KULUN RABBİYLE BULUŞMASI

Sabahın ilk ışıkları doğmadan gelen bir nidayla “Hayya ale’s-salâh!” sesiyle kulaklarımız Rabbine kavuşma iştiyakıyla yankılanır. Kalbimiz, ruhumuz fâni olan dünyadan bâki olan Rabbine yönelir. O an dünyadan elimizi eteğimizi çeker sırtımızdaki dünyanın yüklerini bir kenara bırakır. Huzura kavuşuruz. Hayatımızı dengeye koyan, bizim dünya ve ukba saadetimizi sağlayan, bizi biz yapan, bizi Müslüman yapan asıl şey… Hadis-i şeriftede geçtiği gibi “Namaz dinin direğidir.” Namazı hayatımızda bir binanın kolonu gibi düşünebiliriz. Bir bina kolonsuz ayakta kalmaz kalsa da birkaç güne yıkılır, namazda aynı böyle, bu elem verici, göçüp gideceğimiz diyarda bizi ayakta tutan namazımız, imanımız, teslimiyetimiz… Rabbim namazı emrettiği için bizde “amenna ve saddaknâ” dedik ve kıldık.
Mütemâdiyen bizi sevip huzuruna beş vakit davet eden bir Rabbe karşı biz nasıl icâbet etmeyelim? Bizi her vakit dinleyen sevinçlerimizi, hüzünlerimizi, gözyaşlarımızı akıttığımız, dertlerimizi anlatabildiğimiz, anlatamadığımız yerlerde ise “Rabbim sen konuyu biliyorsun” diye secdeye gidebildiğimiz bir Rabbimiz var biz ne kadar şükretsek az!
Cenab-ı Rabbü’l- Âlemîn bir kudsi hadiste şöyle buyuruyor: “Kulum bana bir karış yaklaştığı zaman, ben ona bir arşın yaklaşırım; o bana bir arşın yaklaşınca ben ona bir kulaç yaklaşırım; o bana yürüyerek geldiği zaman ben ona koşarak varırım.” Bu hadisleri duydukça yüreğimiz imanla çarpmalı. Müslümanın günü sabahın nuru olan sabah namazı ile başlar yatsı namazı ile sona erer. Sabah kuşların zikriyle gönüller Aşkullah ile yanıp tutuşur. Her bir kaza namazda Allah ile aramıza mesafeler koyuyor, ahiretimizin iplerini bir bir koparıyoruz. Şu dünyadan biraz sıyrılabilsek kalb-i selimlerden olabiliriz lakin biz bu dünyayı hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayıp sımsıkı avuçlarımızda tutarken biryandan da ahiretimiz kayıp gidiyor.
Zeynep Rümeysa KARATAŞ