KUR’AN İKLİMİ-YASAK AĞAÇ DÜNYA’DA

“Derken Şeytan onların (Âdem ve Havva’nın), kendilerinden gizli kalan çirkin yerlerini kendilerine göstermek için onlara vesvese verdi: ‘Rabb’iniz, sizi şu ağaçtan başka bir sebepten dolayı değil, sırf ikiniz de birer melek ya da ebedî kalıcılardan olursunuz diye yasakladı.’ dedi. Ve onlara: ‘Ben gerçekten size öğüt verenlerdenim.’ diye yemin etti.” (A’râf 20-21)
Kur’an-ı Kerim’de Âdem -aleyhisselam-’ın yaratılışı bütün detaylarıyla anlatılır. A’râf suresinde de yaratılıştan bir özet verildikten sonra Âdem -aleyhisselam-’ın İblis -aleyhillaneh- tarafından nasıl yanıltıldığı, İblis’in Âdem -aleyhisselam-’a ve nesline, düşman olmasının gerekçeleri, insanı yanıltma yolları ve sinsi hareketleri ibret almamız için anlatılır.
Geçmişimizi kısaca özetlersek: Allah Teâlâ insanları dünya topraklarından alınan özle cennette yaratmış, kendi katından ruh üfledikten sonra bütün bilgilerle donatıp meleklerin huzuruna çıkartmıştır. İnsanın üstün özelliklerini gösterdikten sonra meleklerin Âdem aleyhisselama saygı secdesi yapmalarını istemiştir. İblis aleyhillaneh secde etmeyerek insana karşı düşmanlığını, kibrini ve Allah’ın emrine karşı da itaatsizliğini ortaya koymuştur. Bunun üzerine Yüce Allah Âdem’i ve Havva’yı cennette iskân etti ve:
“Ey Âdem, sen ve eşin cennette oturun, ikiniz de ondan dilediğiniz yerde bol bol yeyin, fakat şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz dedik.” (Bakara 35) buyurdu.
İblisin cezalandırılmasını yine iblisin isteği ile ahirete bıraktı. Dünyada insanoğlu var oldukça var olacağına dair de garanti verdi.
“İblis: Bana, (insanların) tekrar dirilecekleri güne kadar mühlet ver, dedi. Allah: Haydi, sen mühlet verilenlerdensin, buyurdu.” (A’râf 14-15)
İşte tam burada varlık âleminin varlık nedenleri imtihan hayatının ve dünyanın ana soruları belli oldu.
İnsandan istenen tavır:
•Allah’a iman ve itaat
Yasaklanan ise:
•Şeytana uymak ve Allah’tan uzaklaşmak.
“Allah, hanginizin daha güzel iş yapacağınızı denemek için ölümü ve hayatı yarattı.” (Mülk 2)
Yukarıdaki ayet aslında hayatta olmamızın gerçek nedeninin sınava tabi tutulmak olduğunu açıkça bildirir. Gayemizi ise her tercihimizde hakkı ve haklıyı seçmek, Allah’ın rızasına uygun olanı bulmak ve yaşamak; en güzel işlerin bilincinde ve şuurunda olmak olarak belirler.
Yukarıdaki ayetler çerçevesinde Âdem -aleyhisselam-’ın bu imtihan dünyasındaki tecrübesine bakalım ve kendimize dersler çıkartalım. Safımızı net belirleyelim ve sonuçtaki tavrımıza bakalım. Hatalarımıza rağmen Allah’ın yolunu tercih edip tevbe edebiliyor muyuz? Yoksa Şeytan gibi hatamızda ısrarcı mı oluyoruz? Samimi olarak nefsimize sorduğumuz bu sorunun cevabını ihtimalli değil kesin tanımlamalarla alalım ki kendimizi iyi tahlil ederek bize yakışanı yapalım.
Önce Cennette iken Âdem -aleyhisselam-’a Yüce Rabb’imizin nasıl nasihatlerde bulunduğuna bir bakalım.
“Bir vakit meleklere: ‘Âdem’e secde edin’ demiştik; hepsi secde etti. Yalnız İblis hariç, o diretti. Bunun üzerine: Ey Âdem! Dedik,
•Şüphesiz bu (İblis) sana ve eşine düşmandır.
•Sakın sizi cennetten çıkarmasın.
