MEFKURE- Değerlerimize Sahip Çıkalım

MEFKURE- Değerlerimize Sahip Çıkalım

Beş şey vardır ki, onları muhafaza etmek devlet ve milletin asla ihmal edemeyecekleri en mühim vazifeleridir. Aksi takdirde her şeyimizi kaybetmek ve yok olmak gibi çok acı bir son ile karşılaşmaktan kurtulmak asla mümkün değildir. Bu vazifeyi ihmal, hem Allah indinde hem de millet önünde en ağır suçtur. Onun için bu beş şey, ilkokuldan üniversiteye kadar bütün okullarda ders programlarına alınarak ehil kişiler tarafından tedris edilmeli; devleti idare edenler ve milletin bütün fertleri tarafından en iyi şekilde öğrenilmelidir. Bu beş şey:

1- Dini muhafaza

2- Aklı muhafaza

3- Nefsi muhafaza

4- Nesli muhafaza

5- Malı muhafazadır.

Din: Allah Teâlâ’nın peygamberler vasıtası ile insanlara gönderdiği ilâhî bir nizamdır. Allah Teâlâ yoktan var ettiği kullarını her yönü ile en iyi şekilde bildiği için, onların lehine olan hususları emretmiş, aleyhinde olan şeylerden de nehyetmiştir. O bakımdan insanlığın kurtuluş ve saadeti yaratıcının nizamına tam uymak ve uygulamakla mümkündür. Dini muhafaza, onu öğrenmek, yaşamak ve hayata hâkim kılmakla mümkündür. Yasalara “Din ve vicdan hürriyeti” maddesini koyup dini uygulamadan kaldırmak, bir kısmını kabul edip, bir kısmını reddetmek onu muhafaza değil, imha etmektir.

Akıl: Allah Teâlâ’nın insanoğluna bahşettiği en büyük nimetlerden biridir. İnsan, aklı ile üstün kılınmıştır. Onun için İslâm akla değer verir. İnsanı aklından dolayı mükellef kılar. Ancak onu putlaştırmaz. Onun sahasını tahdit eder. Ruhun sahasına müdahale ettirmez. Fakat aklı, çalışmalarında ruhla irtibatlandırır. Böylece onu lüzumsuz ve gereksiz şeylerden ve asla kavrayamayacağı mevzularla meşgul olmaktan korur. İyi ve faydalı şeyleri düşünmesini, dünya ve ahiret saadetini gerçekleştirecek müspet işlerle meşgul olmasını temin eder. Onu kötüye, zararlı işlere, insanlığın felaketine sebep olacak maceralara alet olmaktan muhafaza eder.

Onun için İslâmî bir eğitim gören fertler asla anarşinin, terörün safında yer almaz. O her zaman hakkın ve haklının yanındadır ve aklını insanlığın faydasına kullanır. Akıl, aklıselim yapılmak sureti ile muhafaza edilebilir.

Nefs: İnsanoğluna hayatiyet veren bir canı vardır. Bu can Allah tarafından verildiği gibi, onu almak hakkı da Allah Teâlâ’ya aittir. Onun için yaşama hakkı, canlıların en önde gelen haklarındandır. Bırakın bir insanın haksız yere başka insanı öldürmesini, hiç kimse başka canlıları bile haksız yere öldürme hakkına sahip değildir. İslâm insan dışındaki canlılara da şefkat ve merhamet gösterilmesini, onlara zulüm edilmemesini emretmektedir. İslâm’ın bu özelliğini kavrayan bir insanın başkalarının canına, namusuna ve hakkına kastetmesi düşünülebilir mi?

Nefsi muhafaza sadece onun zahirini ve zahirî hayatını korumak değil, onunla beraber ve daha mühimi, onun mânevî hayatını muhafaza etmektir. Çünkü imansız ve İslâm’sız bir hayat, ölü bir hayat, hayvanî bir yaşantıdır ve hatta hayvanlardan daha aşağı bir yaşantıdır. Eğer bu millet gerçek manada dinini bilse, yaşasa ve mânen diri olsa idi bir sürü cahil güruh bu milletin idare mekanizmasında ve basın-yayın kuruluşlarında etkin mevkilerde bulunup, camileri taşlayan, ezanı yuhalayan, dine söven aşağının aşağısı insanlara arka çıkabilirler mi idi? Anarşi ve terörün kaynağı ve hayatiyet kazanması, insan varlığından imanın çıkarılması, imanın öldürülmesidir. İnsanda iman ölürse, küfür dirilir. Küfür ise başlı başına bir canavar, kana doymayan bir vampirdir.

