KUR’AN İKLİMİ- İslâm Güzel Ahlaktır

Yüce Allah, A’râf Sûresi 199. âyette şöyle buyurmaktadır:
خُذِ الْعَفْوَ وَأْمُرْ بِالْعُرْفِ وَأَعْرِضْ عَنِ الْجَاهِلِينَ
“(Resulüm!) Sen af yolunu tut, iyiliği emret ve cahillerden yüz çevir.”
İslâm dininin en yüce gayesi, insanları dünya ve ahiret mutluluğuna eriştirmektir. Bu da ancak güzel ahlak sayesinde olur. Ahlakın insanın söz ve davranışlarına büyük tesiri vardır. Zira ahlakı güzel olan insanın ağzından güzel söz çıkar. Davranışları da Allah ve resulünün emirlerine uygun olur. Allah resulü İslâm’ı kısa ve özlü bir cümleyle “İslâm güzel ahlaktır.”[1] şeklinde tarif etmiştir. Kendisi de bir hadis-i şerifinde, “Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.”[2] buyurmuştur. Nitekim yüce Allah da Hz. Peygamber hakkında “Hiç şüphesiz ki sen büyük bir ahlak üzeresin.”[3] buyurmak suretiyle O’nun ahlakını övmektedir.
O halde güzel ahlak nedir? Güzel ahlaklı insan nasıl olmalıdır ve güzel ahlak insana neler kazandırır? Bu soruların cevabını bilmek ve ona göre davranmak insana çok şeyler kazandıracaktır.
Yüce Allah, yukarıda zikrettiğimiz âyette peygamberine ve onun şahs-ı manevisinde bütün Müslümanlara, hata yapanları affetmeyi, iyiliği emretmeyi ve cahillerden uzak durmayı emretmektedir. Yine Fussilet sûresi 34-35. âyetlerde “İyilikle kötülük bir olmaz, sen (kötülüğü) en güzel bir şekilde önle. O zaman seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki candan bir dost olur. Bu güzel davranışa ancak sabredenler kavuşturulur; buna ancak (hayırdan) büyük payı olan kimse kavuşturulur.” buyurmaktadır. Demek ki yüce Allah, bu âyetlerde kötülüğe iyilikle mukabelede bulunmayı emretmektedir. Zira atalarımızın da dediği gibi “iyiliğe iyilik her kişinin kârı, kötülüğe iyilik er kişinin kârıdır.” İyilik yapana iyilik yapmak her insanın yapacağı bir davranıştır. Asıl önemli olan kötülük yapanı affetmek ve ona iyilikle mukabelede bulunabilmektir. Bu güzel davranışı ancak sabreden, sabırlı ve olgun müminler yapabilirler.
Âlemlere rahmet olarak gönderilen sevgili peygamberimiz, kendisine güzel ahlak nedir diye soran Ebu Hureyre’ye güzel ahlakı, “Sana gelmeyene git, vermeyene ver, sana haksızlık edeni affet.”[4] şeklinde tarif etmiştir. Hz. Peygamber, bu hadisiyle âdeta yukarıda verdiğimiz âyetleri açıklamaktadır.
Güzel Ahlakın Önemi
Güzel ahlak, insanı Allah’a yaklaştıran ve Allah’ın rızasını kazanarak cennete girmesine vesile olan bir haslettir. Nitekim Ebu Hureyre’nin rivayet ettiğine göre bir gün, Hz. Peygamber aleyhisselam’a “İnsanların cennete girmelerine vesile olan en çok hangi amelleridir ey Allah’ın Resulü?” diye sorulduğu zaman Hz. Peygamber, “takva sahibi olmak ve güzel ahlaktır.”[5] diye cevap vermiştir. Allah katında bütün insanlar eşittir. Beyazın siyah, zenginin fakir üzerinde hiçbir üstünlüğü yoktur. Allah katında tek üstünlük ölçüsü takvadır. Takva ise kul ile Allah arasında olan bir husustur. Kimin daha fazla takva sahibi olduğunu ancak Allah bilir. Takva sahibi insan, Allah’ın emir ve buyruklarına harfiyen uyar ve yasaklarından harfiyen sakınır. Güzel ahlak ise insanla diğer insanlar arasında olan bir durumdur. Güzel ahlak sahibi insanı Allah da sever kulları da sever. Bundan dolayı İslâm dininde güzel ahlaka çok önem verilmiştir. Gerek Mekke gerekse Medine döneminde ahlakla ilgili birçok âyet nazil olmuştur. Hz. Peygamber aleyhisselam güzel ahlak sahibi olduğu gibi ashabına ve bütün Müslümanlara güzel ahlak sahibi olmayı tavsiye etmiştir. Nitekim bu konuda Hz. Peygamber’den birçok hadis-i şerif nakledilmiştir. Bunlardan bazılarını şöyle zikredebiliriz: “Sizin en hayırlınız, ahlaken en üstün olanınızdır.”[6], “Sizin bana en sevimli olanınız ve kıyamet gününde bana en yakın olanınız ahlakı en güzel olanınızdır.”[7], “Kıyamet gününde müminin terazisinde güzel ahlaktan daha ağır bir şey bulunmaz.”[8]
Hz. Peygamber aleyhisselam, güzel ahlaka çok önem vermiş ve sık sık şu duaları yapmıştır: “Allah’ım yaratılışımı güzel yaptığın gibi ahlakımı da güzelleştir.”[9], “Allah’ım beni amellerin ve ahlakın en güzeline ilet. Amel ve ahlakın en güzeline ancak sen hidayet edebilirsin. Amellerin ve ahlakın kötüsünden beni koru. Zira amel ve ahlakın kötüsünden beni ancak sen koruyabilirsin.”[10]
İman Ahlak İlişkisi
İslâm dininde iman ve ahlak arasında çok sıkı bir ilişki mevcuttur. Nitekim Hz. Peygamber, “Müminlerin iman bakımından en mükemmel olanları, ahlakları en güzel olanlarıdır.”[11] buyurmak suretiyle bu ilişkiye vurgu yapmıştır.
