MAVERADAN MACERAYA- Sebep Olan Kebap Olsun!

Müminler Allah’ın halifesidir. Müslüman olan ulül emre itaat farzdır. Müşriklere, kafirlere, münafıklara, bozgunculara asla itibar ve itaat edilmez. El Vekil (cc) olan Cenab-ı Hak velayet yetkisini sadece Müminlere tanımıştır. Şüphesiz ki Allah müminlerin velisidir. Allah Teâlâ; Kur’an-ı Kerim’de dinler tarihini oluşturan peygamberler ve kavimlerinin yaşadıkları hakkında özet bilgiler vererek tecrübe paylaşımında bulunur. İnsana ihsan ettiği akıl, irade ve düşünce yoluyla toplum düzeni içinde, birlikte yaşama kültürü içinde barış ve mutluluk üzerine yaşamayı ister. Dünyanın ekonomik, ekolojik, fiziki ve siyasi dengesinden bahsederek yeryüzünde fitne fesat çıkarmadan ölüm ve sonrası hayata hazırlanmasını öğütler. İnsanın ebedi alemde mutluluk diyarı cenneti hak etmesi için de kendi yolunda, rızası uğruna cihad etmesini emreder.
Cihad, kıtalden daha geniş kapsamlı bir kelime, mücahid de mukatilden daha üstün bir vasıftır. Zül celal olan Rabbimiz aslında kendi gücü ve kudreti yettiği halde kafirlere müminler eliyle ceza verilmesi için savaşı meşru kılar. Yeryüzünde yalnızca Allah’ın adının yücelmesi, dinin hükümlerini yeryüzüne hâkim kılınması ve mazlumlara savunma hakkı tanınması için savaşa izin verir. Haram aylarda savaşılmasına ve barış dönemlerinde terör hareketlerine asla müsaade etmez. Cihadı terk edenleri ve savaş hususunda gevşeklik gösterenleri uyarır. Savaş ortamlarında Müslüman askerlerin moral ve maneviyatını bozan münafıkların tavır ve hareketlerine karşı dikkat çeker. Zira; fitne cinayetten beterdir.
Vatan müdafaası için seferberlik ilan edildiği halde savaştan özürsüz geri kalanları yahut cepheyi terk edenleri kınar. Yürümede zorluk çeken topala, gideceği yeri göremeyen görme engelliye ve sefere çıkamayacak kadar hasta olanlara vebal yüklemez. Kitap ehli olanlarla müşriklere karşı birlikte hareket etme çağrısını yeniler. Barış anlaşmasına ve savaş hukukuna uymayanların cezalandırılmasını ister. Savaş halinde bile barış teklifine sıcak bakılmasını tembih eder. Esirlere, kadınlara, yaşlılara, hastalara ve masum çocuklara istisnai hayat hakkı tanır. Savaşlar ilahi kaderin bir parçası ve her ecelin birer sebebidir. Bu yüzden Müslümanlar savaşa izin veren ayetlerin hikmetine uygun hareket eder.
Savaş bir disiplin hareketidir. Savaşa devlet erkanının istişaresi ve dini otoritenin fetvası ile girilir. Osmanlı Sultanı merhum Kanuni’nin vefatında mezarı başında açılan sanduka içinde Şeyhülislam Ebus Suud Efendi’den aldığı savaş fetvalarının çıkması şura-i devlet için tarihi bir örnektir. Kanuni’nin fermanı üzerine Osmanlı’ya navlun ödemeden Akdeniz’e balıkçı teknesi bile indiremeyen Venedik ve Ceneviz asıllı gemicilere verilen gözdağının şimdilerde tersine dönmesinin sebeplerinden birisi de Müslümanların Kur’an yolundan ve Peygamber çizgisinden uzaklaşmasıdır. Toplu zikir ve sohbet halkalarını terk edenlerin Mezdeke ile sabahın körüne kadar çılgın eğlence partileri düzenlemesidir. Akif merhum ne güzel ifade etmiştir: “Yamadık dünyamızı yırtarak dinimizden, sonunda din de gitti dünya da gitti elimizden.”
Savaşta Allah’a güvenmek esastır. Allah’ın yardımı göz ardı edilemez. Fakat Allah katında fiili dua olmadan kavli duanın bir kıymeti harbiyesi yoktur. Savaş, ulül emr yani halife/hükümdar veya başkomutan tarafından yürütülür. Düzenli ordu kurulmadan yapılan çete savaşları ve vekaletle yürütülen terör hareketleri ile bir yere varılmayacağı, Kurtuluş Savaşı öncesi mandacıların örneğinde, bugün de Filistin/Hamas’ın acı tecrübesinde görülmüştür.
Savaşlarda elde edilen ganimetlerin taksimi Allah ve Resulüne aittir ve Devlet Hazinesi üzerinden savaşa katılan ya da katılamayan mücahitlere taksim edilir. Ülkemizde şehit yakınlarına ve gazilere madalya verilip onların maaşa bağlanmaları güzel bir uygulamadır.
