Karakter, Beyyine, Yol

Karakter, Beyyine, Yol

İman; kalplerin güpegündüz gördüğü Allah’a iman etmesi…

Ne büyük işler yaptırdı o kalp tarih boyunca insanlara. Öyle şeyler ki; hayatın her aşamasında yeni aşılmaz işler bırakan, mukaddes toprakların fethine giden mukaddes yolculuklar yapan, Allah’ın adına şehadetle yürüyen kutlu nesiller, cihadı kalplerinin yegâne süsü yaptılar.

Ne büyük işler ki yolculuk onlar için; sonsuz güzellik içindeki rahmetin en zirvesine giden, amaçlanmış yolculukların en akli ve ruh-i zevk ihtiyacının en anlamlı meyvesi.

Şehadet; güpegündüz gördüğümüz Allah’a hakkıyla imanın en güzel meyvesi… Şehit olamadığı savaşı kaybedilmiş bir savaş sayan teslimiyet timsali zihniyete Allah ve tekaddes hazretlerinin altın tasta sunduğu hediyenin adı. Yolda yürüme şeklidir ashabın, şehadet.

Yol; insanın usul ve vusulünü ama en özde karakterini ortaya çıkaran bir beyyinedir. Yol gibi bir beyyine ile imtihan olan ve bu tepeyi kalplerinin aydınlık köşelerindeki imanla aydınlatan ümmet-i Muhammed’in yoldaki meymene ashabı, biz ‘yemin ashabı’na ‘yola çıkılır insan’ profilini göstererek çağlar ötesine haykırmayı başarmışlar. Gece açlıktan uyuyamadığı için dışarı çıkan cihan güneşinin, yine açlıktan uyuyamayan Ömer ve Ebubekir ile karşılaşması; yol arkadaşlığının ruh arkadaşlığı ile eşdeğer bir kavram olduğunun en zirve delilidir. Kıvılcımdan korlar ile yürekleri yanan insanların ne derece sadık dava arkadaşları yetiştirdiğine şahit oluyoruz.

Donanımsız 300 kişilik askerin; donanımlı 1000 kişilik ordunun üzerine sel olup aktığı savaşın evvelinde ‘Sen bize şu denizi gösterip dalarsan vallahi biz de arkandan dalarız.’ diyen Sad’ı hatırladık mı?
Ocakları açık kalmadığı halde ‘Vallahi ocaklarımız açık kalmıştır’ diye savaşa ve şehadetin prosedürüne ihanet eden münafıkları hatırladığımız kadar net hatırlıyoruz Sad bin Ebi Vakkas’ı. Yol; karakterler için birer beyyine imiş gerçekten. Ölüme koşsan da dönmemeyi öğreten beyyine…

Yürüyüşü ölümü korkutanlar ile yürürken dahi ölümden korkanları derecelendiren bir termometre gibi işlev yapar yol. Kim daha çok yanıyor Allah için? Kim yerinde dururken rahatsız, kim oturduğu yerde kaygısız; ortaya çıkaran imtihanın adıdır YOL.

Ziynetlerini bırakıp iki bez parçasıyla peygamberinin arkasında dört yüz küsur kilometre ötede cennete koşanların mirasıdır YOL.

Hata yapanların tevbesidir yol aynı zamanda.

Toplumun kanaat önderlerinin; Allah’ın hak yolundan saptırma uğrundaki üstün çabası son zamanlarda sahabeye iftiralar düzme projesiyle devam ediyor. Gerçekten bu çabayı gösterenler bir şekilde çalışıp toplumun ciddi bir kesimini etki altına almayı başardı. Kur’an’ı, Rasulullah’tan kurtarıp nefsiyyatın ve kıt yorumların esiri yapan ve ayrıca aklı, vahyin önüne geçiren bir din icat etmek için gecesini gündüzünü sarf eden akılcı-akılsız güruh; hadisleri yok etmenin yolunu sahabeye kurşun sıkmada bulmuş.

Sahabe; peygamberimizin ağzından Efendimiz’e iftiralar atmışmış. Vay efendim bu sözleri peygamberimiz nasıl söylermiş. İftira atılan güruha bak, iftira atan güruha…

HÂŞÂ! HEYHÂT ki HEYHÂT… Onlar ki canlarını 28 Şubat’ta ortaya koyan cihad erlerinin öğretmenleri. Sahabeyi hedef tahtasına oturtup hadislere ok atan akılsızlar ne sahabeyi ne de hadisleri vuramamışlar. Yine ıska, yine ıska… Ve kıyamete kadar ıskalayacaklar. O oku atanlar tevbe etmezlerse Kevser suyuna giden yoldan geri döndürülen bahtsız insanlar olacaklar. ‘Onlar senden sonra senin dinini bozanlar. Senden değil onlar.’ diye Efendimiz’le konuşan Allah’ın bahsettiği o üçüncü zümre olacaklar.

Yerde kocası ve iki oğlunun cansız bedenleri yatarken Rasulullah’ı görüp ‘Sen yaşıyorsan her şeye katlanırım ya Rasulullah’ diyen Nesibeler, yol arkadaşlığının cinsiyet meselesi olmadığını; kısa olduğu için Bedir’den döndürüleceğine ağlayıp Allah Resulü beni görmesin diye abisinin arkasına saklanan Umeyr, yol arkadaşlığının boy meselesi olmadığını; çocuk olduğu için Bedir’den döndürülüp düşmana sırtını dönmeyeceğine söz veren ve bu sözün tatbikini hakkıyla yerine getiren Musab, yol arkadaşlığının yaş ile ilgili olmadığını gösterir.

Bu ruhla; sahabe efendilerimiz, önlerine Kisra’nın altınları dökülünce dahi davalarından taviz vermemişler, açken ‘İlmi Çin’de de olsa arayın.’ diyen peygamberi karınları tokken de dinlemişler ve kilometrelerce yolları fedakârca tepmişler, ilmin peşinde koşmuşlar.

Hafsalalara sığmayan, anlattığımız ve anlatamadığımız şu örnekler; bizlere ne büyük bir dinin mensubu olduğumuzu ve YOL ARKADAŞLIĞI’nın bir adamlık meselesi olduğunu gösterdi.

Kardeşlerim; Allah Resulünün 21.yüzyıla uzanan kutlu eteğine sarılan ve Allah yolunda binalar gibi saf bağlayanlardan olmak için karakter eğitimimizi tamamlamalı, cennete giden ve durdurak bilmeyen yolculuğumuzu bitirmeliyiz. Vahdete giden yolun yolcuları olarak bu gemiye kaptanlık yapmalı ve evlatlarımıza Kur’an’ın ve adaletin hâkim olduğu bir dünya bırakmalıyız. Öyleyse ashab gibi niyet ettik; Allah rızası için yenileyen bir secdeye, mukaddes bir yolculuğa peygamberle çıkmaya…

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.