MEFKURE- Kur’an’ın Farkını Fark Etmek

İnsanlık âlemi, kalpleri duracak, nefesleri kesilecek gibi gözlerini bir noktaya dikmiş, kulak kesilmiş, tıpkı susuzluktan dudakları çatlamış, ciğeri yanık yanık kokmuş bir halde iken su şırıltısı duyan bir çöl bedevisi hâlet-i ruhiyesi ile bir haber, bir mesaj ve bir kurtuluş müjdesi bekliyordu.
Yürekleri, İbrahim Halilullah milletinden esintilerle ürperen hanifler, Tevrat ve İncil’den SON NUR’un mesajını alanlar, tüm uyanık kalpler, mazlum ve mustazaflar o kurtarıcı mesaja teşne ve muntazırlardı. Nihayet hasretle beklenen o an geldi. İnsanlık semasında bir nur patlaması oldu. Zulmetler ufkumuzu terk ederken kalplerimiz ilâhî nurla dolup taştı. Kâinat duvak tutundu, gelinlik giydi. Bütün varlık âlemi birbirini muştuladı. Hıra Nur dağından ilk ilâhî mesaj yankılanmıştı.
“Oku, yaratan Rabbinin adıyla! O insanı bir kan pıhtısından yarattı. Oku ve öğren! İnsana bilmediklerini öğreten ve kalemle yazdıran Rabbin kerimdir.” (Alak 96/1-5)
Okumak… Okumak… Cehâleti, zulmü yok etmek, tüm tağutları ve tağûtî sistemleri, sahte kurtarıcıları, sahte ilâhları, yaratıcılık iddiasında bulunan tüm sapıkları, zulüm tahtları, zulüm saltanatları ile yok edip Hakk’ı ikame ve batılı izale için, tüm insanlığın kurtuluşu için (Yaratan Rabbin adıyla) okumak… İlâhî mesajı, ilâhî kitabı, Kur’an’ı Kerim’i okumak, öğrenmek ve hayata hâkim kılmak. Rab Teâlâ’nın yüce kudretini tanımak.
Ey insan! Kendini tanımak için okumak. Her şeyi bilen, her şeye gücü yeten, yoktan var eden, ezelî ve ebedî olan yüce yaratıcı tarafından bir kan pıhtısından yaratıldığını bilmek ve bütün acziyetine, faniliğine rağmen, birçok meziyetlerle donatıldığını, mükerrem kılındığını, Rab Teâlâ’nın yüce hitabına mazhariyetini ve birçok mükellefiyet yüklendiğini öğrenmek için okumak.
Okumak için okumak değil, okuyup öğrenmek, öğrendiklerimizi hayata geçirmek, yaşamak, tebliğ etmek, kulluk vazifemizi layık-ı veçhile îfâ etmek için okumak. Eskimeyen yeni, solmayan taze, tükenmeyen hazine, tek kurtuluş yolu, tek şifa, tek olan Rabbin tek nizamı, Kur’an nizamını asrın idrakine sunmak için okumak, öğrenmek. Kur’an devletini kurmak, Kur’an medeniyetini yeniden tesis etmek için okumak ve öğrenmek.
“Şüphesiz ki bu Kur’an, en doğru yola iletir. İyi ameller işleyen müminlere, kendileri için büyük bir mükâfat olduğunu müjdele.” (İsra 17/9) ayet-i kerimesinde sunulan mesajı anlamak, anlatmak için okumak.
Önce doğruya tâbi olmak, sonra tâbi olmanın icabı olan iyi ameller yapmak, ancak bundan sonradır ki mükâfata nail olunacağı gerçeğini kavramak ve kavratmak için okumak.
İmanın bir temennîden ibaret olmadığını, imanın kalpte karar kılıp, kâlbin itminana ermesi ve azalarda amele dönüşüp tezahür etmesi olduğunu idrak etmek için okumak ve öğrenmek.
Merkezinde Kur’an olmayan, onun sınırladığı hudutlar içinde bulunmayan hiçbir hareketin ve hiçbir amelin kabul olunmayacağını, zarardan, hüsrandan, helakten öte bir netice vermeyeceğini fark etmek için okumak.
Kur’an’ın farkını fark etmek, ilâhî nizamla, beşerî sistemlerin farkını fark etmek için okumak ve öğrenmek.
