KUR’AN iKLİMİ- Harcamada Orta Yolu İzlemek

KUR’AN iKLİMİ- Harcamada Orta Yolu İzlemek

Yüce Allah, İsrâ Sûresi 29-30. âyetlerde şöyle buyurmaktadır:

﴿وَلَا تَجْعَلْ يَدَكَ مَغْلُولَةً إِلَى عُنُقِكَ وَلَا تَبْسُطْهَا كُلَّ الْبَسْطِ فَتَقْعُدَ مَلُومًا مَحْسُورًا إِنَّ رَبَّكَ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَاءُ وَيَقْدِرُ إِنَّهُ كَانَ بِعِبَادِهِ خَبِيرًا بَصِيرًا

Eli sıkı olma; büsbütün eli açık da olma. Sonra kınanır, (kaybettiklerinin) hasretini çeker durursun. Rabbin rızkı dilediğine bol verir, dilediğine daraltır. Şüphesiz ki O, kullarından haberdardır, (onları) çok iyi görür.

İnsan, Yüce Allah’ın değer verip bütün canlılardan üstün kıldığı yüce bir varlıktır. Yani Yüce Allah, insanı eşref-i mahlûkat olarak yaratmıştır. Nitekim Yüce Allah, لَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنْسَانَ فِي أَحْسَنِ تَقْوِيمٍ  “And olsun ki, biz, insanı en güzel biçimde yarattık.[1] buyurmaktadır.

Allah Teâlâ insanı yeryüzünde halife olarak tayin etmiştir. Bu hakikati de Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle ifade etmektedir:

وَهُوَ الَّذِي جَعَلَكُمْ خَلَائِفَ الْأَرْضِ وَرَفَعَ بَعْضَكُمْ فَوْقَ بَعْضٍ دَرَجَاتٍ لِيَبْلُوَكُمْ فِي مَا آتَاكُمْ  “Sizi yeryüzünün halifeleri kılan, size verdiği (nimetler) hususunda sizi denemek için kiminizi kiminizden derecelerle üstün kılan O’dur.”[2]

ثُمَّ جَعَلْنَاكُمْ خَلَائِفَ فِي الْأَرْضِ مِنْ بَعْدِهِمْ لِنَنْظُرَ كَيْفَ تَعْمَلُونَ  “Sonra da nasıl davranacağınızı görmemiz için onların ardından sizi yeryüzünde halifeler kıldık (Onların yerine sizi getirdik).”[3]

Yüce Allah insana sayısız nimetler bahşetmiştir. Nitekim bir âyet-i kerimede şöyle buyurmaktadır:

وَآتَاكُمْ مِنْ كُلِّ مَا سَأَلْتُمُوهُ وَإِنْ تَعُدُّوا نِعْمَةَ اللَّهِ لَا تُحْصُوهَا إِنَّ الْإِنْسَانَ لَظَلُومٌ كَفَّارٌ

O size istediğiniz her şeyden verdi. Allah’ın nimetini sayacak olsanız sayamazsınız. Doğrusu insan çok zalim, çok nankördür![4]

Bütün bu üstün vasıflara rağmen insan yeryüzünde başıboş bırakılmamıştır.

أَفَحَسِبْتُمْ أَنَّمَا خَلَقْنَاكُمْ عَبَثًا وَأَنَّكُمْ إِلَيْنَا لَا تُرْجَعُونَSizi, boş yere yarattığımızı ve sizin hakikaten huzurumuza geri getirilmeyeceğinizi mi sandınız?[5]

İnsanın yeryüzündeki en önemli görevi, kendisini yaratan ve sayısız nimetler veren Yüce Allah’ı tanıyıp O’na iman edip kullukta bulunmasıdır. İnsan, Allah Teâlâ’nın kendisine verdiği nimetlerin değerini bilmeli ve şükretmelidir. Allah’ın lütfettiği nimetleri kullanırken de asla israf etmemelidir. Bütün nimetler Yüce Allah’ın insana bir emanetidir. Gerçek sahibi yüce Allah’tır. Nimetleri gerçek sahibinin rızası dâhilinde kullanmak gerekir.

