KAYBETMEDEN KAZANMADI KİMSE

“Hata yapmak
fırsatını Adem’e veren sendin
bilmedim onun talihinden ne kadar düştü bana
gençtim ben ve neden hata payı yok diyordum hayatımda….”
Hayatımın bir dönemine kadar hata yapmaktan çok korkan bir insan olarak yaşadım. Toplum bana mükemmel olmam gerektiğini telkin ediyordu ve bende çocukça bir aldanışla eğer toplumun doğru algısına uygun hareket edersem bir gün mükemmel insan olabileceğim hayaline kapılmıştım . Hata yapmaktan çok korkuyordum ve dışarıdan akıllı uslu gibi gözüksem de aslında düşmemek için hiç koşmamış ve koşmanın hazzını hiçbir zaman yakalayamamıştım. Çünkü akıllı çocuklar koşmamalı , ağaca tırmanmamalı , yaralanmamalı, arkadaşlarıyla kavga etmemeli yani kısaca bir şeyleri keşfetme uğruna hiçbir tehlike riskine girmemeliydi. İşte hayatta hep bu mantıkla hareket ederken kendimi imkansız bir mükemmellik yarışında buldum. Mükemmel hareketler yapmalı, mükemmel kararlar almalı ve mükemmel bir şekilde yaşamalıydım. Bu duygu ile yaşamak aslında her geçen gün beni çürütüyor, her günüm başka bir ziyanla bitiyordu. Tıpkı annesi kızacak diye düşmekten korkup koşmayan , bisiklete binmeyen ve türlü türlü oyunların zevkine varamamış bir çocuk gibi düşmemek uğruna hep daha fazla eksik kalıyordum.
Mantıklı kararlar verme uğruna kararlar verdiğim bir dönemde toplumun mükemmellik algısına göre yaşamanın beni bitireceğini fark ettim. İşte o günlerde yaşama amacımı sorguladım. Vakit kısaydı ve ben bu hayatı ne uğruna yaşıyordum? Gerçekten önemli olan toplumun güzel göreceği bir hayat yaşamak mıydı yoksa Allah’ın insanın içine koymuş olduğu hakikat arayışı mıydı? Ciddi ve samimi anlamda bir karar vermek zorundaydım ve bu benim için oldukça sancılı olmuştu. İkinci kararı verdim ve toplumun yadırgayacağı ve mantıksız bulacağı ama beni bambaşka bir yola götürecek kararlar almaya başladım. Hayatıma dair toplumun saçma ve mantıksız bulacağı riskler almaya başladım. Ve risk alarak ilk defa kendime hata payları bırakmaya başladım. Çünkü risk almak için hata yapmış olmaktan korkmamak gerekiyordu. Aslında asıl mantıklı olan bu şekilde riskler almaktı çünkü olmayacak bir mükemmelliğe oynamak sonucu kesin hüsran olan boş bir hayaldi. İşte
bunu kabullenmek bana hatalarımla yüzleşme şansını verdi ve aslında binlerce kitaptan öğrenemeyeceğim birçok şeyi hatalarım sayesinde öğrenebileceğimi fark ettim. Ve bunu fark ettikçe daha önce binlerce kez duyduğum “Eğer siz günah işlemeseydiniz, Allah sizi helak eder ve yerinize, günah işleyip, peşinden tövbe eden kullar yaratırdı.” (Müslim, Tevbe, ) hadisini ilk defa işittiğimi fark ettim. Hata yapmaktan bu kadar korkmamaya karar verdiğimde ise bu hata yapma özgürlüğünde ki sınır ne olacak sorusu kafama takıldı işte bu konuda da niyet hadisi olarak geçen meşhur hadis aklıma geldi “Ameller ancak niyetlere göredir ve herkese ancak niyet ettiği şey vardır. Kimin hicreti Allah’a ve Rasulü’ne ise onun hicreti Allah’a ve Rasulü’nedir. Kimin de hicreti elde edeceği bir dünyalık yahut nikahlayacağı bir kadın için ise, onun hicreti de hicret ettiği şeyedir.”Bunu da düşündükten sonra şu karara vardım toplumun istediği ve asla gerçekleşmeyecek olan hadsiz bir iddia olan mükemmel insan olma yolunda minimum hata yaparak (bu iyi en iyi ihtimal) Allah’ın huzuruna çıkmaktansa binlerce hatası olsa da hayatı boyunca hakikate ulaşmak için insanların koyduğu sınırları tanımayan bir insan olarak çıkmayı tercih edecektim.
Mükemmellik sevdamdan vazgeçmeye çalıştığım günden beri hatalarımla daha barışık olmaya öğrendim. Hatalarımla bu şekilde yüzleşmek ve yeni hatalar yapmaktan korkmadan hiçbir şey olmasa bile bunun hata olduğunu öğrenirim mantığı ile keşfetme duygusunu tatmak bana toplum onayının veremeyeceği hazları yaşattı. Fark ettim ki aslında yaşamaya yeni başladım çünkü insan düşmekten ve yorulmaktan korkmadan koşmaya başladığında rüzgarı hissedebiliyormuş …