La Galibe İllallah

Cenabı Hak arzı yaratmış ve insanı halifesi olarak vazifelendirerek ona emanet etmiştir. (Bakara, 30)
İnsanlık tarihinin başlangıcı olan bu dönemde İblis’in bu görevin ifasını engellemek üzere faaliyet gösterme talebine de müsaade edilmiştir. (Araf, 14-19)
Böylece insanın önünde iki yol ortaya çıkmış, gerekli uyarılar yapılarak seçim konusunda serbest bırakılmıştır. (İnsan, 3)
İnsan daha bu görevinin başında uyarılmış ve gerektikçe bu uyarılar tekrarlanmıştır:
“Birbirinize düşman olmak üzere yeryüzüne inin! Kim benim gönderdiğim rehbere uyarsa artık onlara ne korku vardır ne de üzüleceklerdir. İnkâr eden ve ayetlerimizi yalan sayanlara gelince onlar cehennemliklerdir ve orada devamlı kalıcıdırlar.” (Bakara, 36, 38,39)
Böylece başlangıçtan kıyamete kadar insanlık tarihi, Allah’ın yüklediği emaneti “ıslah” yolunu seçenler ve şeytana tabi olarak “ifsat” yolunu seçenler arasındaki hak batıl mücadelesi üzerine kurulmuştur.
Hak tarafında olanlar doğruyu, iyiyi, güzeli, faydalı ve adaleti; batıl tarafında olanlar ise yanlışı, kötüyü, çirkini, zararlı ve zulmü temsil ederler ve edegelmişlerdir.
Hak, sabit, vacip ve gerekli, her zaman doğru ve kusursuz olandır. Bâtıl ise gerçek olmayan boş şey, demektir.
Öyle olunca Hak ve Batıl mücadelesinden söz etmek de anlamsızdır. Çünkü Hak her zaman vardır, Batıl ise yoktur. Allah her zaman vardır, ortağı hiçbir zaman yoktur. Allah katında İslam her zaman asıldır, gayrısı yoktur. Nur her zaman vardır, karanlık (zulümat) aslen zaten yoktur. Varla yokun mücadelesi ifade edildiği gibi anlamsızdır.
“De ki: Hak geldi bâtıl yok oldu! Zaten bâtıl sürekli yok olucudur.” (İsra, 81)
Mücadele hak tarafında olanlarla batıl tarafta olanlar arasında olur. Batılı temsil edenler görüntüde kendilerini galip bile zannetseler hakkın zayi olmasından ya da batılın yerleşmesinden değil onların gözlerini kullanmayarak karanlığı var zannetmelerindendir. Hakkı savunanların gözleri sürekli açık olduğu için mücadele süreci nasıl ilerlerse ilerlesin Hak her zaman var olacak, Batıl diye bir şey hiçbir zaman var olmayacaktır. Dolayısıyla aslında Hak tarafında olanlar için hiçbir zaman mağlubiyet söz konusu olmayacaktır.
Bu iki tarafın mücadelesi imtihan gereğidir. İnsan, dilediği yolu seçmede serbest bırakılmış ama “başıboş” da bırakılmamış, bu seçimlerinden ve ortaya çıkacak sonuçlarından sorumlu tutulmuştur. Batıl taraftarları boş durmayacaktır, Hak taraftarları da üzerlerine düşeni sabırla yapmakla mükelleftir:
“İnkâr edenler, (insanları) Allah yolundan menetmek için mallarını harcarlar ve harcayacaklar da. Sonra bu kendilerine yürek acısı olacak, nihâyet yenilecekler.” (Enfal, 36)
“Onlara karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve cihad için bağlanıp beslenen atlar hazırlayın. Bununla Allah’ın düşmanını, sizin düşmanınızı ve onlardan başka sizin bilmediğiniz, Allah’ın bildiği (düşman) kimseleri korkutursunuz. Allah yolunda ne harcarsanız tam olarak size ödenir, hiç haksızlığa uğratılmazsınız.” (Enfal, 60)
“Fitne kalmayıncaya ve din tamamen Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın! Eğer vaz geçerlerse muhakkak ki Allah ne yaptıklarını görmektedir.” (Bakara, 193)
“Gönderilen peygamber kullarımıza şu sözümüz geçmişti: Mutlaka kendilerine yardım edilecektir ve galip gelecek olanlar mutlaka bizim ordumuzdur.” (Saffat, 173)
“Bilâkis biz, hakkı bâtılın başına çarparız da onun işini bitirir; bir de bakarsınız ki bâtıl yok olup gitmiştir. (Allah’a) yakıştırdığınız sıfatlardan dolayı yazıklar olsun size!” (Enbiya, 18)
“Gevşeklik göstermeyin, üzülmeyin; eğer inanmışsanız şüphesiz en üstün olan sizsiniz.” (Ali İmran, 139)
“İsterler ki Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürüversinler; ama inkârcılar hoşlanmasalar da Allah nurunu muhakkak tamamlayacak!” (Saff, 8)
“Hâlbuki asıl güç ve izzet Allah’ındır, Rasulü’nündür, Mü’minlerindir.” (Münafıkun, 8)
“ Allah, işinde her zaman galiptir. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler.” (Yusuf, 21)
LA GALİBE İLLALLAH.