“Kim doğru yola gelirse sırf kendi iyiliği için gelir. Kim de saparsa ancak kendi aleyhine sapar.” (İsra 17/15)
Hidayete erip doğru yolu bularak hak yolda çalışanların, buna vesile olan ve zemin hazırlayanları minnet altında bulundurmak temayülünün nefsîliğini, yanlışlığını anlamaları için; Kur’an’dan yüz çeviren, sapıtan kişilerin de Hakk’ı tebliğ ve Allah’a davet edenlere asla bir zarar veremeyeceklerini, inkâr ve küfürlerinin ancak ve ancak kendilerine zarar vereceğini öğrenmek ve öğretmek için okumak.
Mülkün sahibi Allah’tır. Bizler Allah’ın mülkünden geçici olarak faydalanan fânîleriz. Nice ümmetler, nice milletler gelip geçmiştir. Çoğunun mezarları bile yok olup gitmiştir. Hani ilâhlık iddiasında bulunan Nemrutlar, Firavunlar? Nerede Hamanlar, Şeddatlar? Hazineleri ile böbürlenen Karunlar? Hepsi yok olup gittiler. Geride bed bir nam bıraktılar. Önlerinde ise azap ve ateş.
Cehlin, inadın ve zulmün simgesi Ebu Cehil ve Kureyş’in diğer ileri gelenleri neredeler? Küfür ve şirkin koyu karanlığında helâk olan bu bedbahtlar hâlâ Mekke ufuklarında belirecek ticaret kervanlarını mı bekliyorlar? Hayır, hayır onlar şimdi azabın en acısını tadıyorlar. Bütün bunlara muttali olmak, küfür ve şirkin çirkinliğini, köksüzlüğünü öğrenmek ve ondan ateşten kaçarcasına, iğrenerek, tiksinerek kaçmak için, dünyanın geçici ve aldatıcı metaına, makam ve mevkiine kapılmamak, aldanmamak, fânîyi bâkîye tercih etmemek için onu, o ilâhî mesajı, Kur’an’ı okumak.
Tevhid mücadelesinin sancaktarları olan peygamberlerin, özellikle ahir zaman nebisinin mesajlarını almak, sancakları altında gölgelenmek, Allah yolunda çektikleri çilelere ortak olmak, bitmek tükenmek bilmeyen azim, gayret ve cihadlarıyla yeniden nefeslenmek.
O’nunla yürümek, O’nunla durmak, O’nunla sevinmek, O’nunla üzülmek, O’nunla bütünleşmek ve O’nda fani olmak için okumak.
Ashab-ı Kiram’ın, Peygamber havarilerinin Allah yolunda katlandıkları zulüm ve işkenceleri, Allah Teâlâ ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve selleme olan teslimiyetlerindeki ihlâs ve samimiyeti, canlarını mallarını Allah yolunda seve seve feda edişlerini, her zaman Allah’ı ve Rasûlullah’ı tercih edişlerini, edep ve ahlâklarını, hülasa mükemmel bir insan ve Müslüman örneğini görmek için okumak.
Nefsin şomluğundan, şeytanın saptırmasından, dünyanın ve dünyalık insanların aldatmasından korunmak, iyi bir insan, iyi bir Müslüman olmak için okumak. Hep okumak, okuyup idrak etmek. İdrak edip yaşamak.
“Biz Kur’an’dan öyle bir şey indiriyoruz ki, o müminler için şifa ve rahmettir. Zalimlerin ise yalnızca ziyanını artırır.” (İsra 17/82)
Kur’an müminler için bir şifa ve bir rahmettir. Mânevî hastalıklarımız için şifa, ruhumuzdaki çoraklığı, kırsallığı gideren ilâhî bir rahmettir. O rahmetle ki gönlümüzde bahar çiçekleri açar, bahar cümbüşleri yaşanır. Şayet ruhî bunalımlar içinde huzursuz isek, gönlümüz yorgun, düşüncemiz, fikirlerimiz, yaşantımız çeşitli illetlerle meflûç ise onu layık-ı veçhile okumuyor, anlamıyor ve dolayısıyla Kur’an reçetesinden istifade edemiyoruz demektir.
Bugünün insanı Kur’an’a muhtaçtır. Bunu ne zaman fark eder ve ona sarılırsa kurtulacaktır.