Bu hadis-i şerifte imanın mükemmelliği güzel ahlak sahibi olmaya bağlanmıştır. Buradan iman ve ahlak arasında sıkı bir ilişki olduğu anlaşılmaktadır. Hz. Peygamber bir hadisinde gerçek mümini elinden ve dilinden diğer insanların emin olduğu kişi olarak tarif etmektedir. Bir insanın ahlakı güzel ise o kişinin imanı da mükemmeldir ve aynı zamanda olgun mümindir. Şayet kişinin ahlakı kötü ise imanı da zayıftır.
Ahlak İbadet İlişkisi
İslâm’da inananlara birtakım ibadetleri yapmaları farz kılınmıştır. Bu ibadetlerin inananlara farz kılınmasının önemli gaye ve hedefleri vardır. O hedeflerin en önemlisi ise insanı güzel ahlak sahibi yaparak insan-ı kâmil mertebesine çıkarmaktır. İslâm’da emredilen hangi ibadete bakılırsa bakılsın hepsinin de insanı bu yüce gayeye ulaştırmayı hedeflediği anlaşılmaktadır.
Mesela namaz ibadetini düşünecek olursak Yüce Allah Ankebut sûresi 45. âyette “(Resulüm!) Sana vahyedilen kitabı oku ve namaz kıl. Şüphesiz ki namaz, insanı hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah’ı anmak elbette ibadetlerin en büyüğüdür. Allah bütün yaptıklarını çok iyi bilir.” buyurmaktadır. Bu âyette ifade edildiği gibi Yüce Allah’ın emrettiği ve Hz. Peygamber’in kıldığı gibi kılınan mükemmel namaz, insanı her türlü hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Şayet kişinin kıldığı namaz, onu kötülüklerden, çirkin söz ve davranışlardın alıkoymuyorsa o halde kılınan namaz hakiki namaz değil, şekilden ibarettir. Çünkü hakiki namaz, kişiyi kötülüklerden uzaklaştırarak ahlakını güzelleştirip Allah’a yaklaştırır.
İslâm’ın yapılmasını emrettiği ibadetlerden biri de oruç ibadetidir. Oruç, imsak vaktinden iftar vaktine kadar insanın sadece yemekten, içmekten ve cinsi arzu ve isteklerden uzak durması değildir. Bilakis Müslüman bütün organlarına oruç tutturmalı, bütün çirkin sözlerden ve davranışlardan uzak durmalıdır. Zira yemekten, içmekten uzaklaşarak sadece midesine oruç tutturanlar için Hz. Peygamber, “Nice oruç tutan vardır ki, orucundan kendisine kalan sadece açlık ve susuzluktur.”[12] buyurmuştur. Yine başka bir hadislerinde Hz. Peygamber, “Kim yalan söylemeyi yalanla iş yapmayı terk etmezse, Allah’ın onun yemesini, içmesini terk etmesine ihtiyacı yoktur.”[13] buyurmuştur.
Oruç, bütün organlara tutturularak, haramlardan uzak durulursa o zaman insan günahlardan arınarak Allah’ın rızasına erişebilir. Aksi takdirde oruç insana hiçbir fayda sağlamaz.
Güzel Ahlakın İnsana Kazandırdıkları
Güzel ahlak, insana birçok değer kazandırır. Bunlardan en önemlilerini burada şöyle sıralayabiliriz:
1.Güzel ahlak insanın nefsini günahlardan ve kötülüklerden arındırır.
2.Güzel ahlak insanın bu dünyada huzurlu ve güzel bir hayat sürmesine vesile olur.
3.Güzel ahlak insanın kıyamet günü Hz. Peygamberle birlikte haşrolmasına vesile olur.
4.Güzel ahlak insanın Hz. Peygamber’in şefaatini hak etmesine vesile olur.
5.Güzel ahlak insanı Allah’a yaklaştırır.
6.Güzel ahlak insanın Allah’ın sevgisine ve rızasına ermesine vesile olur.
7.Güzel ahlak insanın cennete girmesine vesile olur.
* NEVÜ İlahiyat Fakültesi Temel İslam Bilimleri bölüm başkanı. msoysaldi@gmail.com
[1] Buhârî, “Hüsnü’l-hulk”, 27; Muttakî, Kenzü’l-Ummal, 3/17.
[2] Buhârî, Edebü’l-Müfred, 273; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 2/381; Malik b. Enes, el-Muvatta, Hüsnu’l-Hulûk, 8; Hâkim, Müstedrek, 2/613; Suyûtî, Celaleddin. Camiu’s-Sağîr, 1/79.
[3] Kalem 68/4.
[4] Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 4/158.
[5] Tirmizî, “Birr”, 55.
[6] Bk. Mâlik b. Enes, el-Muvatta, Husnü’l-Halk, 8; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 2/381.
[7] Buhârî, Fadâilu’s-sahabe, 3759; Tirmizî, “Birr”, 2018; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 4/193.
[8] Tirmizî, “Birr”, 62.
[9] Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 1/403.
[10] Nesâî, “İftitah”, 16.
[11] Ebu Dâvud, “Sünnet”, 4682; Tirmizî, “Radâ”, 1162.
[12] İbn Mâce,“Sıyam”, 21; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 2/373.
[13] İbn Mâce,“Sıyam”, 21.