KUR’AN İKLİMİ- İslam’da Sadaka Vermenin Adabı

KUR’AN İKLİMİ- İslam’da Sadaka Vermenin Adabı

Yüce Allah, Bakara Suresi 271. âyette şöyle buyurmaktadır:

إِنْ تُبْدُوا الصَّدَقَاتِ فَنِعِمَّا هِيَ وَإِنْ تُخْفُوهَا وَتُؤْتُوهَا الْفُقَرَاءَ فَهُوَ خَيْرٌ لَكُمْ وَيُكَفِّرُ عَنْكُمْ مِنْ سَيِّئَاتِكُمْ

وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌ

Eğer sadakaları açıktan verirseniz o ne güzeldir. Eğer onları gizler ve bu şekilde fakirlere gizlice verirseniz, işte bu sizin için daha hayırlıdır. Allah da bu sebeple sizin günahlarınızdan bir kısmını bağışlar. Allah, yapmakta olduklarınızı çok iyi bilmektedir.”

Yüce Allah, bu âyet-i kerimede sadaka vermenin adabını açıklamaktadır. Sadaka, fakir ve yoksullara yapılan maddî yardımı ifade eden genel bir dinî kavramdır. Kur’ân-ı Kerîm ve hadislerde beş farklı anlamda kullanıldığını görmekteyiz. Sadaka kavramı, farz olan zekâtı içine aldığı gibi bedenin zekâtı olarak ramazan ayında verilen vacip olan fıtır sadakasını da içine alır. Ayrıca kişinin kendi iradesiyle belirlediği adak olarak isimlendirilen sadakayı da içine alır. İnsanın işlediği belirli suç ve hataları telafi etmek için ödediği fidye veya kefaret olarak isimlendirilen sadakayı da içine alır. Bütün bunların yanında insanın nafile olarak fakir ve muhtaçlara verdiği her türlü maddî yardımı da içine almaktadır.

İslâm âlimlerinin çoğunluğu, bu âyetin nafile olarak verilen sadaka ile ilgili olduğunu söylemişlerdir.[1] Bu âyetin Hz. Ebûbekir ve Ömer hakkında nâzil olduğu da rivâyet edilir. Bir gün Hz. Ömer, malının yarısını getirip Allah yolunda harcanmak üzere Hz. Peygamber’e verir. Hz. Peygamber: “Arkanda ailen için ne bıraktın ey Ömer?” diye sorduğu zaman, Hz. Ömer: “Malımın yarısını aileme bıraktım” diye cevap verir.

Hz. Ebûbekir ise âdeta kendinden dahi gizleyerek malının tamamını getirip Allah yolunda harcanmak üzere Hz. Peygamber’e verir. Hz. Peygamber: “Arkanda ailen için ne bıraktın ey Ebûbekir?” diye sorduğu zaman, Hz. Ebûbekir: “Allah ve Resûlünün vaatlerini bıraktım” der. Hz. Ömer bunu duyduğu zaman ağlayarak: “Ey Ebûbekir, anam babam sana feda olsun. Ne zaman hayır konusunda seninle yarıştıysam sen beni geçtin.” der.[2] İşte bu olayın akabinde yukarıdaki âyetin indiği rivâyet edilmektedir.

Fakir ve muhtaç insanlara yapılan yardımın/sadaka ve zekâtların açıktan yapılması câizdir. Ancak bazı İslâm âlimleri, farz olan zekâtın açıktan yapılması, nafile olarak yapılan yardımın/sadakanın ise gizli yapılması efdaldir demişlerdir. Çünkü farz olan zekât açıktan yapıldığı zaman diğer zengin müslümanların da zekâta teşvik edilmesi söz konusudur. Fakat farz olan zekâtın dışındaki yapılacak yardımların, verilecek sadakaların gizli yapılması efdaldir. Nitekim yukarıda zikrettiğimiz âyette buna işaret edilmektedir. Çünkü farz olan ve şeâir-i İslâmiyeden olan ibadetlere riya girmez. Fakat nafile yapılan ibadetlere riya/gösteriş girebilir.[3] Böylece insanın yaptığı ibadetlerin boşa gitmesi söz konusu olur.

Allah Teâlâ, riya ve gösteriş için yapılan hiçbir ameli kabul etmez. Ayrıca nafile olarak yapılan yardımlar/sadakalar açıktan yapılırsa yardım alan fakir ve yoksullar mahcup olup incinirler. Yüce Allah, “Ey iman edenler! Allah’a ve ahiret gününe inanmadığı halde malını gösteriş için harcayan kimse gibi, başa kakmak ve incitmek suretiyle, yaptığınız hayırlarınızı boşa çıkarmayın. Böylesinin durumu, üzerinde biraz toprak bulunan düz kayaya benzer ki, sağanak bir yağmur isabet etmiş de onu çıplak pürüzsüz kaya haline getirivermiştir. Bunlar kazandıklarından hiçbir şeye sahip olamazlar. Allah, kâfirleri doğru yola iletmez.[4] buyurmaktadır.