Nimetleri kullanırken saçıp savurmak, aşırılığa kaçmak israf olarak değerlendirilmiş ve yasaklanmıştır. İslâm dininde israfın her çeşidi haramdır. O halde israf nedir?

Arapça bir kelime olan israf, sözlükte, “haddi aşma, hata, cehalet, gaflet” anlamına gelmektedir. İsraf eden kişiye de “müsrif” denilir.[6]

İsraf kelimesi, İslâmî terminolojide, “insanın yapmış olduğu her fiilde haddi aşması” anlamında kullanılmaktadır.[7] Ancak bu terim, daha ziyade maddî harcama için kullanılmaktadır.

İsrafı farklı şekilde tarif edenler de olmuştur. O tariflerden biri şöyledir: İnsanın sahip olduğu maddî ve manevî her şeyi ölçüsüz ve aşırı bir şekilde harcamasıdır. Mesela sahip olunan malı ve zamanı boş yere heba etmesidir.

İslâm dininde israf yasaklanıp haram kılındığı gibi cimrilik de yasaklanıp haram kılınmıştır. Cimrilik ise ihtiyaç olduğu halde eldeki malı harcamayıp tutmaktır.

İslâm dininde rızkı helal yoldan kazanmak ve bu kazancı israf ve cimriliğe kaçmadan mutedil bir şekilde kullanmak esastır. İslâm’da haram kazanç yerildiği gibi helal kazancın israf edilerek çarçur edilmesi de kınanmış ve yasaklanmıştır. İçki, kumar, fuhuş, rüşvet gibi ferdi ve içtimai birçok zararı olan şeylerde harcamada bulunmak israf ve haram olduğu gibi helal olan her şeyin de ihtiyaçtan fazla tüketilmesi israf ve haramdır. O halde hem sahip olduğumuz nimetleri hem de dünyadaki bütün kaynakları dengeli ve ölçülü bir şekilde kullanıp tüketmek zorundayız.

İslâm, insana özel mülkiyet hakkı vermiştir. Ancak sahip olunan değerleri sınırsız tasarruf etme hakkı yoktur. İnsan, “bu sahip olduğum mal-mülk bana aittir, istediğim gibi kullanırım” diye düşünmemelidir. İslâm, iktisadî hayata belli ölçüler getirerek israf ve cimriliği yasaklamak suretiyle müdahalede bulunmaktadır.

İsraf ve cimrilik âyet ve hadislerle yasaklanmıştır. Mesela:

وَكُلُوا وَاشْرَبُوا وَلَا تُسْرِفُوا إِنَّهُ لَا يُحِبُّ الْمُسْرِفِينَ “…Yiyiniz içiniz fakat israf etmeyiniz. Çünkü Allah israf edenleri sevmez.[8] buyurulmuş ve helal şeylerin yenilip içilmesi emredilirken israf etmek yasaklanmıştır. Yine başka bir âyette Yüce Allah şöyle buyurur:

وَآتِ ذَا الْقُرْبَى حَقَّهُ وَالْمِسْكِينَ وَابْنَ السَّبِيلِ وَلَا تُبَذِّرْ تَبْذِيرًا إِنَّ الْمُبَذِّرِينَ كَانُوا إِخْوَانَ الشَّيَاطِينِ وَكَانَ الشَّيْطَانُ لِرَبِّهِ كَفُورًا

Akrabaya, yoksula, yolcuya hakkını ver. Gereksiz yere de saçıp savurma. Çünkü böylesine saçıp savuranlar şeytanların dostlarıdırlar. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankördür.[9]

Yüce Allah bu âyet-i kerimede akraba, yoksul ve yolcuya hakkını vermeyi ve onlara yardım etmeyi emrederken malı saçıp savurup israf etmeyi ise yasaklamaktadır.

İslâm Peygamberi de harcamalarda titiz davranmayı tavsiye etmiş ve israftan kaçınmayı emretmiştir. Nitekim Hz. Peygamber bir gün Sa’d adlı sahabinin yanına uğrar. O anda Sa’d abdest almaktadır. Rasulullah Sa’d’ın suyu aşırı kullandığını görüp;

Bu israf da nedir ey Sa’d diye sorunca Sa’d:

Abdestte de israf olur mu diye cevap vermiş, Hz. Peygamber (s.a.v.):

“Evet, hatta akmakta olan bir nehirde abdest alsan bile israf etme” buyurmuştur.[10]

Hz. Peygamber, suyu akıp giden bir nehir kenarında abdest alırken bile israf etmemeyi tavsiye ettiğine göre hayatımızdaki bütün harcamalarımızı titiz bir şekilde gözden geçirip israftan uzaklaşmaya özen göstermeliyiz.

