KUR’AN İKLİMİ-Bırak Gel

KUR’AN İKLİMİ-Bırak Gel

“Onlar ki, inandılar, hicret ettiler, Allah yolunda savaştılar. Onlar ki, göçmenleri barındırdılar ve yardım ettiler, işte gerçek mü’minler onlardır. Onlar için bağış ve bol rızık vardır.” (Enfâl, 74)

Dünya; bir mücadele ve meşakkat yeridir. İnsan da bu dünyanın en önemli varlığı hatta tabir yerinde ise ev sahibi rolü oynayan yetkili kiracısıdır. Her akıllı bilir ki bu dünya atalarının değildi, kendisinin de olmayacak. Burası atalarımızın tam tanımı ile “Yer – Yeryüzü”dür. Burası insanı hem maddeten içine çeker, yer ve yutar hem de manen yer, köleleştirir ve kendine hizmet ettirir.

İnsan kendini bu kısa hayatında ya diğer behaim gibi sadece dünyanın bir süsü ve ziyneti görür ve diğer mahlûkata karşı gurur ve kibrinden merhametsizleşir, bitki ve hayvanata zarar verir ya da kendinin aşığı olur da; bedeninin sağlığı-sıhhati, iyi beslenmesi ve uzun yaşaması için gayret eder. Hayata tamamen hayvani bir yönden bakar; çıkarı, rahatı ve nefsanî arzuları önünde kural ve kutsal tanımayıp kendine tapınır ve hatta tapılmasını isteyen bir zalim olur.

Kur’an, insanı ve neden dünyada var olduğunu; buradan sonra nerede ve ne olacağını tanımlayarak insanı bu başıboşluktan ve başıbozukluktan kurtarır. Ona dünyanın kendisini yok edemeyeceği ölümsüz bir hedef ve uğraşı alanı ortaya koyar. Bu alan kişinin yaratıcısı ile buluşması, ona imanı ve hakkıyla itaatidir. Bu da takvanın ilk basamağıdır. Allah mü’minleri yolsuz ve rehbersiz bırakmaz, mü’minlerin dostudur. Onlara hidayet eder, yol gösterir. Bu yol gösteriş Kur’an’da Muttakilere rehberlik olarak tanımlanır.

Takva, Kur’an’da üç mertebede ifade buyrulur:

  1. İman edip küfür ve şirki terk etmek.
  2. Büyük günahlardan kaçınmak, küçük günahları tekrar tekrar işlemekten uzak durmak ve farzları eda etmek.
  3.  Bütün benliği ile Allah’a dönmek ve insanı Allah’tan alıkoyan her şeyden uzak durmak.

Bu üç tanım da Allah için her şeyi bırakmak terk etmek ve uzaklaşmak anlamlarına gelen hicreti tanımlar. Rasulullah aleyhisselam Efendimiz; “Muhacir; Allah’ın yasakladığı şeyi terk edendir.” (Buhari) buyurarak hicretin ve muhacirliğin, zaman-mekân ve şahıslarla sınırlanmasını kaldırarak onları ebedileştirir.

Mekkeli müşrikler, Rasûlullah aleyhisselam’ın davetini etkisiz bırakmak, insanları ona tabi olmaktan alıkoymak için çeşitli yollar denediler. İman edenlere karşı hırçınlaştılar, işkenceler yaptılar, hayatı Müslümanlar için tahammül edilmez bir hale getirdiler. Bugün de ilk Muhacirlerle kıyas yapmak mümkün olmamakla birlikte, sırf; “Allah’tan başka Rab yoktur” dediği için yurdundan çıkarılanlar ayetlerde övülen muhacirler topluluğundandır. “Biz İslâm’ı ayakta tutamayacak kadar zayıf kimseler idik” demek bizi kurtarmayacaktır. İslâm bir bütündür, parçalanamaz. Kötülüklere elimiz ve dilimizle müdahale imkânımız yoksa İslam’ı yaşamak için kötülükleri kalbimizle kabullenmemek, buğzetmek, gayrimüslimler arasında bulunup da dinini ayakta tutamayan herkesi kapsayan bir çeşit manevi hicrettir.

Süheyb b. Sinan köle olmasına karşın her türlü ezayı göze alarak Mekke’de Müslümanlığını açıklayan ilk dört Müslümandan birisidir. Allah yolunda hicrete çıktığında da kazandığı bütün varını hatta yiyecek ve içeceklerini de yolundan çekilmeleri karşılığında müşriklere vererek Rasulullah’ın peşinden yola çıkmıştı.

Hz. Peygamber aleyhisselam da şöyle buyurmuştur: “Her kim diniyle bir yerden bir yere hicret ederse, gittiği yer bir karış yer de olsa cennette İbrahim ve Muhammed onun arkadaşı olur.”

Allah rızası için yapılan hiçbir şeyin karşılıksız kalması mümkün değildir. Bu nedenle geride ne varsa Eş-dost, akraba, ev-bark, mal ve mülk hepsini terk edip ona hicret etmelidir, bırakıp ona gelmelidir. Evet, Aişe annemizden Rasulullah aleyhisselam’ın;

“Mekke’nin fethinden sonra artık hicret yok; fakat cihad ve niyet vardır. Allah yolunda savaşa çağırıldığınız zaman hemen katılın.” (Buhari) hadisi şerifi ile Mekke’ye hicret bitmiştir. Ancak; bir İslâm ülkesinde kötülerle ve kötülüklerle mücadele ve bunları kabullenmeden Allah rızası için çalışmak da bir hicrettir.

“Allah, sizlerden iman edip salih amellerde bulunanlara, kendilerinden öncekileri sahip ve hâkim kıldığı gibi kendilerini de yeryüzüne sahip ve hâkim kılacağını, onlar için beğenip seçtiğini (İslâm’ı) onların iyiliğine yerleştirip koruyacağını ve geçirdikleri korku döneminden sonra, bunun yerine onlara güven sağlayacağını vaat etti. …” (Nur, 55)

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.