KORUYUCU BİR BAĞIŞIKLIK YÖNTEMİ OLARAK AŞI

KORUYUCU BİR BAĞIŞIKLIK YÖNTEMİ OLARAK AŞI

TARİHTE AŞI

 Üzerinde bulunduğumuz topraklarda aşının tarihi çok eski zamanlara kadar gider. Osmanlı Döneminde, çiçek hastalığına yakalananların deri lezyonlarından alınan materyalin kurutulup, sağlıklı kişilerin derilerindeki çiziklere sürülerek aşılandıkları bilinmektedir. Hatta 1721 yılında İstanbul’a gelen İngiltere Büyükelçisinin eşi Lady Montagu, bu yöntemden çok etkilendiğini mektuplarında yazmıştır. İngiltere’ye döndükten sonra çiçek aşısı kampanyası başlatarak bu yöntemi yaygınlaştırmıştır. Ve aynı yüzyılın sonunda, 1796’da bilimsel anlamda ilk aşı Edward Jenner tarafından üretilmiştir. Çiçek aşısından sonra pek çok aşı bulunmuş milyarlarca kişi bu aşılar ile hastalıktan korunmuş, milyonlarca çocuk ölümden kurtulmuştur. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, dünya üzerinde insan sağlığına en çok katkısı olan iki uygulamadan biri aşılar diğeri  suyun dezenfeksiyonudur. Her iki uygulama da halen en etkili koruyucu sağlık hizmetleridir.

AŞI NEDİR ?

 İnsan ve hayvanlarda hastalık yapma yeteneğinde olan virüs, bakteri vb. mikropların hastalık yapma özelliklerinden arındırılarak ya da bazı mikropların salgıladığı toksinlerin etkileri ortadan kaldırılarak geliştirilen biyolojik ürünlere aşı denir. Aşı, insanları hastalıklardan ve hastalıkların neden olduğu sonuçlardan koruyabilmek için sağlam ve risk altındaki kişilere uygulanır. Vücut bu şekli ile kendisine zarar vermeyen mikrop ya da toksinleri tanır ve onlara karşı bir savunma geliştirir. Böylece gerçek mikropla karşılaştığında önceden geliştirilmiş savunma sistemi ile mikroplarla savaşır ve kişi hastalığa yakalanmaz. Bu kişi artık o hastalığa karşı bağışıktır. Oluşan bağışıklama genellikle ömür boyu vücutta kalır ve hastalık etkeni ile karşılaşınca onu etkisiz kılmak için savaşır.

Bağışıklama, aşıyla önlenebilir hastalıkların ve ölümlerin önlenmesi açısından en önemli toplum sağlığı müdahaleleri arasında yer almaktadır. Aşılanarak bağışık hale gelmiş bireylerin oluşturduğu toplumlarda hastalıklar, salgınlar görülmez.

PEKİ YA AŞININ YAN ETKİLERİ?

Aşılama enfeksiyon hastalıklarından korunma yanında, enfeksiyon hastalıkları nedeniyle oluşan sakatlıkların yada ölümlerin azaltılmasında da önemli role sahiptir. Aşılar da ilaçlar gibi birer tıbbi üründür ve tüm ilaçlar gibi bazı yan etkileri olabilmektedir.  Aşı sonrası gelişen istenmeyen etkiler kısmen sık görülen hafif yan etkiler ve çok nadir görülen ciddi yan etkiler olarak sınıflandırılabilir. 

Sıkça görülen hafif yan etkiler şunlardır;

Enjeksiyon (iğne) yerinde ağrı, şişlik ve kızarıklık gelişmesi, tüm aşılardan sonra değişen oranlarda (%5-60) gözlenebilir. Bulgular genellikle 24-48 saat içinde kendiliğinden düzelmektedir. Şikayetleri rahatlatmak için enjeksiyon yerine soğuk uygulama ve ağrı kesici olarak parasetamol alımı önerilmektedir.

Ateş, baş ağrısı, kas ağrısı, iştahsızlık, kusma, ishal, deri döküntüsü farklı aşılarda değişen oranlarda gözlenmektedir ve kendiliğinden düzelmektedir. 

Parotit olarak adlandırılan, yanakta bulunan tükürük bezlerinin şişmesi ile seyreden durum kızamık-kızamıkçık-kabakulak aşısından sonra % 1’den az sıklıkta görülebilir. Lenf bezlerinin geçici olarak büyümesi de kızamık-kızamıkçık-kabakulak aşısından sonra çocukların yaklaşık olarak % 5’inde görülmektedir.

