MAVERADAN MACERAYA – Ayağıma Bastın Çocuk!

MAVERADAN MACERAYA – Ayağıma Bastın Çocuk!

Çocuk, gönül bahçesinin sevda çiçeği, dünya hayatının süsü ve yaşama zevkidir. Üzüm çocuklar tarafından en çok sevilen meyvelerdendir. Hurma ve üzüm Allah’ın kullarına ikram ettiği en güzel nimetlerindendir. İnsanoğlu, Allah’ın kendisine doğal olarak tüketmesi için ihsan ettiği nimetlerin genetik yapısını bozarak / inadına mayalanan incir, bal, buğday, mantar ve kaktüs gibi bitki ve gıdalardan da içki üretmiştir. Kuru üzüm, hurma, arpa ve darıdan imal edilen içki türüne nebiz denmiştir. Dün nebiz, fadih, tila, bit, naki, seker, halitan, mizr, cia denilen içki türleri bugün karşımıza rakı, bira, votka, viski ve cin olarak çıkmıştır.

Yeşil çömlek, şarap fıçısı, su kabağı gibi kaplar Mezopotamya bölgesinde imal edilmiştir. Şarabın ilk mucidi İran asıllı Cemşid’dir ve birlikte nuş ettiği yâri Hurşid’dir. Kur’an’da Hz. Yusuf’un Mısır ülkesinde bir iftira üzerine hapiste yatarken rüyasını yorumladığı iki kişiden birinin hükümdarın sarayında görevli şarap sakilerinden birisi olduğu anlatılmaktadır. Kitab-ı Mukaddes’te alkolün hamile kadınlara zarar verdiği belirtilmektedir. Ehl-i Kitaba da şarap, bira, likör ve diğer alkol çeşitleri yasaklandığı halde dinleyeni azınlıktadır.

Araplar üzümden yapılan şaraba hamr der. Arapçada sükkar şeker, sekiret ise sarhoşluk demektir. Sekerat-ül mevt ise ölüm sarhoşluğudur. İslam’da sarhoşluk veren her hamr/şarap-içki haramdır. İçkinin haram olduğunu inkâr ve istihza küfürdür. Nitekim Ürgüplü Arpacızade’ye sirke ve pekmez de şıradan, şarap da aynı şıradan imal edildiği halde sirke ve pekmez neden helal oluyor da şarap haram sayılıyor denilmesi üzerine merhum Hocamız ne güzel cevap vermiş: Yumurta da tavuktan çıkıyor, tavuk pisliği de aynı dübürden çıkıyor. Fakat yumurtayı yemek helal, tavuk pisliği yemek haramdır. Haramda şifa yoktur. İçki şifa değil derttir. İslam Hukukunda şarap necaset-i ğaliza kabul edilmiş ve namazın şartlarından olan necasetten taharet faslında ele alınmıştır. İçki, bütün kötülüklerin anası, yalan bütün fenalıkların babasıdır.

Kur’an-ı Kerim’deki tedricen inen ayetlerde içki ve kumarın zararının faydasından büyük ve günah olduğu, sarhoş iken namaza yaklaşılamayacağı, içki, kumar, fal okları / şans oyunları ve tapınmaya mahsus dikili taşlar şeytanın pislik işlerinden sayılmıştır. Çoğu sarhoşluk veren şeyin azı da haram kılınmıştır. Peygamber Efendimiz de içki yasağı ile ilgili inen en son ayetin ruhuna uygun olarak şarabın içilmesi, üretilip satılması hususunda ashabını uyarmıştır. Kendisi de içki sofralarına oturmamış ve içkili meclislere katılmamıştır. Rakı masasında devleti yönetmeye çalışanlara çağlar ötesinden gerekli mesajı vermiştir. Bunun üzerine Müslümanlar evlerindeki şarapları Medine sokaklarına dökmüş ve içki çanak ve kaplarını kırmıştır.

Mutaffifin suresinde ismi geçen cennet ehlinin içeceği kaliteli şaraba Rahik-i mahtum denilmiştir. Rahik-i mahtum, misk gibi güzel kokan, ağızları özel bir çamur veya hamurla sıvanıp mühürlenen, içenlerin içtikçe içini açan çok özel bir mayidir. Rabbim cümlemize nasip eylesin. Birlikte nuş ederiz inşaallah.