Bu âyette de yüce Allah, kullarını hayır yapmaya teşvik etmektedir. Ancak hayır yaparken gerek sözle gerekse hal ve hareketle, yardım yapılan fakir ve muhtaç insanlar, hor görülmemeli, yapılan yardımı başlarına kakmak suretiyle onlara eziyet edilmemelidir. Hayır yaparken sırf Allah rızası gözetilmeli, asla riya ve gösterişe girilmemelidir. Zira riya/gösteriş yapılan hayrın sevabını götürdüğü gibi insanın günah ve azaba duçar olmasına sebep olur. Onun için atalarımız, “Sağ elin verdiğini sol el görmesin.” demişlerdir. Nitekim Hz. Peygamber bir hadis-i şerifinde, hiçbir gölgenin bulunmadığı kıyamet gününde, kendi gölgesi altına alacağı yedi kişiyi sayarken onlardan birisinin de; “sağ elinin verdiğinden sol elinin haberi olmayacak derecede gizli sadaka veren kişi” olduğunu bildirmektedir.[5]

Genel anlamda hangi çeşit sadaka olursa olsun, Allah rızası gözetilerek yapılması gerekir. Bütün ibadetlerde olduğu gibi sadaka verirken riya/gösterişten kaçınmak gerekir. Ayrıca sadaka verilirken yardım yapılan muhtaç insanın başına kakmadan, sözle, hal ve hareketle onu incitecek bir davranışta bulunmadan verilmesi gerekir. Sadaka olarak verilecek mal, helâl yoldan kazanılmış olmalı, verilecek kişinin ihtiyacını karşılayacak en güzel mal seçilerek verilmelidir. Kötü, çürümüş, insanların rağbet etmediği modası geçmiş şeyler sadaka olarak verilmemelidir. Sadaka verirken kişinin en yakınındaki fakir ve muhtaç insanlardan başlaması daha efdaldir. Zira Hz. Peygamber’in de buyurduğu gibi “Kişinin yoksula bir sadaka vermesinin bir sevabı vardır. Akrabadan yoksul olana bir sadaka vermenin ise iki sevabı vardır. Birisi, sadaka sevabı, diğeri de akrabayı görüp gözetme sevabıdır.”[6]

 

Âyetlerden Çıkarılan İlkeler:

1.Kişi sahip olduğu malı, kendi başarısının ürünü olarak görmemeli, gerçek sahibinin Allah olduğunu, o malın kendisine emanet olarak verildiğini ve bir imtihan vesilesi olduğunu bilmelidir.

2.Verilen sadakanın, yapılan yardımın ne amaçla yapıldığını Allah çok iyi bilmektedir.

3.Verilen sadakalar, yapılan hayır ve hasenatlar, sırf Allah rızası için yapılmalıdır.

4.Sadaka verirken, hayır ve hasenatta bulunurken riya/gösterişten uzak durulmalıdır.

5.Riya/gösteriş, verilen sadakanın, yapılan hayır ve hasenatın sevabını ateşin odunu yakıp kül ettiği gibi yok eder.

6.Farz olan zekâtın açıktan verilmesi, nafile olarak verilen sadakaların ise gizli verilmesi efdaldir.

7.Yoksullara sadaka verirken, yardımda bulunurken yapılan yardım başa kakılmamalıdır.

8.Sadaka verirken, yardımda bulunurken yardım yapılan fakir ve yoksulu incitecek sözlerden, hal ve hareketlerden uzak durulmalıdır.

9.Sahip olduğu mal ve serveti, açık ve gizli olarak infak eden, sadaka verenlerin mükâfatı Allah tarafından kat kat verilecektir.

10.Sahip olduğu mal ve serveti, fakir ve muhtaçlarla paylaşmayan insanlar ise, ahirette büyük bir cezaya çarptırılacaklardır.

 


*     Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Temel İslam Bilimleri bölüm başkanı.

[1]     Zuhaylî, et-Tefsiru’l-münir, 3: 69.

[2]     Taberî, Câmiu’l-beyan, 3: 10, 11; İbn Kesir, Tefsiru’l-Kur’ani’l-azim, 1: 477-478; Vahidî, Esbabu’n-nüzul, 59; Zuhaylî, et-Tefsiru’l-münir, 3: 67.

[3]     Zuhaylî, et-Tefsiru’l-münir, 3: 70.

[4]     Bakara, 2/264.

[5]     Buhârî, Edeb, 36, Zekât, 16, Rikak, 24, Hudud, 19; Tirmizî, Zühd, 53; Nesâî, Kadâ’, 2.

[6]     Nesâî, Zekât, 82; Tirmizî, Zekât, 26; İbnMâce, Zekât, 28.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.