KUR’AN İKLİMİ- Allah’a Koşun

“Öyleyse Allah’a koşun, gerçekten ben size O’nun tarafından gönderilmiş apaçık bir uyarıcıyım.” (Zariyat: 50)
Kur’an-ı Kerim’in ikinci suresi olan Bakara Suresinin girişinde kitabın özellikleri, müminlerin özellikleri, inkârcıların özellikleri ile ikiyüzlülerin yani münafıkların özellikleri çok veciz bir şekilde özetlenir. İstenir ki Allah’a ve efendimiz (sav)’e vahiy yoluyla bildirdiği ayetlerine iman; yalansız, hilesiz, halisane bir teslimiyetle olsun.
Kur’an-ı Kerim’e göre ayet, Allah’ın kullarına seslendiği ilahi mesajlarıdır. Bu ayetler sureleri, sureler de Kur’an’ı oluştururlar. Rabbimiz bütün evreni Kur’an’ın anlaşılabilmesi için belgeler olsun diye sanki yazılı bir kitap gibi yaratmıştır. Göklerin ve yerin belli bir düzende yaratılışı, dünyanın, canlıların yaşamasına elverişli hale getirilişi, hayat kaynağı suyun gökten indirilişi, aynı su ile farklı yiyecek ve meyvelerin bitirilişi, güneşin ısı ve ışık kaynağı oluşu gibi bütün her şey “her şeyi bilen, her şeye gücü yeten dilediğini yapan yüce Allah’ın varlığına apaçık delildir. Tabi ki evren kütüphanesinin okumasını bilene, alfabesini çözene.
Evren kitabının okunması gereken bir sayfası da insandır. “Kesin olarak iman edenler için, yeryüzünde ve kendi nefislerinde nice ibretler (ayetler) vardır. Hiç görmüyor musunuz?” (Zâriyat: 20-21)
Hayat denen şey ilahi senkronizasyonla uyumlu yaşamaktır. Yüce mevlamızın koyduğu yaratılış kuralları ile bizim gibi birer ümmet olan kuşlar, hayvanlar, bitkiler ile sürekli Rabbimizi tesbih eden evrenin zikrine, hatta gök gürültüsünün zikrine ve tesbihatının ritmine uymak, tabiri yerindeyse evrenin kalbini kalbimizde duymak ve hemhal olmaktır.
Sadece bu zikri ve tesbihatı hissetmeye çalışıp, gözümüzü kapatıp gönlümüzü bu muhteşem ahenge bırakmak bile paslarımızı silecek ve gözümüzü açacak ve Rabbimizin manevi benliğimize yerleştirdiği alfabe ile O’nun evrendeki ayetlerini okumaya ve anlamaya başlayacağız. Bu hal bizi; “Sen öğüt verip hatırlat. Çünkü hatırlatmak müminlere fayda verir.” (Zariyat: 55) ayetinin kapsamındaki öğütlerin fayda verdiği, imanı ve ameli bütün bir mümin yapacaktır.
“Gerçek müminler ancak o müminlerdir ki, Allah anıldığı zaman yürekleri ürperir, ayetleri okunduğu zaman imanlarını arttırır. Ve bunlar yalnızca Rablerine tevekkül ederler. Onlar ki, namazı gereği gibi kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yoluna harcarlar. İşte gerçekten mümin olanlar onlardır. Onlara Rablerinin katında dereceler vardır, bağışlanma ve değerli rızık vardır.” (Enfal: 2-4)
İlahi tesbihata uymayıp şeytanların peşinden giden, Rabbinin ihsan ettiği nimetlere şükretmeyen, elindekileri küçük ve yetersiz gören, yok yok diyen nankör ve ikiyüzlülerin kafasının karışıklığı ve gönlünün dalgası bitmeyecektir.
“…Onlar ateşe çağırırlar, Allah ise izniyle cennete ve mağfirete çağırır…” (Bakara: 221)
“Öyleyse Allah’a koşun, gerçekten ben size O’nun tarafından gönderilmiş apaçık bir uyarıcıyım.” (Zariyat: 50) diyen Allah’ın rahmet peygamberinin davetine cevap verelim. Resulünün peşinden gidenlerden olalım. Işığı gördüğü halde ateşin yakacağını hesaplayamayan pervaneler gibi olmayalım. Efendimiz buyuruyor ki;
“Benimle sizin durumunuz ateş yakan bir adamın örneğine benzer. Pervane ve kelebekler ateşe düşmeye başlayınca adam onları engellemeye çalışır. Ben de sizi kuşağınızdan tutup ateşten korumaya çalışıyorum ama siz elimden kaçıp ateşe gidiyorsunuz.” (Müslim)
Şeytanlaşmış insanların peşine takılarak cehennemin ateşini eğlence ve mutlu gelecek ışıkları zanneden kelebekler olmayalım. Yalan, gıybet, hile, iftira, haram kazanç, edepsizlik, faiz, içki, kumar velhasıl Allah’ın gazabını çekecek şeylerle hayatımızı geçirip dünyada ve ahirette yüzümüzü kızartmayalım. Eşimizin dostumuzun, çoluk çocuğumuzun yüzüne bakamayacak duruma düşüp; “Keşke hayatım için bir şeyler yapıp gönderseydim.” diyen kâfir, müşrik ve münafıklarla aynı suç çizgisine düşmeyelim. “Artık o gün Allah’ın edeceği azabı kimse edemez. Onun vuracağı bağı kimse vuramaz.” (Fecr: 24-26)
Gönül hoşnutluğu ile emaneti teslim eden kullardan olalım ve hayatımıza meleklerin kapısında karşıladığı cennetlerde devam edelim. “Ey huzura kavuşmuş insan! Sen O’ndan hoşnut, O da senden hoşnut olarak Rabbine dön. (Seçkin) Kullarım arasına katıl ve cennetime gir!” (Fecr: 27-30)