LA HAVLE- Baş Meselesi

İnsan vücudu; baş, gövde ve bacaklar diye üçe ayrılır. Baş, boyunla gövdeye bağlıdır. Bacaklar gövdeyi taşır.
İşitme, görme, koku ve tat alma duyu organlarıyla birlikte düşünce merkezi olan akıl ve beyin de baş da bulunur. Her organın, yaratılış gayesine uygun olarak yapması gereken vazifeleri vardır.
Hak ve hakikati görmeyen bir gözün, gön deliğinden farkı yoktur.
Tevhid sembolü minarelerden günde beş defa kurtuluşa çağıran ilahi daveti duymayan bir kulağın duvardaki kalburdan farkı yoktur.
Hakkı ve hakikati haykırmayan, haksızlık karşısında susan bir dilin delikteki yılandan farkı yoktur.
İnsanın düşünce merkezi dumura uğramışsa veya insan kafasını bir başkasına kiraya vermişse, ömür boyu omuzları üzerinde o yedi delikli tokmağı taşımanın bir manası kalır mı?
Kadim bir kültürün mensupları olarak irademizi meram babında, baş ile ilgili yerine ve zamanına göre kullanmak mecburiyetinde olduğumuz tabirlere bir bakalım.
Meselâ; “Baş açık ayak yalın. Baş çekmek. Başkaldırmak. Baş ağrıtmak. Baş aşağı gitmek. Baş başa bağlı, baş da şeriata bağlı. Baş edememek. Başa kakmak. Baş başa kalmak. Baş belası. Başını taştan taşa vurmak. Başının etini yemek. Başına devlet kuşu konmak. Başına buyruk olmak. Başının çaresine bakmak. Baştan savmak. Başa güreşmek. vs. Buna benzer daha yüzlerce deyim…
İnsan olarak kimimiz, kimin söylediğine bakarız kimimiz de söylenen sözün ne olduğuna! Kimin söylediğinden ziyade; önemli olan söylenen şeyin hak ve hakikat olması, yerinde ve zamanında söylenmiş olmasıdır.
Kimin söylediğini bilmiyoruz ama söylenen şu güzel sözler insanı derin bir tefekküre sevk ediyor, baktığımız yere göre bakış açımızı ayarlıyor.
Zira dilinin dizginini bırakıp da her istediğini söyleyen insan, mutlaka istemediğini de işitecektir!
“İnsanlığı görmezlikten gelirsen,
Kafaya da kelleye de ‘baş’ derler!
Biri leşte öter, biri gülşende,
Kargaya da bülbüle de ‘kuş’ derler!
İnsanoğlu kâh düşünür kâh görür.
Hayâle de gerçeğe de ‘düş’ derler!
Durduk yerde ortaya lâf atarsan,
Adama da eşeğe de ‘çüş’ derler!
Demek ki insan olan, kullandığı kavramların, kelimelerin, kısaca her şeyin şuurunda olmalı ve her şeyi de yerli yerinde kullanmalıdır.
Demir başka, toprak başka, taş başka.
Göz başkadır, kirpik başka, kaş başka.
Kafa başka, kelle başka, baş başka.
İnsan vücudunda başın önemi ne ise toplumun kendisini idare etmek için baş olarak seçtiklerinin önemi de odur. Hatta kıyas kabul etmeyecek derecede daha önemlidir. İnsan ve toplumlar aklını kiraya verip, fikrini ücretsiz izine çıkarıyorsa başına gelecek belalardan şikayet hakkı olmasa gerek!