•Sonra sıkıntı çeker, perişan olursun.
•Şimdi burada senin için ne acıkma ne de çıplak kalma vardır.
•Yine burada sen susuzluk çekmeyecek, sıcaktan da bunalmayacaksın.” (Taha 116,119)
“Derken Şeytan onların (Âdem ve Havva’nın), kendilerinden gizli kalan çirkin yerlerini kendilerine göstermek için onlara vesvese verdi: ‘Rabb’iniz, sizi şu ağaçtan başka bir sebepten dolayı değil, sırf ikiniz de birer melek ya da ebedî kalıcılardan olursunuz diye yasakladı,’ dedi. Ve onlara: Ben gerçekten size öğüt verenlerdenim diye yemin etti.” (A’râf 20-21)
Bu ayeti kerimeler bize gösteriyor ki; yasak ağaçtan yenildiği zaman, Âdem ve Havva’ya verilen cennet nimetlerinde eksilme olacak; mahrem yerleri açılacak ve utanılacak şeyler olacak. İblis bunu biliyordu. Bilgisini de şeytana yakışır şekilde kullandı. İnsanı Allah katında ve melekler katında küçük düşürmeyi tercih etti. Tıpkı zamanımızda şeytana ücretsiz askerlik yapan insan şeytanlarının yalan yere yeminler ederek, “Gençlik bir daha ele geçmez, hayatını yaşa, ben nasihatçiyim yine de sen bilirsin.” gibi kulağa hoş gelen sözlerle gençliği aldattığı gibi.
“Onları hile ile aldattı. Ağacın meyvesini tattıklarında çirkin yerleri kendilerine göründü ve cennet yapraklarını üst üste yamayıp üzerlerini örtmeğe başladılar…” (A’râf 22)
Şeytanlar hayâsız ve iffetsiz olabilir ancak Âdem -aleyhisselam- ve Havva annemiz eşrefi mahlûkat yani yaratılmışların en şereflisi idiler. Onlara hayâ ve iffet yakışırdı. Öyle de yaptılar. Daha Allah Teâlâ emretmeden örtündüler. Rasulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’in bildirdiği gibi: “Hayâ imandandır.”
“…Rabb’leri onlara seslendi: Ben sizi o ağaçtan men etmedim mi ve şeytan size apaçık düşmandır, demedim mi? Dediler ki: Ey Rabb’imiz! Biz kendimize zulmettik, eğer bizi bağışlamaz ve bize rahmetinle muamele etmezsen muhakkak ziyana uğrayacaklardan oluruz!” (Araf 22-23)
Ayette de görüldüğü gibi “şeytanî tavır” (Allah’ın Âdem’e secde edin emrine İblisin kibirlenip de Allah’a isyanı gibi bir tavır) Âdem -aleyhisselam-’a yakışmazdı. Onun bilgeliği hatasını kabullenip Allah’ın rahmet kapısına münacatı gerektirirdi. O da öyle yaptı. Tevbe etti. Allah da affetti.
“Onlara dedik ki: Hepiniz oradan inin. Size benim tarafımdan bir hidayet rehberi geldiğinde, kim o hidayetçimin izinde giderse onlar için hiçbir korku yoktur. Onlar mahzun da olmayacaklardır. İnkâr edip âyetlerimizi yalanlayanlara gelince; onlar da cehennem ehlidirler. Orada ebedî olarak kalacaklardır.” (Bakara 38-39)
Dünyadayız artık. Âdem ve Havva yok ama çocukları Ahmetler, Mehmetler, Ayşeler, Fatmalar var. Unutmayalım ki; iblis ve iblisin çocukları da dünyada, “Şeytanlaşmış insanlar” da yasak ağaç(Allah’ın haramları) da. Bize Âdemlik yakışır, iblislik yakışmaz. Bize Muhammedî ahlak yakışır, şeytanlık yakışmaz. Bize tevbe yakışır, isyan yakışmaz. İblisin çocuklarına uymayalım! Hatalarımızdan tevbe ile arınalım. Unutmayalım ki; Yüce Yaratanımız:
“De ki: Duanız olmasa Rabb’im size ne diye değer versin!” (Furkan:77) buyurmaktadır.
Peygamberimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- de: “Günahlarından tevbe eden hiç günah işlememiş gibidir.” buyuruyor.