Cahiliye Devrinde Arapların bağcılık merkezi Taif’tir. Bununla birlikte Suriye, Irak ve Yemen’den içki getirilir, panayırlarda teşhir edilir, konak ve yol boylarında satılırdı. Şam’dan ucuz olarak satın alınan şarap Hicaz bölgesinde fahiş fiyatlarla satılırdı. Arapların gözünde Suriye şarap diyarı idi. Araplar hammare, hanut ve dikke denilen meyhanelerde kurdukları içki ve işret meclislerinde kayne denilen şarkıcı kadınlar eşliğinde raks edip eğlenirlerdi. İslam öncesi Arap toplumunda içki, şiir ve edebiyatın, eğlence kültür ve geleneğinin ana temasıdır. Şarap sofraların ve misafire ikramın ana menüsüdür.

Yalnız Araplar içinde şarap içmeyen ve içkiyi haram kabul eden Hanifler de vardı. Emeviler döneminde refah seviyesinin yükselmesi ve farklı kültürlerin kaynaşmasıyla içkiye yönelim artmış, hatta Emevi ve Abbasi hükümdarlarından maalesef içki kullananlar olduğu iddiası tarihi kayıtlara geçmiştir.

Eski Türkler şaraba suci, bor ve çağır gibi isimler vermiştir. Günümüzde birçok ölümlere sebep olan sahte rakının mayası/sırrı nedir bilinmez lakin Araplar sanki bir marifetmiş gibi hurma ve baldan şarap, Türkler de iyice ekşimiş yoğurttan rakı, at sütünden kımız denilen milli içkiyi(!) üretmiştir. Eski Türklerde ayak kelimesi kadeh ve sürahi anlamına geliyordu. Halen tavır ve hareketleri toplum tarafından iyi bilinmeyen kişiler için “o sağlam ayak biri değildir” ifadesinin aslı buraya dayanır. Çağırlık ayak / şarap bardağı, altun ayak, kengeş ayak / kurultay kadehi vb. ifadeler Dede Korkut Hikâyeleri gibi eski metinlerde geçmektedir.

Hititler Dönemine ait Zincirli, Karatepe ve Kargamış’taki kabartma resim figürler ile yazılı metinlerde içki ve şarap motifi işlendiği görülmüştür. Talmud’ta sarhoş iken ibadet edilmemesi ve kişinin sarhoş iken yaptıkları hatadan sorumlu oldukları bildirilmiştir. Hıristiyanlık ve Yahudilikte içki ve şarap tüketimi konusunda farklı hükümler ve uygulamalar vardır. Bunlardan bazıları içkinin kişiyi Tanrı’ya ulaştıran bir aracı olarak görürken, bazıları da şarabı insanı edepsizliğe götüren bir içecek olarak değerlendirmektedir. Buna rağmen ekmeği şaraba bandırarak içmeyi de ihmal etmemektedirler.

Avrupalılar “el-Kühul” denilen bazı keyif verici maddelerin içimini ve imalini Endülüs Araplarından öğrendiği iddia edilir. Boynuz kulağı geçmiştir. Han sarhoş hancı sarhoş, yolda yabancı sarhoş, el çek tabip kalbimden içimdeki sancı sarhoş olmuştur. Rakı festivali düzenleyen deve çobanları şehremini olmuştur. İçen sarhoş, içiren bir hoş olmuştur. Milletin refah seviyesi yükseldikçe nimet azgını ve günah sarhoşu olmuştur. Rakı ve bira ile zum olamayan gençler tütün, esrar, eroin, kolonya, ispirto ve çakmak gazı çekerek bağımlı olmuştur. Taskobirlik sirkeyi pet şişeye sokmuş lakin pekmez cam şişeye girmedikçe cin şişeden çıkmaz olmuştur. Şıra bozulunca şarap olmuş, lira bozulunca dolar olmuştur. Merkez bozulunca taşra harap olmuştur. Tilkiler tavuk çiftliğine vaiz olmuştur. Faizin adı enflasyon / vade farkı ve kâr payı, rakının adı aslan sütü olmuştur. Ulema ve ümera bozulunca toplum hepten hasta olmuştur.

Böyle demekle ayağıma bastın çocuk! Nasırıma tuz döktün oğul! Şehir Hastaneleri yetişin imdadıma! Oynatmaya az kaldı, doktorum nerde? Alo 191! İyi ki varsın Diyanet! İyi ki varsın Yeşilay! Yaşasın AMATEM! Ruhun şad olsun Mazhar Osman! Allah’ım bize de Selsebil’den, Kevser’den, Main Şarabı’ndan ve Rahik-i mahtum’dan bir kâse ya da bir katre ihsan et ki; bir daha susuzluk çekmeyelim. Zemzem bize cennet şarabı ve ab-ı hayat / hayat suyu olsun.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.