MAVERADAN MACERAYA- Balık Sahibi Yunus Gibi Olma!

MAVERADAN MACERAYA- Balık Sahibi Yunus Gibi Olma!

Makalemi yazıya dökerken akşam haberlerinde TSK tarafından Kuzey Irak’ın ZAP bölgesinde yürütülen Pençe-Kilit harekatının kilitlendiği haberi veriliyordu. An itibariyle Cemre-i Akabe tarafından İsrail adına ateşkes ilan edilmişti. Bir an ateş hattında kalan Musul-Kerkük Türklerinin konumu ve durumu dikkatimi çekti. Bu sebeple kalemin ucu bir pusula gibi Kuzey Irak’ta bulunan ve tarihi bir şehir olan Ninova’ya yöneldi. Asur Krallığına başkentlik yapan Ninova’da bir zamanlar sulama kanalları ile yeşeren bağ ve bahçeler aklıma geldi.

Kısas-ı Enbiyaya göre Hz. Yunus orada doğar, putperest Asurlulara elçi seçilir ve orada vefat eder. Yunus Suresi, Johannes İncili, Yunus Emre, Johannes Gutenberg ve Yunus Balığı, adını bu peygamberden alır. Johannes ismi İbranicede barış elçisi/güvercini demektir. Yunus (a.s) da zaten Allah ile kulları arasında gönül elçisidir. Yunus (a.s), İsrail Krallığına bağlı İbrani bir aileden Yakub oğlu Bünyamin soyundandır. Annesi Matta, iman ehli Sıdıka bir kadındır. O dönemde İsrailoğulları ile Asurlular birbirine düşmandır.

Hz. Süleyman (a.s)’dan sonra yaşayan Yunus (a.s) otuz yaşında peygamber olur. Allah (c.c) O’nu kavmine 33 sene tevhidi tebliğe memur eder, lakin Hakk dinin esaslarına sadece iki kişi iman eder. Allah, kötü yoldan dönmedikleri takdirde onlara 40 gün sonra azap edeceğini söyler. Bunun alameti olarak renklerinin değişeceğini/insanlık sıfatını kaybedeceklerini bildirmesini ister. Fakat Yunus (a.s), Mekke müşrikleri gibi böyle cahil bir toplumdan köy ve kasaba olmayacağına kani olur. Kavminin müstahak olduğu ilahi cezayı görmelerini istediği için onları ısrarla uyarmayı gereksiz görür, verilen sürenin dolmasına üç gün kala görev mahallini can havliyle izinsiz ve habersiz olarak terk eder.

Bunun üzerine Mikail (a.s) azap kamçısı ile sahtiyan gibi bulutları münkir toplumun üzerine sürer. Asurlular azabın tepelerine ineceğini anlayınca tevbe eder. Yanlış yaptıklarını topluca itirafta bulunarak dua ve niyaz ile yalvarırlar. Allah’tan, azap etmemesi için gözyaşı dökerler. Allah da istisnai olarak bu kavmin üzerinden azabı kaldırır. Bu duruma öfkelenen Yunus (a.s); “Allah’ım! Onlar beni yalan çıkardılar ama sen onları affettin. Bir daha onların yanına dönmeyeceğim!” diyerek kavmini ve memleketini gizlice terk eder. Musul-Kerkük’ten Tarşiş’e gitmek için Yafa limanında bir kuru yük gemisine biner. Asurlular tarafından toplanıp götürülen Beni İsrail’den on kabilenin geri verilmesi için savaşmak yerine elçi olarak görevlendirilmesine kızması onun başka bir terk ediş nedeni olarak gösterilir.

Deniz seyahati esnasında büyük bir fırtına çıkınca gemi kaptanı 30 yıldır bu deryada böyle bir tufan ve boran görmediğini belirterek gemide bulunması muhtemel uğursuz bir kişinin ortaya çıkarılması için kura çektirir ve kuranın Yunus (a.s)’a çıkmasıyla tayfalar onu denize atar. Zaten Yunus (a.s) da Allah’ın münkir ve günahkâr toplumun yalvarış ve yakarışlarını kabul etmesini ve onları bağışlayıp üzerlerine gelecek azabın kaldırılması gücüne gittiği için ölüme razı olur. Fakat; Allah’ın bir mucizesi ile büyük bir köpek balığı onu yutar ve balığın karnında üç gün üç gece, hatta bir başka rivayete göre kırk gün kalır. Balığın karnında kaldığı süre içinde tüysüz kuş gibi olur. Balığın karnında okuduğu şu dua ve teşbih, onu sahile, selamete ulaştırır: “La ilahe illa ente Sübhaneke inni küntü minez zalimin”.

Nihayet balık onu Dicle sahiline kusar. Cebrail (a.s) vücudunu mesh eder. Dişi bir ceylan onu emzirir. Kendini güneş ışığından ve haşeratın zararından koruyan kabak bitkisinin kuruduğuna üzülünce Cenab-ı Hakk, O’na yüz bin insan ve canlı mahlukatın başsız kalmasına acımadan terk edişini hatırlatarak görevinin başına dönmesini ilham eder. Yunus (a.s) da kaybettiği eşine, kavmine ve memleketine tekrar dönerek nübüvvetine devam eder.

