Kursağımın Kerpiç Sığınağı

Bir çocuk hüzünle dönüyor yüzünü
Bu bir gidişti bilemedin
Yontulmuş hayvan sesleri arasında
Ki bunlar neredeyse insan sanılanlar
Koşturuyor bir atlı adam dört yana
Ve bir genç oturuyor kenarında kalabalığın
Ne İbrahim putlar arasında
Ne de bir Havari İsa’dan
Bu bir gidişti bilemedin
Bir yanılsama olabilir ancak
Bu sefer vehim değil
Bu şenliğin en içinde fakat şen değil
Bu bir gidişti bilemedin
Ağlıyor bir durak hıçkırıklar içinde
Ne bir anı ne de bir sancı için
Ağlıyor ağlamaksa
Bir çift güvercin ve bir karanfil
Buram buram kokuyor yosun tutmuş evi
Ölüm değil
Bu bir gidişti bilemedin
Saatin kadranında kırık silik bir yanılsama
Bir anu kesiliyor kasvetli göklere
Bir kölesi oluyor basit bir vitrinin
Yürüyor bir genç üç adım bir soluk
Benzi dupduru zihni soluk
Bu bir gidişti bilemedin
Eski insanlar koşarken dörtnala
Yakalayıp da göklerdeki meltemi
Katık ederlermiş adımlarına
Şimdi ben bir fert olarak ben-i âdemden
Hızlandıkça yitiriyorum tıkırtısını yaşamın
Yalnız içine saplandığım
Gürültü büyüyor bütün cesametiyle
Önce Basra harap oldu sonra
Ben kazanamayacağım bir yarışa girdim
Ey düşüncelerimin aznavur suratı
Ey kursağımın dört köşeli kerpiç sığınağı
Seni ben yaptım
Bir besmele çekip
Parmak uçlarımdan dirseklerime
Sana ben bulandım
Varsay beni yeter ki kalabalıklara katma
Olunca ne yapsak bir yer buluruz
Ölmedik olmayı bekliyoruz
Şimdi yüz defa da aldansam
Çıkmıyor sabahın serinliği üzerimden
Kim bilir hem kaç zamandır
Bir kuşluk vakti de görmedim ben
Nasıl tahammül edilir bilmiyorum
Ne vakti kaldı ne saati ömrümün
Ya rab bu hengâme benim değil
Bu çıkmaz, bu şenlik benim değil
Bir cismi de kalmadan hatırımda
Taşımak için ah ettiği çul gibi
Yük artık gömleğimin cebinde
Kemiklerim ardında
Yıllar öncesinden karışmışım kalabalıklar içine
Bir hiç kimseyim bir hiç kimsesin
Bir kimse
Ya Rab bu nasıl huma kuşu
Hem tartamayıp ah ediyor bir kilo çulu
Hem bağ edip bileğine yok ediyor asırlık yolu
Şimdi ne iyi ne kötü
Ne de şaibeli bir yanım yok
Bir köşem bir çizgim bir yerim yok
Büyük bir söz söylemeliyim
Ya da bağırmalıyım gücüm yettiği kadar
Neşveyle atılmış bir çığlığım bile yok
Öyle bir iştiha ile sarılmışım dünyaya
Neyse istediğim hakkında bilgim yok
Darılıp, sakınıyorum
Sana sana dönüyorum yönümü
Ya Rab telafi olmuş dargınlığım
İstikamet bulmuş menzilim yok
Güvercinler de dönmedi
Bir ses edip çağıran yok
Duruluyorum üzerime çöken soğuğa sarılarak
Sabahın serinliğinde bir neşvünema bularak
Bir haber bekliyorum yahut binlerce ulak