MAVERADAN MACERAYA – Siz Aradan Çekilin! Yoksa…

Hak-batıl kavgası ve mücadelesi insanlık tarihi kadar eskidir. Yeryüzünde işlenen ilk cinayetin faili Kabil, kardeşi Habil’i katletmeden önce evlatları arasında hakemlik yapmaya çalışan Havva ana ve Âdem babasını siz aradan çekilin diye uyarır. Kur’an-ı Mübin’de hatıraları yad edilen peygamberler, kavimlerinin ileri gelen kefereleri tarafından aynı sözlerle tehdit edilirler. Rahman’ın kutlu elçilerine gözdağı verilerek güya onları korkuturlar!
*Siz aradan çekilin! Yoksa…
Yoksa ne?
Hakaret, tekfir, tehdit, şantaj, kavga, tehcir, şiddet, boykot, savaş, suikast vb. mafya hareketleri.
Ad kavmi Hud aleyhisselam’a, Semud kavmi Salih aleyhisselam’a, Medyen halkı/Ashab-ı Eyke Şuayb aleyhisselam’a, Amalika Musa aleyhisselam’a, Sodom ve Gomore halkı Lut aleyhisselam’a bela olmuşlar.
Fakat; dini yalnız Allah’a has kılan tevhid dininin yılmaz savunucuları her şeye rağmen sıdk ve emanet ile, fetanet ve feraset ile hak ve hidayet yolunda kararlı olduklarını haykırmışlar. Elinizden geleni ardınıza koymayın, hodri meydan diyerek rest çekmişler. Allah’ın kudretiyle görülen mucizelere rağmen inanmakta direnen zorlu toplumları Allah’ın azabı ile uyarmışlar. Sonunda, bekleyin sizinle birlikte o hazin sonu biz de beklemekteyiz, diyerek ilahi cezaya müstahak olacaklarını haber vermişler.
Tanrılık davası güden Şeddad, Nemrud, Fir’avn, Ebu Cehil vb. keferenin canları cehenneme zümera olmuş. Lakin onların batıl anlayışları ve kötü karakter oyuncuları tarih sahnesinde her zaman ve mekânda rollerini oynamış. Allah’ın birliğini ve hukukun üstünlüğünü savunan Nuh, İbrahim, İsmail, İshak, Musa ve Muhammed aleyhisselam gibi Rahman’ın kutlu elçileri vazifelerini yapmışlar.
Rabbimiz insanı akıl ve iradesine terk etmemiş kulları arasında seçtiği peygamberler ve onlara indirdiği ilahi kitaplar ile rahmetinin kuşatıcı olduğunu ilan etmiştir. Buna rağmen kibir, benlik, kin, cehalet ve inatlarına mağlup olup hacet ve tövbe kapısından yüz çevirenler sınavı kaybetmişler, belki de sınavı kaybetmenin acısını, günahkârlık psikolojisiyle kin ve öfkelerini mü’minlerden çıkarma yoluna gitmişler. Fetret devirlerinde iyice zıvanadan çıkan münkirler ve saltanatlarını kaybedeceğini hisseden zalimler, önlerine çıkan her muvahhidi, her mücahidi kendilerine düşman addetmişler.
Malumunuz, Peygamber Efendimiz bakire bir toplum olan kavmine tevhid inancını tebliğ etmeye başlayınca Kureyş’in ileri gelenleri rahatsızlıklarını dile getirirler. Onu himaye eden amcası Ebu Talip’e şikâyet ederler. Ona cazibeli teklifler getirirler. Peygamber Efendimiz kendisine tuzak olarak sunulan bu dünyevi teklifleri reddedince Ebu Cehil ve yandaşları Ebu Talip’e bizzat gelerek, sen aradan çekil, yoksa olacaklardan biz sorumlu değiliz derler ve akabinde süreç başlar. Küfürler, tehditler, tehcirler, savaşlar…
Tarihin akışı içinde Kur’an’ın yolunda peygamberin izinde yürüyen dünya liderleri de hep aynı tehditlere maruz kalmışlardır: Eski köye yeni adet getirmeyi bırak. Milletin kafasını karıştırma. Din ve devlet işlerini birbirinden ayırt et. İbadetine-itaatine devam et. Suya sabuna ve tabularımıza dokunma. Dünyayı sen mi kurtaracaksın? Bu cahil toplum ile aramıza duvar örme. Köle ile efendi, çoban ile profesör nasıl aynı olur? Anayasayı ve sistemi zorlama. Madem dini bir hayat süreceksin o halde oralara bas git vs.
