Kurbanlarımız Kurban Olsun

Kurbanlarımız Kurban Olsun

Kurbanlarımız kurban olsun, tüm peygamberlerin yoluna. Kurbanlarımız kurban olsun, ümmet için mazlum ve mustazaflar için. Kurbanlarımız kurban olsun, sırtı açık, ayakları çıplak ve karnı aç çocuklar ve kardeşler için. Eğer Allah’a biraz daha yaklaşacaksak yakın olmalıyız bu kardeşlerimize.

Tıpkı Hz. İbrahim’in aleyhisselam en sevdiğini kurban etmeye kalktığı gibi kalkışmalıyız kurban etmeye en sevdiğimizi, en değerli gördüğümüzü, Allah için en sevmemiz gerekenlere. Kurban ibadeti fert olarak yapılsa da bir ümmet olayıdır. Ümmet bilincinin ortak ürünüdür. Hz. Adem’le aleyhisselam başlayıp Hz. İbrahim’le aleyhisselam tekrar ümmetin dimağlarına yerleştirilince, bir heyulaya dönüşünce inancın temel direklerinden birini oluşturur.

Hz. Adem’in İki Oğlu

“O halde Rabbin için namaz kıl ve kurban kes.” (Kevser, 2). Kurbanlıklarımızı öyle bir kurban etmeliyiz ki bizim teslimiyetimizin aynısını kurbanlıklarımızda görmeliyiz. Tıpkı Hz. İsmail aleyhisselam gibi kurbanlıklarımız bizi, ruhumuzu teselli etmeli. Bizim onu eğittiğimiz gibi o da bizi eğitmeli.

Aslında kurban; kesimiyle, ibadetiyle tüm Müslümanları eğitmeli, en sevdiğini severek kurban etmeye hazırlamalı. “Onlara Adem’in iki oğluyla ilgili haberi oku. Hani her ikisi birer kurban sunmuşlardı. Birinden kabul edilmiş, diğerinden edilmemişti…” (Maide, 27). Kurban ümmet bilincinin oluşumunda büyük bir yüzde oluşturmalı.

Maddi bir yanı olduğu gibi aslında kurban tam bir inanç şahikası, inanç kubbesinin temel direklerinden biri. Sadaka için bile “Öyle vermelisin ki verdiğinde, sanmalıdır herkes nefret ettiğini verdiğini” diyor şair Mütenebbi. Telefon ağlarının insanlar arasında iletişimi sağladığı gibi kurbanlarımız ümmetin bireyleri arasındaki iletişimi, haberleşmeyi, rabıtayı kurabilir.

Kurbanlarımız Kurban Olursa

Kurbanların maddi değeri hiçbir zaman günümüzdeki kadar olmamıştır. Çünkü onların her şeyine o kadar muhtaç Müslüman ve mustazaf kardeşimiz var ki… Bizlerin heba ettiğimiz kısımları bile açlıktan ölen on binlerce kardeşimizi hayata döndürebilir. Hani bayramın o ikinci, üçüncü günü bizi bıktıran, usandıran, midemizi kaldıran kurbanlarımız… Bu durumda biz mi kurbanız, kurbanlarımız mı? Hz. Ali’den radiallahu anh rivayetle “Rasulullah aleyhisselam kurbanlıklara nezaret etmemi, etlerini, derilerini, çullarını tasadduk etmemi, kasaba bunlardan hiçbir şeyi ücret olarak vermememi emrettiler.” (Müslim, 1317/348; Buhari, 1625; Ebu Davud, 1769). Kurbanın her şeyi kurban olmalı, bir bölümünü ticarete dönüştürmemeli.

Kurbanlarımızın her damla kanında Müslüman kardeşlerimizi düşünmek, tüyleri sayısınca şükretmek, gözlerinin bakışında Hz. İsmail’i aleyhisselam düşünmek, kendimizi Hz. İbrahim’in aleyhisselam yerine koymak daha çok yaklaştırır bizi Rabbimize, adına kurban kestiğimize. Kurbanlarımızın etinin bir bölümünü fakire, yoksula ensarca dağıtmak Rabbimize bağlılığımızı pekiştirir. Tıpkı hac gibi… Bu sefer mekânlar farklı fakat aynı anda aynı şekilde aynı duygularla yerine getiririz kurban ibadetini. Etrafımızda pervaneler gibi dönen çocukların dimağlarına işler, onlara da farz olabilecek bu ibadet.

Yardımlaşmanın küçüklü büyüklü aynı anda yaşandığı nadir anlardandır. İbadeti aile büyüğü ifa eder ama bütün aile bireyleri ve eş, dost bir tarafından katkıda bulunur. İşte o an hayal etmek lazım tüm dünyadaki Müslümanları. Bunu başarabilirsek ham yüreğimizle yakalanmışız ve bu duygular zihnimize kazınmış demektir. Belki de yüreğimize akıtacağımız iki damla yaşla taçlandırabiliriz kurbanlarımızı.

Hele hele iki kurbanınız varsa birisini Afrika’daki, Filistin’deki, Çeçenya’daki, Doğu Türkistan’daki, Suriye’deki, Irak’taki bitap düşmüş, her şeyini, evini, yerini, çocuğunu, kocasını, karısını, akrabasını, zevkini, eğlencesini, gülücüğünü kısacası dünyasını kurban etmiş ailelerden birine gönderirsek ve bu esnada tüm bunları düşünürsek işte o an daha da yaklaşabiliriz Rabbimize. İşte o an bir binanın tuğlaları gibi kenetlenmeye namzediz demektir. Hz. İbrahim’e aleyhisselam sunulan koçu biz onlara sunmuşuz demektir. İşte o an kurbanlarımız kurban olmuş demektir.