Kur’an-ı Kerim’de çeşitli sure ve ayetlerde verilen özet bilgiye göre; Zünnun/balık adam ve Sahibül Hut/balık sahibi olarak zikredilen Yunus (a.s)’a vahiy geldiği, doğru yola sevk edilen salih bir peygamber olduğu belirtilir. Peygamber Efendimiz, hatırasını yaşatmak adına onuncu sureye onun ismini verir. Allah (c.c), Peygamber Efendimizin, Yunus Suresinde anlatılan bu kıssa üzerinden öncelikle kendi aşireti tarafından reva görülen her türlü eza, cefa, alay ve işkenceye sabırla karşılık vermesini ve teselli olmasını ister. “Öyle ise Ey Muhammed! Rabbinin hükmünü sabırla karşıla/ hemen hicrete yönelme. Öfkeye kapıldıktan sonra ıstırap içinde haykıran balık sahibi gibi olma!/Sakın ha sakın!” (Kalem 68/48)

Allah (c.c), öldükten sonraki hayatı, diriliş ve hesap gününü düşünmeden densizlik yapan Kureyş kabilesine Yunus (a.s)’ı yutan köpek balığı üzerinden ders verir. Zira bir ceninin ana karnında dokuz ay on gün sonra çocuğa dönüşüp dünyaya insan olarak gelişinin gayet mümkün olacağını, balığın karnından tekrar sahile çıkan Yunus (a.s) örneği ile anlatır.

Rasulullah Efendimiz de vaktiyle Zeyd bin Harise (r.a) ile Sakifoğullarını İslam’a davet etmek amacıyla gittiği Taif yolculuğundan dönerken şehir eşkıyası tarafından reva görülen eziyet ve işkence üzerine bir bağ evine sığınır. Orada tanış oldukları Addas’ın servis ettiği üzümü yerken kendisinin Yunus İbn Metta‘nın kardeşi olduğunu söyler. Bunun üzerine Ninovalı Hristiyan bir köle olan Addas oracıkta Müslüman olur.

Yine Rasulullah Efendimiz, Herşâ Tepesine gelince; “Yuları hurma lifinden kızıl bir devenin üzerinde, sırtında yünden bir aba ile Yunus’un buradan telbiye ederek geçtiğini görür gibiyim” der. Görevini ifa edemeyen çaresiz kutlu elçilerin merkeze çekildiğine işaret eder. Yunus’tan daha hayırlı olduğunu söyleyen kişinin yalan söylediğine dikkat çeker.

Hristiyan kültüne göre kilisede bulunan balık resmi Yunus (a.s)’ın remzidir. Yunus (a.s) İsrailoğullarının simgesidir. Yunus’un balık karnındaki hayatı da Yahudilerin sürgün hayatını temsil eder. Allah’ın varlığını ve birliğini inkar eden, Peygamberlerini tekzip ile şehit eden bu lanet toplumun boynuna lanet halkası geçmiştir. Zira Hz. İsa’yı ve Havarileri bir akşam yemeğinde basıp öldürmek isteyen ateist Bizans askerlerine şikâyet eden bunlardır.

Öte yandan Hz. Hüseyin (r.a), Kufe’ye giderken Ninova’da birkaç gün konaklar, hilafet için davet edilen mektup burada takdim edilir. Torunu Zeyd bin Ali, Emevi yönetimine karşı yürüttüğü mücadele sonucu burada şehit olur ve oraya gizlice defnedilir.

İbn Battuta’nın seyahat notlarında Erbil Hâkimi Muzafferüddin Gökbörü ve Atabeg Nureddin Zengi’ye ait Musul’da ayak izleri vardır. Tarih boyunca bir sanat ve kültür merkezi olan Musul, Bizans ve Sasani kapışmasına sahne olur. Heraklius, Hüsrev Perviz’i orada mağlup eder. 1264 yılında Ninova halkı kiliselerini kurtarmak adına Moğollara on beş bin dinar/altın verir.

“Türkiye’nin Musul petrollerinden alacağı var mıdır?” sorusuna Bekir Aydoğan 03.02.2020 tarihinde AA‘da neşrettiği makalesinde güzel bir cevap verir. Meğer Musul-Kerkük 500.000 sterlin karşılığında kendi kaderine terk edilir. Ancak bölgedeki petrol yataklarının Sultan İkinci Abdülhamid’e ait olduğunu belirten varislerin ise uzun yılardır hukuk mücadelesi söz konusudur. Şimdi; TRT Türkü Radyo’dan dillere destan Kerkük Türkülerini dinleme vaktidir: “Sevda o kadar Musul ki, Ah Kerkük, Mum kimin yanan Kerkük?” Davayı terk edenlere ilanen duyurulur!

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.