28 Şubat post modern darbesi öncesinde zamanın başbakanının kulağına hep bu mavallar okunmuştu. Toplumda hatırı sayılan, sevilen, bilge ve kâşif adamlar hep aynı refleks ile karşı karşıya kalırlar.
-Hocam! Sizi severiz sayarız amma bu iş başka. Miras davası ve arazi kavgası. Atınız ürkütülür ve arabanız devrilirse ilk yumruğu yiyen siz olabilirsiniz. Sizi uyarmak bizim görevimizdir. Bizden hatırlatması. Siz aradan çekilin.
Bu ikaz ve uyarılar her zaman çatışma ve kavga, inanç merkezli olmayabilir. Bazen ticari bir kaygı, bazen bir mülkiyet davası, bazen da bir kimlik tartışmasında kendini gösterebilir. Öyle ki; dünyayı bir kadastro mühendisi edasıyla parselleyen sözüm ona toplum mühendisleri tarafından, içinde yaşadığı toplumun eşitlik ve adalet ilkesi ile yönetilmesini isteyen ve hukukun üstünlüğünü savunan adamlar önüne de böyle bir set çekilebilir. Mesela;
-Sayın Erdoğan, Ortadoğu’daki Arap aşiretleri ve devletleri arasındaki hatta Filistin-İsrail kavgası da esasta kardeş kavgasıdır. Yakub aleyhisselam’dan bugüne devam eden bu kavga, bizim kavgamızdır. Irkçılık yüzünden süregelmiştir. Müslümanların ümidi de olsanız Arap Dünyasına hakemlik ve arabuluculuk yapmanız gururumuza dokunuyor. Türkiye’nin Suriye’de, Suriye’nin Türkiye’de ne işi var? Kaldıramıyoruz. Lütfen siz aradan çekilin.
-Sayın Valim, bu bir itibar ve rant meselesi. Herhalde ticari bir kavganın arasında kalmak istemezsiniz. Bu odalar ve borsalar arasında bir yarış. Lütfen aradan çekiliniz.
-Müdürüm, bizim şikâyetimiz öğretmenle ilgilidir. Lütfen müdahil olmayınız. Mesele mahkemeye intikal edecek. Size kıyamayız. O halde siz aradan çekiliniz.
*Komutanım, siz varsınız diye olaylara müdahale edemiyoruz. Darbeyi darbeliyorsunuz. Lütfen silahınızı indirin. Siz aradan çekilin.
-Padişahım, bizim derdimiz Damat ile ilgili. Onun kellesini bize verin. Siz aradan çekilin.
Örnekleri çoğaltabilirsiniz.
Eee… Çekilmezsem ne olur? Çekilmiyorum, çekiyorum. Atılmıyorum, atıyorum. Katılmıyorum, katıyorum. İşte oyun bitmiştir. Zor oyunu bozmuştur.
Zamanında Kudüs’ü işgal eden Haçlı Seferleri komutanı, karşısında Müslüman Türk Ordusunu görüp de çekilmek zorunda kalınca ne demişti: “Şu ince çeneli, çekik gözlü, attığını çik getiren savaşçı Türk milleti olmasaydı İslam’ı da Kur’an’ı da çöle gömmüştük. Türk Milleti, Tanrının gazabıdır. Tanrı gazaba gelince yoldan çıkmış bir toplumu onunla döver ve terbiye eder. Müslüman Türklerle iyi geçinmeye bakın. Onlar ihaneti sevmez ve adamı satmaz. Satanı da affetmez, haini de.”
Attıkları imzanın mürekkebi kurumadan anlaşmaya aykırı hareket eden ülkelerin halkı ve liderleri bilsin istedim. Bunlar Nadir, Kaynuka ve Kureyzaoğullarını da geçti.
Allah’ım, kahraman ordumuzu karada, havada, deryada her zaman ve her yerde mansur ve muzaffer eyle.