Kötü Ahlaktan Bir Parça: Tembellik

Çalışkanlık ve tembellik değerlendirilirken başarı ve başarısızlık kaynağından ibaretmiş gibi bir algı oluşuyor. Oysaki çalışkanlık ahlaki bir erdemdir. Tembellik de bu erdeme sahip olmama durumudur.
Şahsen bu erdeme sahip olamamış biri olduğum halde Rabbim bu kulunu genelde bol nimetlerle imtihan ediyordu. Bu sebeple başarı yönünü vurgulayarak yapılan çalışma tavsiyeleri çok da anlamlı gelmiyordu bana. Çalışkanlığı bir erdem olarak üzerinde taşıyan bir arkadaşım bu konuda verdiğim artistik bir cevaba öyle bir cevapla karşılık verdi ki yıllar önce verdiği o cevap beni hala susturmaya yetiyor. ‘Bilal! Belki sene sonunda da aynı puanı alırız ama önümüzdeki hayatta benim çalışma alışkanlığım olur senin olmaz’ demişti. O günden sonra çalışkanlığın ahlaki bir erdem olduğunu fark etmiştim.
Her insanın hayatında iyi çalıştığı, emek verdiği bir iş olmuştur. O emeğin sonunda hissedilen güzel duyguyu tatmayan yoktur. Çalışkanlığa bir karakter olarak sahip olmayan ve bu duyguyu hisseden kişiler için bu uzun bir nefessizlik sürecinden sonra alınan bir nefes gibidir. Belki de önüne maddi hedefler koyarak bunların bahanesiyle elde ettiği bir uyuşturucu gibidir. Çünkü insan hedefleri bitip de durgunlaştığı an büyük bir boşluğa ve anlamlandıramadığı bunalımlı bir sürece girer. O özünde taşımadığı sadece maddi hedeflerle elde edebildiği çalışmanın verdiği hazzı kaybetmesiyle adeta bir yoksunluk krizine girer.
Yoksunluk hastalığına düşen insanda istek ve arzular netliğini kaybetmeye başlar. Hedefsizlik durumuyla oluşan bu halden yeni hedefler üreterek kurtulmaya çalışan insan hayaller kurmaya başlar. Kimilerinde bu hayaller hızlı bir şekilde ütopyalara dönüşür. Böylece ulaşılmaz hale gelen hayaller umutsuzluk duygusunun içine bırakır insanı. Karamsarlığın eklenmesi ile artan bu bunalımlı süreçten insan hayallerini küçülterek çıkma hamlesini yapar. Küçülen hayaller değer kaybını da beraberinde getirir. Bu kez insan ulaşabileceği yeni hedeflerin gerekliliğini sorgular.
Kararsızlıkla karşılaşan insan, içinde bulunduğu sıkıntılı ruh haline yeni birini daha ekler. Bu durumdan da kurtulmak için yeni bir hamle yapar ve hayatın gereklilik ilkesini de kırmış olur. Aklıyla istek ve arzularının kontrolünü ortadan kaldıran bu hamle insanı nefsinin kontrolüne bırakır. Artık hedefler anlamsızdır ve hayvansal dürtülerini gidermekten başka bir tarafa yöneltmez hale gelir. Sevaplar için gerekli akıl ve düzen ortadan kaybolur. Düzensizlik ve düşüncesizliğin eseri günahlar insanın hayatına yerleşiverir. Her hamlede daha da bunalımlı bir sürece giren insan günahlarla birlikte vicdan azabını da ekleyerek bunalımda son noktaya dayanır.
İnsan yoksunluk halinde içinde yaşadığı kötü durumu dışarıya bir kriz şeklinde yansıtır. Kendisine karşı azalan saygısı diğer insanlara karşı da yok olur. Emeklerini hiçe saymaya başlar. Hatta yük olduğu insanlara karşı nankörleşir. Sürekli bir eleştiri haline girer. Eksikler, yanlışlar, kötülükler, art niyetler… Hepsi birbirine karışır. Değerlendirme yargısı bozulur. Her şeyi doğru-yanlış keskinliği ile ayırmaya çalışır. Emek vermediği nimetler için haklar iddia eder. Doğal olarak bulamadığı karşılık sonucunda isyankârlaşır. Toplumun huzursuzluk kaynağı haline gelir.
Son zamanlarda karşılaştığımız gençlik hareketlerinin yapıcılığından çok yıkıcılığının özünü araştırdığımızda gençlerimize çalışkanlığı ahlaki bir erdemden ziyade maddi arzularına ulaşma aracı olarak öğretmiş olmamızın yattığını görürüz. İçine tembellik işlemiş, çalışırken dahi tembelliği amaçlayarak çalışan bir nesil yetiştirerek huzurlu bir toplum oluşturma ihtimalimiz yoktur. Tembellik kişinin kendisine ve toplumuna huzursuzluk kaynağıdır. Allah bizleri çalışkanlık erdemine kavuşmuş bir şekilde huzuruna kabul etsin. Amin.