İnsanları israf etmeye sevk eden bir takım sebepler mevcuttur. Bunlardan en önemlilerini şöyle sıralayabiliriz:

1. Sefihlik (aklî yetersizlik),

2. Cahillik,

3. Lüks yaşama tutkusu,

4. Riya ve gösterişe düşkünlük,

5. Malı kazanmada emek sarf edip alın teri dökmemek.[11]

Günlük hayatımızda birçok israf çeşidinin olduğunu görmekteyiz. Bunları da şöyle sıralayabiliriz:

1. Yeme-içmede israf,

2. Giyim-kuşamda israf,

3. Zamanın israfı,

4. Doğal kaynakların israfı,

5. Törenlerde yapılan israf.[12]

İslâm dini, insan hayatını düzenlemiş ve inançta, amelde, ahlakta, mal kazanma ve harcamada, sevmede, nefret etmede kısacası her şeyde dengeli olmayı emretmiştir.

İfrat ve tefrit diye nitelendirilen her türlü aşırılıktan uzak durmak, her şeyde orta yolu takip etmek gerekir. Müslüman, her hususta mutedil davranmayı kendisine ilke edinmelidir.

Nimetlerin harcanması hususunda ifrat ve tefrit, israf ve cimrilik şeklinde ortaya çıkmaktadır. Her ikisi de Kur’ân-ı Kerîm’in emri olan denge prensibini bozmaktadır. Nitekim Yüce Allah her iki davranışın da doğru olmadığını, ölçülü ve dengeli davranmak gerektiğini şöyle ifade etmektedir:

وَلَا تَجْعَلْ يَدَكَ مَغْلُولَةً إِلَى عُنُقِكَ وَلَا تَبْسُطْهَا كُلَّ الْبَسْطِ فَتَقْعُدَ مَلُومًا مَحْسُورًا

Elini boynuna bağlı kılma (cimri olma) ve büsbütün onu açıp israf da etme ki sonra kınanmış olursun ve eli boş açıkta kalırsın.[13]

Bu âyetten de anlaşıldığı gibi Yüce Allah iktisadı emretmektedir. İktisat ise harcamada ve tüketimde itidal üzere davranmaktır.

Kur’ân-ı Kerîm’de israf ve cimrilik yasaklanmakla birlikte israf ve cimrilik yapanlar Allah’ın sevmediği kişiler olarak nitelendirilmektedir. İnsan cimrilik duygusundan kurtulmaya davet edilirken bunun yerine cömertlik duygusunun geliştirilmesi tavsiye edilmektedir. Nitekim Allah Teâlâ’nın cimrileri ve cimriliği başkalarına tavsiye edenleri sevmediği şöyle ifade edilmektedir:

الَّذِينَ يَبْخَلُونَ وَيَأْمُرُونَ النَّاسَ بِالْبُخْلِ وَيَكْتُمُونَ مَا آتَاهُمُ اللَّهُ مِنْ فَضْلِهِ وَأَعْتَدْنَا لِلْكَافِرِينَ عَذَابًا مُهِينًا

Cimrilik eden ve insanlara da cimriliği tavsiye eden, Allah’ın kendilerine lütfundan verdiğini gizleyen kimselerdir. Biz, kâfirler için alçaltıcı bir azap hazırladık.[14]

Cimrilik insana hiçbir fayda sağlamadığı gibi aksine insanın ahirette büyük bir azaba duçar olmasına sebep olmaktadır. Nitekim Yüce Allah cimrilik yapanları şöyle ikaz edip uyarmaktadır:

وَلَا يَحْسَبَنَّ الَّذِينَ يَبْخَلُونَ بِمَا آتَاهُمُ اللَّهُ مِنْ فَضْلِهِ هُوَ خَيْرًا لَهُمْ بَلْ هُوَ شَرٌّ لَهُمْ سَيُطَوَّقُونَ مَا بَخِلُوا بِهِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَلِلَّهِ مِيرَاثُ السَّمَوَاتِ وَالْأَرْضِ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌ

