KUR’AN İKLİMİ-Aklı Kullanmak

KUR’AN İKLİMİ-Aklı Kullanmak

“Yoksa sen onların kulaklarının işittiğini ve düşünebildiklerini mi sanıyorsun? Onlar hayvanlar gibidirler. Hatta hayvanlardan bile daha şaşkın yoldadırlar.”(Furkan:44)

Akıl kısaca; varlığın hakikatini idrak eden, kavramlar arasında ilişki kurup önermelerde bulunan, kıyas yapabilen, maddî olmayan, fakat maddeye tesir eden güçtür. Akıllı kimse ise bu güce sahip ve bunu kullanabilen kişidir. Tabii ki aklı kullanabilmek için doğru bilgi edinme yollarına ve edinilen bilgileri kullanacak doğru ortamın bilinmesine de önemle ihtiyaç vardır.

İnsan için bilgi edinme yollarının en önemlisi tevatürlerdir. Yani insanlık tarihi boyunca yanlışlanamayan doğru bilgilerdir. Akıllı bir insanın biriktirmesi gereken öncelikli bilgilerin arasında inancı, ailesi, ülkesi, ahlaki ve kültürel değerleri olmalıdır.

Bireysel özgürlüklerin geliştirilmesi adına mücadele veriyorum diyen ve kendi seçimlerinin doğru olduğunu iddia eden kişi aslında bireysel özgürlük değil; kendi rahatı ve konforu için aile bağlarını, konu komşu, örf, adet, akraba, din, millet, devlet, vatan ve bayrak… gibi değerlerin içini boşaltmış, dolayısıyla bu değerler ve onların gerektirdiği davranışlardan kurtulmuştur. Ancak, kendini yalnızlaştırdığının, insan ve insanlığa ait ortak ne varsa uzaklaştığının farkında olmadan hala kendini insan, Müslüman ve akıllı sayan ama farkında olmadan akıl tutulması yaşayan bir zavallı olmuştur.

Materyalistlere göre akıllı insan özgür insandır. Hakkı kendi tarif eder ve haklarını özgürce talep eder. “Nerede yaşayacağıma, nerede çalışacağıma ya da hayatımı kiminle birlikte geçireceğime karar verme hakkı benimdir. Diğer kişilerin haklarına saygılı olduğum sürece, dilediğim şeyi yapmamı kimse engelleyemez…” vs diyerek ailesine ve milletine karşı görevlerini güçlü iken yok sayar, zayıf düşünce de ailesine ve milletine sitem eder. Kendisinin de en azından insan olduğunu ve bazı hakları olması gerektiğini söyler.

“Kötü duygularını –ihtiraslarını –kendisine tanrı edinen kimseyi gördün mü? Şimdi ona sen mi vekil olacaksın?”(Furkan, 43)

Akıllılık, bağnazlık ve kör taassubu reddeder. Kur’ân-ı Kerîm’e göre insanı insan yapan, onun her türlü aksiyonlarına anlam kazandıran, ilâhî emirler karşısında sorumluluk altına girmesini sağlayan özelliği aklı olmasıdır.

Ayetteki hevasını ilahı edinmek; canının istediğinden başkasını tanrı tanımayan, demektir. Böyle kimselerde hiç hak severlilik yoktur, sade bir bencillik vardır. İsteği de kuruntulardan ibarettir. Bunlar, delil, tanık, hak, hukuk tanımaz, yalnız kendi istek ve zevkine taparlar, zevkleri kendilerinin felaketine sebep olduğunu bilseler de yaşantıları değişmez. Dini de insanın soyut duygularından, yani sadece istek, arzu ve zevklerinden ibaret sayarlar.

Peygamber aleyhisselam şöyle buyurdu: “Yüce Allah’ın yanında sema gölgesi altında Allah’tan başka tapılan tanrılar içinde, uyulan hevadan -nefsin ihtiraslarından- daha büyüğü yoktur.”

Hadis-i şerif, bütün değişmez ölçüleri, yerleşmiş ve bilinen kriterleri çiğneyen bir kimsenin dışa vurmuş ruh halini çok derin bir örnekle gözler önüne seriyor. Ayetlerin akışı da arzularına kulluk eden, şehvetlerinin ve ihtiraslarının buyruğuna giren, kişiliklere karşı son adımı da atıyor ve onları aşağılık bir düzeye yuvarlıyor:

“Yoksa sen onların kulaklarının işittiğini ve düşünebildiklerini mi sanıyorsun? Onlar hayvanlar gibidirler. Hatta hayvanlardan bile daha şaşkın yoldadırlar.”(Furkan, 44)

Düşünme, kavrama ve bunun sonucunda bilinçli olarak tavır takınma insanı hayvandan ayıran en büyük özelliktir. İnsan, bu özelliklerden yoksun olduğu zaman hayvandan bile daha aşağı bir düzeye düşebiliyor. Çünkü evcil hayvanlar kendilerine bakanlara bağlanırlar, kendilerine iyilik edenlerle kötülük edenleri seçerler, faydalarına olan şeyleri arar, zarar veren şeylerden kaçarlar, yediği içtiği yeri tanır, öğrendiği yolu şaşırmazlar. Kendilerine verilen güçlerde tembellik etmez, yaratıldıkları şekilde kullanırlar.

Hak ve hayır inancı olmayan da haksızlık ve kötülük inancı da yoktur. Bu kimseler kendine nimetler veren Rablerini de tanımazlar. O’na, hayvanın sahibine gösterdiği saygı ve itaati dahi göstermezler, tam bir nankördürler. Yurtlarına yuvalarına eş ve dostlarına bile hainlik ederler. Yaratılışı bozmaya, fitneler çıkarmaya çalışırlar. Bunların karınlarını ateş, gözlerini de toprak doyurur. Bunlar tam bir dünyalıktırlar, zaten ahiretten de nasipleri yoktur.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.