Nesil: İnsanlığın devamı yeni nesillerin yetişmesi ile mümkündür. Ancak bu nesiller imanlı, ahlâklı, fedakâr ve diğerkâm olarak yetiştirilirlerse milletler geleceğinden emin olabilirler. Aksi takdirde nice fedakârlıklarla meydana getirilen mamureler bir anda yok olabilir. Onun için İslâm dini her yönüyle sağlam nesiller yetiştirmek için nikâhı meşru kılmış ve zinayı yasaklamıştır. Aile hayatını sağlam temeller üzerine kurmuş, aile fertleri arasında yaratılışlarına en uygun bir şekilde vazife taksimi yapmıştır.

Maalesef zamanımızda, en büyük tahribatlardan biri de aile hayatı ve gençlik üzerinde yapılmaktadır. Bugün sokaklarda açıktan fuhuş yapılmakta, devletin ve özel kuruluşların televizyon kanallarında görülmemiş bir şekilde ahlaksızlık sergilenmekte, kadınlaşan erkekler, homoseksüeller hayâsızlığın en iğrencini sergilemekte, zina çocukları her geçen gün çoğalmakta, nikâhsız birlikte yaşamalar meşru addedilmekte; bakirelik, iffet ve namus lügatlere hapsedilmiş durumda ve bu milleti idare edenler bu gidişi önleyecek tedbirler almak şöyle dursun, bu tepe taklak düşüşe yardımcı konumunda, aile planlaması, çağdaşlık vb. birçok safsatalarla meşgul olmaktadır.

Bir nesil, iman, ilim, ahlak ve fedakârlıklarla donatılmak sureti ile muhafaza edilebilir. Bunun için de soylu bir idare, soylu bir aile yapısı ve soylu bir eğitim gerekmektedir. Bugünkü gençlik, tüm İslâm dışı düşünce, fikir, sistem ve eğitim kurumlarının iflasının bir simgesidir.

Mal: İslâm’da mülkiyet hakkı vardır ve her fert meşru sınırlar içerisinde menkul ve gayrimenkul mal edinme hakkına sahiptir. Malın zahirî varlığını muhafaza etmek ve tecavüzlerden korumak, gasp edilmesini engellemek hakkı devletin vazifesi olduğu gibi, mal sahibinin de hem vazifesi hem de hakkıdır.

Malı gerçek manada muhafaza ise, onu her türlü haramlardan korumaktır. Bu ise malı helâl yoldan kazanmak, helâl yollarda sarf etmek ve zekâtını vermekle gerçekleşir. Maalesef bugün milletin malı bizzat devlet eli ile harama bulaştırılıyor. İnsanların helâl lokma yemesi engelleniyor. Öyleyse Müslümanlar olarak, bu beş şeyi muhafazada çok daha titiz ve dikkatli olmak mecburiyetindeyiz.

Her Müslüman bu değerleri konuşarak değil, en iyi bir şekilde öğrenip yaşantısına hâkim kılarak, her türlü tecavüzlere karşı taviz vermeden savunarak ve bu hususta hiçbir fedakârlıktan kaçınmayarak muhafaza etmelidir.

Şu hususu asla unutmayalım ki bu mesele bizim var oluş veya yok oluş meselemizdir.

Değerlerimize mukayyet olalım.

Aziz kardeşim!

Aklımıza,

Kalbimize,

İmanımıza,

Tüm değerlerimize mukayyet olalım.

Bizi biz yapan tüm değerlerimizle donanmış yeni bir nesil, yeni bir gençlik yetiştirmek için gayret kuşağını kuşanalım.

Unutmayalım!

Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billah.

Hasbünallah ve ni’mel vekil.

Allah’tan başka güç ve kuvvet sahibi yoktur.

Allah bize kâfîdir. O, ne güzel vekildir.

Böyle inanan ve bu inancını yaşantısına yansıtan bir fert ve toplum felah bulmaz mı, refaha ermez mi?

Elbette evet. Çünkü böyle bir toplumun yardımcısı Allah’tır. Yardımcısı Allah olan bir milleti mağlup edecek bir güç tahayyül edilebilir mi?

Kendi inancına, kendi geçmişine, kendi tarihine saygısı olmayan bir kişinin, bir yöneticinin, bir toplumun başkalarına saygısı olabilir mi? Ya da başkalarının, başka milletlerin böyle kişi, yönetici ve toplumlara saygı duyacağını, itibar edeceğini, ciddiye alacağını, önemseyeceğini düşünebilir misiniz?

1950’li yıllarda Türkiye’nin Ürdün Büyükelçisi, Ürdün Milli Eğitim Bakanı’na okul kitaplarındaki Osmanlı Devleti ve Türkler aleyhinde yazılmış kısımların çıkarılması ricasında bulunmuş.

Ürdün Milli Eğitim Bakanı nasıl cevap vermiş biliyor musunuz?

-Beyefendi! Biz ders kitaplarındaki bilgileri, sizin kitaplarınızdan aldık. Bundan rahatsızlık duyuyorsanız, önce siz o bilgileri kendi okul kitaplarınızdan çıkarın.

Ne utanılacak şey değil mi?

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.