Allah’ın, kereminden kendilerine verdiklerini (infakta) cimrilik gösterenler, sanmasınlar ki o, kendileri için hayırlıdır; tersine bu onlar için pek fenadır. Cimrilik ettikleri şey de kıyamet gününde boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.”[15]

Allah Resulü de cimriliğin haram olduğunu ve kötü bir özellik olduğunu şöyle ifade etmektedir: خَصْلَتَانِ َﻻ تَجْتَمِعاَنِ في مُؤْمِنٍ: الْبُخْلُ، وَسُوءُ الخُلْقِ

İki haslet vardır ki bir mü’minde asla beraber bulunmazlar: Cimrilik ve kötü ahlâk.”[16]

Bu hadis-i şeriften anlaşıldığına göre cimrilik ve kötü ahlak müminde bulunmaması gereken iki kötü huydur. Bunlardan bir an önce kurtulmak gerekir.

Netice olarak diyebiliriz ki Yüce Allah, insanı eşref-i mahlûk olarak yaratmış ve yeryüzünde halife olarak tayin etmiştir. Halife olarak tayin edilen insan, başıboş bırakılmamıştır. Yüce Allah insana sayısız nimetler bahşetmiştir. Bu nimetler Allah’ın insana bir emanetidir. İnsan da Allah’ın kendisine lütfettiği nimetleri gerçek sahibi Allah Teâlâ’nın rızasına uygun olarak kullanmalıdır. Cimrilik ve israf etmemeli, orta yolu takip etmelidir. Zira cimrilik de israf da yasaklanmış ve haram kılınmıştır. İnsan, bu dünya hayatında daima Allah’ın kontrolü altındadır. Hal ve hareketlerine dikkat etmelidir. Zira her hareketi izlenmekte ve kaydedilmektedir:

مَا يَلْفِظُ مِنْ قَوْلٍ إِلَّا لَدَيْهِ رَقِيبٌ عَتِيدٌİnsan iyi kötü hiçbir söz söylemesin ki yanında gözetleyen, dediklerini kayıt eden bir melek hazır bulunmasın.”[17]

İsraf, fertlerin ve toplumların çöküşünde önde gelen etkenlerden biridir. Allah’ın bizlere verdiği nimetleri O’nun emri doğrultusunda kullanarak israftan ve cimrilikten sakınmalıyız.

Ne mutlu hayatını Allah ve Resulünün emirleri doğrultusunda düzenleyip de israf ve cimrilikten sakınanlara!

 


*     NEVÜ İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi. msoysaldi@gmail.com

[1]     et-Tîn 95/4.

[2]     el-En’âm 6/165.

[3]     Yunus 10/14.

[4]     İbrahim 14/34.

[5]     el-Mü’minun 23/115.

[6]     İbn Manzûr, Ebu’l-fadl Cemalüddin Muhammed b. Mükerrem, Lisanu’l-Arabi’l-Muhît, 3.Baskı, (Beyrut: Daru’l-fikr, 1994), 9/148; Rağıb el-İsfahanı, Ebu’I-Kasım Hüseyin b. Muhaınmed, Müfredatıı Elfazı’l-Kıır’an, (Beyrut: ed-Daru’ş-Şamiyye, 1992), 407.

[7]     Cürcânî, Ali b. Muhammed eş-Şerif, Kitabıı’t-Ta’rifât, (Beyrut: ts.), 24.

[8]     el-A’râf 7/31.

[9]     el-İsrâ 17/26-27.

[10]    İbn Mâce, “Taharet”, 48; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 2/221.

[11]    Mehmet Soysaldı, Kalbin Manevî Hastalıkları, (Ankara: Bizim Büro Basımevi, 2006), 145-155.

[12]    Soysaldı, Kalbin Manevî Hastalıkları, 155-163.

[13]    el-İsrâ 17/29.

[14]    en-Nisâ 4/37.

[15]    Âl-i İmrân 3/180.

[16]    Tirmizî, “Bir”, 41, 4/343.

[17]    el-Kaf 50/18.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.