Latife Ettim Şaka Sandılar

Latife; sözlükte “insanları güldüren, neşelendiren hoş ve güzel söz, özellikle şaka, espri” anlamına gelir. Kavram olarak sözle ifade edilmesi güç, ince mâna, kalbe doğan duygu; güldürecek tuhaf söz ve hikâyeyi ifade eder. Tasavvuf terimi olarak “son derece ince bir mâna ifade eden, kelimelerle açıkça anlatılamayan, işaret yoluyla ehline söylenilebilen, tadılarak ve yaşanarak öğrenilen bilgiler” anlamında kullanılmıştır.
Bir nevi; insanları kırmadan dökmeden güldürerek verilecek mesajı (üstü kapalı) hoş ve güzel sözlerle bildirme sanatıdır.
Şaka; sözlükte ‘güldürmek, eğlendirmek amacıyla karşısındakini kırmadan yapılan hareket veya söylenen söz’ manasındadır.
Latife ve şaka eş anlamlı kelimeler lakin aralarında ince farklar var. Şakanın amacı güldürmek eğlendirmek iken, latifede; güldürmek ve eğlendirmek araç olarak kullanılır asıl amaç bunların yanında bir mesaj vermektir. Şaka onur kırıcı olabiliyorken; latife, onure edebilir. Şakanın sözlük anlamında karşısındakini kırmadan ifadesi geçse de şaka yapılan kişiye zarar verebilir ama latifenin zararı yoktur. Ama şair diyor ki;
“Latif olsa latife hoştur elbet
Velâkin hariç olmaya edepten”
İnsanlar bazen şakanın dozunu ayarlayamaz. Şaka yaparken karşısındakini incitebilir, korkutabilir. Hatta fiziksel zararlar verebilir. İslam bu şekilde insanlara zarar verecek, korkutacak, incitecek şakaları yasaklamıştır. Mizah sınırlarını belirlemiş, hata edebileceğimiz noktalarda bize uyarılarda bulunmuştur.
Latifeler ve şakalarla insanların arasındaki samimiyet artar, muhabbet artar, sevgi artar. Gündelik hayata bir nebze neşe katılır. Tebessüm artar. Kalpler yumuşar. Sıkıntı ve stresten uzaklaşılır. Hoş sohbetleri başlatır, hoş mizahlar.
Enes’ten r anh rivayet ediliyor: Zahir adında bir bedevî, çölden Rasulullah’a hediyeler getirmişti. Dönüp gitmek isterken, Rasulullah da ona hediyeler verdi ve “Zahir, bizim çölde yaşayanımızı temsil eder, biz de onun şehirde yaşayanını temsil ederiz.” buyurdu. O, çirkin biri olduğu halde Rasulullah onu çok severdi. O, alışveriş ederken Rasulullah arkasından gelir, onu kucaklar, kendisini adama göstermez ve “Ben kimim?” diye sorardı. Adam döndüğü zaman Rasulullah’ı tanır, sırtını Rasulullah’ın göğsünden ayırmazdı. Rasulullah “Bu köleyi kim satın alacak?” diye sorar, adam da “Ya Rasulullah, o halde beni değersiz buluyorsun.” derdi. Rasulullah aleyhisselam “Allah katında değersiz değilsin, onun katında değerin yüksektir.” buyururdu.
Bir örnekte edebiyatımızdan:
Nasrettin Hoca bir gün göl kenarında dolaşmaya çıkar. Bu sırada bağırma sesleri duyarak sesin geldiği yere koşar. Meğerse göle düşen bir adamı çıkarmaya çalışıyorlarmış.
Herkes suyun içine girip,
– Ver elini, ver elini! Diye bağırır.
Ama adam bir türlü kimseye elini vermez.
Nasrettin Hoca hemen suya girer.
– Al elimi, al elimi! Diye bağırınca adam elini Hoca’ya verir.
Nasrettin Hoca’ya bu işi nasıl başardığını sorarlar. Hoca gülerek,
– Siz bu adamı tanımazsınız. O çok cimridir. Bu yüzden “Ver elini.” deyince size elini bile vermedi.
Ben “Al elimi.” dedim. O da her zamanki gibi aldı. Yaa, işte böyle, der.
Sonuç olarak latife etmek güzeldir lakin latif olmalıdır. Şaka etmek mubahtır fakat aşırıya gitmeden.