Çok nadir görülen ciddi yan etkiler şu şekildedir;

BCG aşısı sonrası lenf bezlerinin enfeksiyonu (bir milyon aşı dozunda 100-1000 vaka), BCG aşısına bağlı kemik enfeksiyonu (bir milyon aşı dozunda 1-700 vaka) ve aşı içindeki bakterinin oluşturduğu yaygın enfeksiyon (bir milyon aşı dozunda iki vaka) bildirilmiştir.

Difteri-boğmaca-tetanoz aşısı sonrası bebeklerde uzun süreli ağlama atağı (bir milyon aşı dozunda 0-4800 vaka bildirilmiştir), ateşli havale (bir milyon aşı dozunda 0-290 vaka bildirilmiştir), solukluk, çevresel uyaranlara cevap vermeme, kaslarda gevşeklik şeklinde görülen hipotonik hiporesponsif atak (bir milyon aşı dozunda 0-470 vaka bildirilmiştir) görülebilir. Ağlama atağı kendiliğinden düzelir, ateşli havale uzun dönemde epilepsi olarak adlandırılan sara hastalığına yol açmaz, iyi seyirli bir durumdur.Hipotonik hiporesponsif atak kendiliğinden geçer ve bu hastalarda uzun dönemde beyin gelişimini etkileyen bir sorun gösterilmemiştir.  

Ağızdan uygulanan çocuk felci aşısından sonra aşıda bulunan virüsle paralitik polio hastalığı 700.000 – 3.400.000 aşı dozunda bir vaka olacak şekilde görülebilir. Bu risk daha çok ilk doz çocuk felci aşılamasından sonra söz konusudur. Bu nedenle ağızdan uygulanan çocuk felci aşısı, iğne şeklinde uygulanan çocuk felci aşısı iki doz yapıldıktan sonra verilmektedir.

Anafilaksi (alerjik şok tablosu), aşı içeriklerinden birine karşı ağır alerjisi olan kişilerde çok nadir (bir milyon aşı dozunda 0-1 vaka bildirilmiştir) olarak görülebilen bir durumdur.

Çoğu aşı tereddüdü aşıların istenmeyen etkilerinden kaynaklanmaktadır. Elbette aşıların da ilaçların da yararları yanında  istenmeyen etkileri vardır. Fakat aşının istenmeyen etkilerinin yanında hastalığın komplikasyonları çok daha fazladır. Örneğin bir çocuğa BCG (verem,tüberküloz) aşısının milyonluk dozlarda nadir gelişen yan etki  ihtimali mi yoksa bu ihtimalden korkarak aşının yaptırılmaması sonucu o çocuğun tüberküloza yakalandığında karşılaşacağı hayati sağlık problemleri mi daha fazla zarar verir? Bir aşının kullanıma girmesinin en az 10 yıl aldığı bu dönemde tüm  istenmeyen etkilerin araştırılıp, bu etkilerin hastalığın kötü etkileri yanında çok hafif olması durumunda aşı kullanıma girebilmektedir. Kullanıma girdikten sonra  da tüm  istenmeyen etkileri Sağlık Bakanlığınca toplanmakta, belli aralıklarla sağlık kurumlarına bildirilmektedir. Aşı sonrası istenmeyen etkilerin (ASİE) bildirimi sonrasında  bilimsel kurullar toplanarak değerlendirmeler yapmaktadır. Bazı ana babalar hastalığı geçirmenin daha iyi bir bağışıklık sağladığını ileri sürebilirler. Oysa difteri ve tetanos hastalıkları geçirilse bile bağışıklık sağlamamakta, boğamaca bağışıklığı kısa sürmektedir. Geçirildikleri zaman yaşam boyu bağışıklık sağlayan birçok hastalığın ise ağır komplikasyonları ve ölüm tehlikesi vardır. Çocuğunu hastalığa karşı korunmasız bırakıp hastalığın iyi sonuçlanmasını beklemek yerine hiç hastalanmaması için var olan bilimsel olanakların değerlendirilmesinin  daha doğru olduğu görülmektedir.

KAYNAKLAR

https://www.ttb.org.tr/kutuphane/asi_rehberi.pdf

https://asi.saglik.gov.tr/

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.