Barışı her zaman ve zeminde savaşa tercih eden Rabbimizin emir ve talimatlarını doğru okuyan müminler belki bir ihtimal daha vardır diye kurşunu ilk sıkan taraf olmamıştır. Müminler hazarda iyilik ve adaletle, seferde ise sabır ve metanetle hareket ederler. Savaşta kan dökmemek için barışta ter dökmek tercihleridir. Askeri eğitime, harp sanayinin gelişmesine büyük katkılar sunan barış elçileri bu caydırıcı mekanizmayı güzel işletirler, bazen sakındırmanın vurmadan daha tesirli olduğunu gösterirler. Çünkü harp bir hile ve her atış bir güçtür. Müslüman, kardeşine hile yapmaz, ona kılıç çekmez. Aman dileyene kurşun sıkılmaz. O bilir ki; bizi aldatan ve bize kurşun atan bizden değildir. İslam savaş hukukuna göre savaşta aşırı gidilmez, ceset üzerine işkence edilmez.
Ümmeti olmakla şeref duyduğumuz Hz. Muhammed Mustafa, Medine’ye hicret edince devlete uzanan yol üzerinde düzenli ordular kurmuş, 14 defa seriyye ve sefere katılmıştır. Alemlere rahmet olmak için katıldığı Bedir, Uhud ve Hendek gibi üç büyük ölüm kalım savaşından zaferle çıkan mareşal bir başkomutandır. Peygamber Efendimiz ve sahabe ile kıyasıya 3 defa çarpıştıktan sonra pes eden münkirler en sonunda Hudeybiye Barış Anlaşmasına mum olmuşlardır.
Ne hikmettir ki ehli kitap denilen Yahudi artıkları ise kendileri ile Medine Vesikası imzalayan Peygamber Efendimize ihanet etmişler. Anlaşmadan sonra Nadir oğulları, Kaynuka oğulları ve Kureyza oğulları çıbanbaşı olmuşlar. Müslüman kadının tesettürüne hakaretle başlayan sinsi İslam ve Müslüman düşmanlığı, çeşitli mazeretlere sığınarak şehrin ortak müdafaasına katılmayarak düşmana gizli gizli yardım etmeye, vatandaşlık sözleşmesinden dönmeye, savaş ortasında geri çekilerek ordu üzerinde psikolojik savaş yapmaya, Zarar Mescidi inşa ederek İslam kardeşliğini bozmaya hatta Peygamber Efendimize suikast düzenlemeye kadar uzanmıştır. Nasara ile yapılan Mute, Tebük ve Huneyn Savaşları da stratejik öneme haizdir.
Dünya var oldukça Hak ve Batıl mücadelesi devam edecektir. Allah’ın has kulları sadık müminler ile beraber olmadan ve geçmiş ümmetlerin yaşadıkları zorlukları tatmadan cennete giriş zor olacaktır. Kafirler, müminlerin hakiki dostu olamaz. Müslümanın zihninde “ayı derisi post olmaz, eski düşman dost olmaz” diye yazılıdır. Çünkü Allah, kafirlere müminler üzerinden velayet hakkı tanımamıştır. Müminler casuslara karşı uyanık olmalıdır. Mücahitler sahaya inmelidir. TV ekranlarından canlı yayınlar ile yapılan harp yönetme sanatı beyhudedir.
Ülkemizde on yıldır düzenlenen TEKNOFEST açılımı İslam ülkeleri adına gurur vericidir. Adana muhafızı Mehmet Şakir Paşa’nın ruhu şad olsun. Savaşlar; zulme engel olmak, barış ve adaleti sağlamak, genel ahlak ve toplum düzenini korumak için yapılır. Allah’ın cihad emri dururken Muhammed Ümmeti düşman milletlere karşı tutum ve davranışlarını net olarak ortaya koymalıdır. “Ne şiş yansın ne kebap sönsün” anlayışı, “nerde Şam orda akşam” diyenlerin yoludur. Makalemi tuşlamaya başlarken İsrail’in Hamas’ı bahane ederek Gazze’ye 7 Ekim 2023’te başlattığı soykırım üzerinden bir yıl geçmesine rağmen savaş Ürdün’e sıçramış, Siyonistlerin Hizbullah bahanesi ile Beyrut’a hatta Şam’a alenen saldırıları devam ediyordu.
Eninde sonunda savaşta ve barışta zafer İslam’ındır. Sabır, sebat, savaş ve azim ile muzaffer olan müminlerdir. Müslüman seferden sorumludur. Zafer Allah’tandır. Rabbimiz Adiyat suresinde ne güzel ifade etmiş: “And olsun nefes nefese/koştukça koşanlara, nallarıyla çakarak kıvılcımlar saçanlara, sabah sabah akına çıkanlara, tozu dumana katanlara ve derken topluluğun ortasına dalanlara ki! Şüphesiz insan Rabbine karşı pek nankördür!” Savaşlar işte bu nankörlüğün faturasıdır ve diriliş gününde tahsil edilecektir. Sebep olan kebap olsun!