Karıştırıyorlar

Karma karışık bir hayata doğru sürüklenmeye çalışılıyoruz. Her şeyi açık ve net olan Müslüman toplum karıştırılmak isteniyor. Tek muhkem kitabın ve dinin sahipleri mü’minlerin kafaları, kalpleri, imanları, ibadetleri karıştırılmaya çalışılıyor. Müslümanlar iç ve dış fitneciler vasıtası ile hallaç pamuğu gibi savruluyor. Müslümanların yaşadığı coğrafyalara bir bakın; her şey karma karışık bir hale getirilmeye çalışılıyor. Küfrün öteden beri yapmaya çalıştığı bu da mü’minler bu oyuna neden alet olurlar?
Rabbimiz buyurdu ki: “Kalplerinde bir eğrilik olanlar fitne çıkarmak ve onun olmadık yorumlarını yapmak için müteşabih ayetlerinin ardına düşerler. Oysa onun gerçek manasını ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş olanlar “Ona inandık, hepsi Rabbimiz katındandır” derler.” (Âl-i İmran, 7)
Kalplerinde hastalık olanlar Rabbimizin kelamıyla bile fitne çıkarmaya çalıştılar ve çalışmaktadırlar. Öncelikle mü’minlerin kafaları kitapları ile karıştırılmaya çalışılmıştır. Aynı kitabı okuyup aynı şeyleri anlamayan ve birbirine düşen mü’minlerin akıbeti nasıl olur? Günümüzde bir kısım malumat sahibi kişiler ve onlara tabi olanlar kendilerince Kur’an’ı anlamaya ve anlatmaya kalkıştıkları için kendi kafaları da karışık bir kısım insanların da kafalarını karıştırıyorlar. Şimdiye kadar sahabe anlamamış, ulema anlamamış da kırık dökük malumatları ile bunlar mı anlamış? Mü’minlerin imanları, ibadetleri, ahlakları tehlikede iken müteşabihlerle kafa karıştırmak kimin hayrınadır?
Bir de pek çok kişinin anlayamayacağı meseleleri avamın huzurunda tartışarak da kafa karıştırmaktadırlar.
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz buyurdu ki: “Sen bir cemaate akıllarının almayacağı bir şey söylersen mutlaka bu, bir kısmına fitne olur.” (Müslim)
Ulemanın geleneği; ilmi meseleleri ehli ile tartışıp, gerekli olanları avama aktarmaktır. Günümüzde her mesele herkesin huzurunda İslam adabına da riayet etmeden tartışılarak bir kısım insanlar için fitneye sebep olmaktadır. Bunun vebali de ağırdır.
Rabbimiz buyurdu ki: “İman edenler ve imanlarını zulüm ile karıştırmayanlar, işte güven onlarındır ve hidayete erenler de onlardır.” (Enam, 82)
Ulûhiyet ve rububiyet yalnızca Rabbimize aittir. Allah’tan başkasına ulûhiyet ve rububiyet isnadı Allah’ın hakkını tanımamak ve imanda en büyük zulmü işlemektir. Bugün mü’minlerden ne kadarı imanını küfür ve şirk gibi tehlikelerden koruyabiliyor? O halde ulemaya düşen mü’minlerin imanını, ibadetlerini, ahlakını kurtarmalarına yardımcı olmaktır. Münakaşalarda birbirini alt etmek değil. Malumatı olmayanlar da bu münakaşalara taraf olarak vakitlerini gereksiz tartışmalarla geçirmemeliler. Onlara düşen Kur’an ve sünnet yolunun yolcusu Rabbanî âlimlere kulak verip onlara tabi olmaktır. Gücünün yettiğince salih amellerde bulunmaya gayret eden mü’min kendini fitnelerden korumuş olur.
Rabbimiz buyurdu ki: “Onları helake sürüklesinler ve dinlerini karıştırıp onları yanıltsınlar.” (Enam, 137)
Şeytan ve avanesi dün de bugün de mü’minlerin imanına taliptir. Mü’min, imanını koruyabilmek için var gücüyle gayret etmelidir. Bidat ve hurafeler mü’min toplumlarda fırtına gibi esmektedir. Malumat sahipleri birbiriyle çekişmeyi bırakıp Müslüman toplumu bidat ve hurafelerden arındırmaya çalışmalıdır.
Rabbimiz buyurdu ki: “Hakkı batıla karıştırıp da bile bile hakkı gizlemeyin.” (Bakara, 42)
“Ey kitap ehli! Niçin hakkı batıla karıştırıyor ve bile bile gerçeği gizliyorsunuz?” (Âl-i İmran, 71)
Karıştırıcıların en önemli hedeflerinden biri de hakkı batıla karıştırmaktır. Hakk ve batıl birbirine karışınca her şey birbirine karışır.
Rabbimiz buyurdu ki: “Bunlar salih amelle kötü ameli birbirine karıştırmışlardır.” (Tevbe,102)
Hakk ve batıl birbirine karıştırılınca artık ölçüler kaybolur. Ölçüler kaybolunca da iyi ve kötü birbirine karışır.
Bugün şehirlerde barikatlar kurup memleketine, milletine savaş açanlar kendilerini haklı görebiliyorsa bu kafa karışıklığındandır. Bir kısım Müslümanlar, Yahudi ve Hıristiyanlarla birlik olup Müslüman katliamı yapıyorlarsa bu kafa karışıklığındandır. Aynı Allah’a kul, aynı peygambere ümmet olduğunu söyleyenler, birbirini sevip birbirine kardeş olamıyorlarsa aynı kafa karışıklığındandır. Bazı Müslümanlar bazı Müslümanlara kâfirlerden daha çok düşmansa bu kafa karışıklığındandır. Kafaları ilahi ve nebevi öğütlerle düzeltmezsek dünyamız da ahiretimiz de mahvolur. Ey Allah’ın kulları; aklımızı başımıza alalım.
Rabbimiz buyurdu ki: “Bunlar şehirlerde azgınlık eden ve oralarda pek çok bozgunculuk çıkaran kimselerdi.” (Fecr, 11-12)
“And olsun; eğer münafıklar, kalplerinde bir hastalık bulunanlar ve Medine’de kötü haberler yayıp ortalığı karıştıranlar vazgeçmezlerse elbette seni onların üzerine gitmeye teşvik edeceğiz. Onlar da orada lanete uğramış kimseler olarak seninle pek az süre komşu kalacaklardır. Nerede bulunurlarsa yakalanırlar ve yaman bir şekilde öldürülürler.” (Ahzab, 60-61)
Hiçbir zaman bozguncuların akl-ı selim bir toplumda ayakları yer tutmamıştır. Bir toplumda bozguncuların ayakları yer tutmuşsa o toplum helak olmuştur.
“O fasıklar ki Allah’a verdikleri ahdi O’nunla anlaşıp bağladıktan sonra bozar. Allah’ın birleştirilmesini emrettiği şeyi keser ve yeryüzünde bozgun çıkarırlar. İşte bunlar hüsrana uğrayanlardır.” (Bakara, 27)
Adetullahtandır; dün de bugün de karıştırıcılar ve bozguncular, onlara yardım ve yataklık edenler helak olup hüsrana uğramışlardır.