunda cihadı terk etmedi ve Allah’ın aralarında belayı yaydıklarının dışında insanlar arasında hiçbir aşırılık görünmedi. O zaman ben Allah’a itaat ettiğim müddetçe siz de bana itaat edin. Fakat Allah’a ve Rasûlü’ne itaatsizlik edersem o zaman bana itaat etmek mecburiyetinde değilsiniz.

Gerçekten içinizden başka birinin bu sorumluluğu yüklenmesini tercih ederdim. Eğer benden Rasûlullah’la vahiy arasındakine benzer bir ilişki beklerseniz bunu yapamam. Ben sadece bir insanım, o halde bana müsamaha gösterin.”

İşte nebevî eğitimin meyvesi, insanlık semasını aydınlatan yıldızlar ve onların yönetim anlayışı. Bu hutbeyi her Müslüman, özellikle yöneticiler dikkatle okumalı, anlamaya çalışmalı ve ibret almalıdır.

İnsanı, yaratandan daha iyi kim tanıyabilir? Öyleyse insanı iyi tanımak için Kur’an’a ve sünnete müracaat etmek lâzımdır. Elbette insanı en iyi tanıyan, ona en uygun nizamı ve en uygun eğitim şeklini de bildirmiş ve inananlardan bunun uygulanmasını istemiştir.

Ancak Kur’anî ve nebevî eğitim sayesinde ölçülü, dengeli, iyi insan, iyi Müslüman yetişebilir. Sevgi-nefret, korku-ümit, ahiret-dünya, gerçek-hayâl, ruh-akıl-cisim, fert-cemiyet, fert-devlet, madde-mana arasında hakikî bir denge kurabilir ve bu kurulan dengeler neticesinde gerçek medeniyetler tesis edilebilir; idare edenler ile idare olunanlar arasında tam bir barış, anlayış, karşılıklı sevgi ve saygı temin edilebilir.

İnsan fıtratına uygun, Kur’anî ve nebevî eğitimlerin yapıldığı ve insana insan olduğu için değer verilip önemsendiği; insanı insana ve beşerî sistemlere kul ve köle olarak değil, insanın yaratıcısına kul, O’nun dinine hadim olacak şekilde, insan onuruna yakışır tarzda eğitildiği dönemlerde, insanlığın hayranlık duyduğu, hasretini çektiği bir fazilet toplumu oluşmuştur.

Kişi cahil olur, cahil olduğunun da farkında olmaz ve kendini bilenlerden farz ederse, bir de bu tip kişiler yönetimde söz sahibi olurlarsa o toplumun ve memleketin sürükleneceği badireleri, uğrayacağı felâketleri bir düşünün! İnsan psikolojisinden, sosyolojiden, tarihten bîhaber, inançsız, ahlâkî kurallardan yoksun, belirli şeyler ezberletilmiş, papağan gibi ezberlediği şeylerin ne mana ifade ettiğinden habersiz durmadan tekrarlayan, robot gibi ruhsuz… Sadece endekslendiği işi yapmaktan başka hiçbir marifeti, kabiliyeti, meziyeti olmayan bu tip insanın topluma veya böyle bir toplumun insanlığa vereceği zararları tefekkür ediniz.

Biz Balkan Savaş’ını, dünkü uşaklarımıza, çapulculara karşı yaptığımız o talihsiz savaşı, ufku dar, görüşü kısır bir kısım subayların yüzünden kaybettik. Onlar düşmanla savaşacakları yerde iktidar kavgasına düştüler, politik çekişmelere girdiler ve koskoca Osmanlı Devleti’nin 3-5 çapulcu karşısında yenik düşmesine sebep oldular.

Diğer taraftan kötü idareciler kendi aralarında makam ve mevkî kavgasını her şeyin üstünde tuttular. Yönetime gelmek için yapmadıkları kepazelik, yapmadıkları rezillik ve yapmadıkları ayak oyunu bırakmadılar. Çünkü son zamanlarda Osmanlı eğitim ve öğretimi telef olmuş, böylece iyi insan yetiştirme imkânı ve fırsatı kaybolmuş, yeteneksiz, hodkâm, beceriksiz, çıkarcı idareciler işbaşına gelmiş ve onların eli ile son hilafet devleti yıkılıp gitmiştir.

Onun için Türkiye’nin en büyük meselesi eğitim meselesidir. Dinine, tarihine, gelenek ve göreneklerine uygun, asrın imkânları ile desteklenmiş soylu, kaliteli bir eğitim reformuna ihtiyaç vardır. Ondan sonradır ki, devletin tüm kurum ve kuruluşlarında yeniden bir yapılanmaya gidilsin, köhnemiş yapı yeniden inşa edilsin. Türkiye hakiki bir eğitim sistemine kavuştuğu zaman, tüm çağdaş ilkellikler son bulacak, insanî değerler yükselecek, herkes inancının gereğini en doruk noktada yaşayabilecektir.

Şurası hiçbir zaman unutulmamalıdır ki inançlı, iffetli, bilgili ve mert nesiller yetiştirmek mecburiyetindeyiz. Çünkü ancak ve ancak inançlı, iffetli, bilgili ve mert kişilerden teşekkül eden toplumlar, insan haysiyetine yakışır bir yaşantıya hak kazanabilirler.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.