Kızıldeniz’in Sakladıkları

Kızıldeniz akmaya başladığından beri acaba kaç insan yaşadı ve öldü? Kızıldeniz akmaya başladığından beri acaba kaç zalim, kaç mazlum gördü? Kaç gemi geçti üzerinden, kaç tarlayı suladı, kaç Peygamber gördü, kaç firavun gördü?
Bu soruların cevapları meçhul. Ancak biz Hz. Musa’yı aleyhisselam biliriz. O’nun dönemindeki firavunu biliriz. İsmini bilmeyiz ama unvanını biliriz. Firavun derken ismi Ömer olan Ebu Cehil gibi ismini bilmeyiz.
Kur’an’da anlatılan bu kıssanın 3 kahramanını ele alacağız. Pardon, iki kahraman ve bir firavunu ele alacağız. Hz. Musa aleyhisselam, Kızıldeniz, Firavun. Bu sıralama aslında tüm yaratılanları sınıflandıran bir sıralama. Darwin’e inat biz başka bir sıralama yapıyoruz. İlk olarak eşref-i mahlûkat olan Hz. Musa, ardından tercih hakkı verilmeyen sadece itaat ile emrolunan varlıkların temsilcisi Kızıldeniz ve son olarak da “belhum adal” olanların temsilcisi Firavun.
Kıssada Kızıldeniz bir turnusol kâğıdı gibi bekliyor ayrım yapmayı. Tevhid ile şirki, zalim ile mazlumu, hak ile batılı… Firavun’un geçemeyip boğulduğu, Hz. Musa’nın yol edip yola koyulduğu deniz. Sahi Firavun Kızıldeniz’i neden geçememişti ki? Bu sorunun bir benzerini Talut’un ordusunda geri kalanlara da sormak gerek. Sahi onlar neden geçememişti suyu? Kanımca bu iki sorunun cevabı aynı. Üzerlerindeki fazlalıklardan dolayı bu iki su bu iki grubu içinde boğdu.
İnsan üzerindeki ağırlıklardan soyunmadan geçemiyor demek ki, bir nehri. Üç ortak yük: Kibir, inat, hırs. Bu yükleri yüklenen son bir konuk daha alacak olsaydık yazımıza o şeytan olurdu heralde. Bu üç grup, yani şeytan, firavun ve Talut’un ordusundan geride kalanlar. Bunlar sınıflandırmamızın son bölümünün üyeleri yani “belhum adal” bölümünün.
Kibir: Şeytan kibrinden dolayı Âdem’e aleyhisselam secde etmedi büyüklük tasladı. Talut’un ordusundakiler Allah’ın onların başına emir tayin ettiği genci hakir gördüler. Firavun kendini rab ilan etti ve kendine gönderilen uyarıcıya büyüklük tasladı.
İnat: Şeytan hatasından hiç dönmedi ve küfründe ileri gidenlerden oldu. Talut’un ordusundakiler sudan bir avuç içmek yerine karınlarını doldurmakta inat ettiler, itaatsizlikte ileri gittiler. Firavun Hz. Musa’nın aleyhisselam mucizelerine karşı bunun bir büyü olduğuna inat etti ve o da haddi aşanlardan oldu.
Hırs: Şeytan kendisini yaktığı yetmiyormuş gibi Allah’ın kullarını saptırmak için hırsı yüzünden, Âdem’e aleyhisselam olan kininden mühlet istedi. Talut’un ordusundakiler başlarında bir peygamber olduğu halde hırslarından dolayı bir komutan talep ettiler ve imtihan için onlara seçilen komutanı hırslarından dolayı tenkit ettiler. Firavun denizin yarılıp yol olduğunu göremeyecek kadar hırslandı. Hz Musa’nın peşine düştü hem de mucizeyi göremeyecek kadar.
İşte, kibir, inat ve hırsın sudan geçemeyeceğini gösteren kıssalar… Bu yüklerin insanı ne hale getirdiğini anlatan ibretler. Bu yazıyı okuyan kardeşim! Dünya yeni bir eşikte, yeni bir nehrin kenarında… Nehri geçebilmek, imtihanı kazanabilmek ve çağı aşabilmek için fazlalıklarımızı gözden geçirmemiz gerektiğini unutma. Bu çağ, reklam çağı. Yani bize sürekli “eksiksin tamamla!” ya da “tamamlamak için her şeyi yap!” diyen bir çağ. Öğrenciye not, evliye ev ve araba, yaşlıya sağlık, işçiye para, memura makam… “Sende bunları eksik görüyorum tamamla!” diye haykırıyor. Bunlar reklam fakat fazlamız vardır, diyemiyoruz ve boğuluyoruz.
Yükümüz ağır… Biz insanız yürürken yeri yarıp geçemeyeceğiz kibirlenmek neyimize. Biz insanız bilmeyiz, bilmediğimize inat etmek neyimize. Biz insanız ömrümüz sınırlı, hani kefenin de cebi yok, hırs neyimize. İşte Kızıldeniz’in sakladığı, Kur’an’ın beyan ettiği gerçekler. Soyunmak gerek bu çağın fısıltılarından varılacak ufuklar nehrin karşısında ise.