LA HAVLE-Savaş Kandır Gözyaşıdır

Tüm insanlığın kurtuluşu; âlemlere rahmet olarak gönderilen, merhamet membaa, son Peygamber Hz. Muhammed Mustafa sallâllahu aleyhi ve sellem Efendimizdir.
O’nun tebliğ ettiği son kitap Kur’an-ı Kerim ve O’nun sünnet-i seniyyesi de, biz Müslümanlar için, dünya ve âhiret hayatımızın hudutlarını belirleyen şaşmaz ölçüleri, ana esasları ihtiva eder.
Savaşlar insanlık tarihinde hep olagelmiştir. Kıyamete kadar da devam edecektir. Önemli olan; insanın veya insanların niçin savaştığı ve kimin kimle savaştığıdır.
Tefekkürden ve insanlıktan nasibi olanlar için her savaş; deryalar misâli “KAN”, seller misâli “GÖZYAŞI”, ağlatacak kadar “AÇLIK ve YOKLUK”, öldürecek kadar ağır bir “HASTALIK” ve hiç dinmeyen bir “VİCDAN AZABI”dır.
Rabbimiz; hayat kitabımızda, hayatımızın her alanına kaideler koyduğu gibi, “SAVAŞ” hususunda da, bize yol göstermekte, kimlerin kimin yolunda ne için savaştıklarını, savaşın zamanını, ölçü ve kurallarını bildirmektedir. Buyuruyorlar ki:
“Sizinle savaşanlarla Allah yolunda savaşın, aşırı gitmeyin; doğrusu Allah, aşırı gidenleri sevmez.” (Bakara, 190)
Bizleri her hususta “ifrat ve tefrit”ten men eden inancımız, bize savaşta bile aşırı gitmekten sakınmamızı emrediyor. Allah’ın, aşırı gidenleri sevmeyeceğini tembihliyor.
“İman edenler Allah yolunda savaşırlar; İnkâr edenler ise, tağut yolunda harb ederler. Şeytanın dostlarıyla savaşın, esâsen şeytanın hîlesi zayıftır.” (Nisâ, 76)
“Şüphesiz ki Allah, kendi yolunda, birbiriyle kenetlenmiş (yekpâre ve müstahkem) bir bina gibi, saf tutarak savaşanları sever.” (Saff, 4; Enfal, 65)
“Nice az topluluk, Allah’ın izniyle çok topluluğa üstün gelmiştir. Allah sabredenlerle beraberdir.” (Bakara, 249)
Kâinatın Efendisi -sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyorlar ki:
“Düşmanlarınıza karşı elinizden geldiği kadar kuvvet hazırlayınız. Şunu da biliniz ki; kuvvet atmaktır, kuvvet atmaktır, kuvvet atmaktır.” (Müslim)
“Bir kimse gazâ etmeyerek, (gazâya hazır olmayarak) ve cihada gitmeyi gönlünden geçirmeyerek ölürse, bir nevî nifak üzere ölür.” (Müslim)
Rasûllullah: “Ey insanlar! Düşmanla karşılaşmayı temenni etmeyiniz; Allah’tan âfiyet ve selâmet isteyiniz. Karşılaştığınız zaman da sabrediniz ve biliniz ki, cennet kılıçların gölgesi altındadır” buyurdu. Sonra: “Ey Kur’an-ı inzâl buyuran, bulutları yürüten, fırkaları mağlûp eden Allah’ım! Düşmanları mağlûp et, onlara karşı bize yardım et!” diye duâ etti. (Buhârî, Müslim)
Ümmet olarak dileğimiz, duâmız odur ki; ayaklarının altında cennet olan Anadolu’nun iffet timsali fedâkâr anaları, yine gölgesinde cennet olan kılıçları kuşanıp düşman üstüne yürüyecek yiğitler doğursun. Düşman karşısında bilgi kılıçtır, iman kılıçtır, kalem kılıçtır. Neyzen Tevfik ne de güzel söylemiş: “Varsa dostun dipçiğindir, öp de omzunda taşı.”
Dün olduğu gibi, bugün de tağut yolunda harb eden Siyonist ve haçlı dünyası, bütün kuvvetleriyle üstümüze gelmektedir.
Geliştirmiş olduklar iletişim araçlarıyla… Mağdur ve mazlum Müslümanlar üzerinde denedikleri son model teknolojik silahlarıyla… İçeride ve dışarıda kurup, her türlü desteği vererek koruyup kolladıkları terör örgütleriyle… Ekonomik saldırılarıyla… Mayasız medya kuruluşlarıyla… Köşe başlarını tutmuş, her taşın altından çıkan sütü bozuk, kanı bozuk, imansız ve ahlâksız soytarılarıyla bu savaşı kazanacaklarını zannederek bütün cephelerden üzerimize geliyorlar.
Türk Milleti olarak bizim bir cephemiz var, o da İMAN cephesidir. Bu millete o iman cephesini, dünyada hiçbir güç terk ettiremez. İnancımız bize bunu emretmektedir.
Bir bilge kişi: “Savaşta başarı için en başta üç şeye ihtiyaç vardır: Para, silah ve inanç” demiş ve eklemiş: “Eğer bunlardan fedâkârlık gerekirse; paradan ve silahtan fedâkârlık edebilirsiniz, inançtan asla!”
Sarhoş keferenin silah ve serseri sayısının üstünlüğünden korkmuyoruz. Kahpeliklerinin, kalleşliklerinin ve iki yüzlülüklerinin farkına varıp, her zaman teyakkuz halinde olmaya mecburuz. Bu savaşı biz başlatmadık. Neticesine onlar katlanacaklar.
İnanıyoruz, güveniyoruz. Duâ edeceğiz, çalışacağız ve başaracağız Allah’ın izniyle.
21 yaşında Peygamber müjdesine mazhar olup İstanbul’u fetheden dedemiz Fatih Sultan Mehmed’in şu ikazını unutmayalım dostlar:
“Duâyı bırakanlar, öbür dünya cehenneminde yanacaklarsa, kılıcı bırakanlar da bu dünya cehenneminde yanacaklardır.”
Her iki cehennemde de yanmak istemiyoruz. Allah’ım her ne verirsen hayırlısını ve helâlini ver bizlere. Sevgili Habîbin hürmetine bu mazlum millete yardım eyle. Duâlarımız kılıç gibi keskin, kılıçlarımız hep duâlı olsun.
Sen yardım eyle ki, bu savaştan da zaferle çıkalım. Dinsin artık bu kan ve gözyaşı. Üstümüze sabır yağdır. Bize güç, kuvvet, birlik, dirlik, şuur ve huzur ver Rabbim. Ta ki, zalimler sevinmesin, mazlumlar üzülmesin.
Âmiin…