Samimiyet Testimiz: Kurban

Allah Teâlâ nerede bir yetersizliğimizi görse bizi hemen kurban kesmeye sevk ediyor, yönlendiriyor. Adeta samimiyet testinden geçiriyor. Yetmedi, sadece kendisinden korkanlardan kabul edeceğini şart koşuyor. Eğer samimi değilsek, içten değilsek onu dahi kabul etmiyor yani bizi tamamen teslim almak istiyor. Teslim olanlar kurtuldu, olmayanlar… Sadece kurban ibadetinde yaşadığımız bireysel ya da toplumsal disiplin bizi dünyanın en disiplinli inanmışları kılmalı, ancak kurbanlarımız kurbansa. Disiplinli bir yaşamımız yoksa kurbanlarımızı ve onlardan müstefit olma durumumuzu siz düşünün.

İslam’da ibadet yoktur, ibadetler bütünü vardır. Çünkü Allah Teâlâ orucu hemen namaza endeksliyor. “Hac ve umreyi de Allah için tamam yapın. Eğer bundan alıkonursanız kolayınıza gelen bir kurban gönderin.” (Bakara, 196). Yani ben birine inanırım diğerine inanmam yok. Rasulullah aleyhisselam “İmkânı olup da kurban kesmeyen bizim namazgâhımıza yaklaşmasın” buyuruyor. Yine “Her kim namazdan önce kurban keserse o kendisi için et kesmiş olur…” buyurarak zaman disiplinini beyinlerimize işlemiş oluyor.

Yeryüzünde kurban ibadetinin kazandıracağı eğitimden yoksun yaşayan on milyonlarca Müslüman var. Onlara kurban kesme fırsatı oluşturarak bu eğitimden mahrum kalmamalarını sağlayabiliriz. Tıpkı Afrika’da bağışlanan kurbanların kesimlerinde insanların sabırla sıra beklemeleri, kanaatkârlıkları, yardımlaşmaları, aç-susuz, çocuklarıyla en azından birkaç günlerini bayram gibi yaşayabilmelerinin sağlandığı gibi…

Rasulullah’ın aleyhisselam Hendek Harbi’nde sahabenin keseceği oğlağı nasıl pişirip ikram edeceğini öğrettiği gibi, kendiyle birlikte ashabı yemeğe dâhil etmeyi öğrettiği gibi kurbanı, modern dünya Müslümanlarından fersah fersah geride yaşayanlar için fırsat eğitimine dönüştürebiliriz. Kadınların ve erkeklerin sahip olduğu rollere rol katabiliriz. İnfakta bulunmayı, temizlik ilkelerini, paylaşmayı, merhameti, hoşgörüyü, diğerkâmlığı gösterebiliriz. Biz bu hasletlere haiz isek… Müslümanların bir binanın tuğlaları gibi olduğunu anlatma fırsatını kurbanla yakalayabiliriz. Çocuklar doğar doğmaz kesilen akika kurbanları, çocuk dünyaya adımını atar atmaz O’na teslim ol çağrısı gibidir.

Zalimler İçin Yaşasın Cehennem!

Kurban ibadetinin her veçhesinin İslam düşmanlarına yansıyan bir etkisi var. Her bir etki bu insanların cesaretlerine, özgüvenlerine, umutlarına, sapık inançlarına balyoz gibi iniyor. Yani tahterevallinin bir ucundaki Müslümanlar zirveye çıktıkça İslam düşmanları yerin dibine/esfele safiline yaklaşıyor. Bu yüzdendir, kurban ibadetinin bileşenlerinin içini boşaltarak onu etkisizleştirmeleri. Nasıl ki dünya ilkbaharda derin derin nefes alıyorsa mazlum ve mustazaf Müslümanların ilkbaharını da kurban ibadeti oluşturuyor. Bu yüzden Müslümanlar Kurban’da ve Ramazan’da bombalanıyor.

Bütün dünyevi duygularımızı kurban vermeliyiz; süfli arzularımızı, kıskançlıklarımızı, mal ve evlada düşkünlüklerimizi, bencilliğimizi, büyüklenişimizi, saygısızlığımızı, inhisarı zihniyetçiliğimizi, vurdumduymazlığımızı, tembelliğimizi, bilgisizliğimizi, Allah’la yarışmamızı hepsini hepsini… Hz. İsmail’in aleyhisselam şakağı üzerine Hz. İbrahim’in aleyhisselam ayağının dibine yatırılıp kurban edilmeye kalkışıldığı gibi kurban etmeliyiz. “Ne zaman ki ikisi de bu şekilde teslim oldular, İbrahim oğlunu şakağı üzerine yatırdı…” (Saffat, 103).

Kurban etmeliyiz ki yaratıcımıza yaklaşalım. Bilelim ki kurban verdikçe Rabbimiz bizi ödüllendirecektir. Tıpkı Yakup peygamberin aleyhisselam Bünyamin’i verip hem Bünyamin hem de Yusuf’u aleyhisselam aldığı gibi. Hz. İbrahim’in aleyhisselam İsmail’i aleyhisselam kurban etmeye kalkışıp hem İsmail’i aleyhisselam alması hem de İshak’la aleyhisselam müjdelenmesi gibi. Yani fidye karşılığı. “Ve ona büyük bir kurbanlık fidye verdik.” (Saffat, 107). Bu duygularla kurban kesmek dünya Müslümanlarını kazanmamızı, onları gerçek anlamda dost edinmemizi sağlayacaktır. Müslümanlara yakın oldukça Rabbimize yakınlığımız artacaktır. Kurbanlarımız kurbansa… Biz kurban değilsek

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.