KAPAK- Yolun Yolumuzdur

KAPAK- Yolun Yolumuzdur

HOCAM! YOLUN YOLUMUZ, DAVAN DAVAMIZ, SEVDAN SEVDAMIZDIR

Ben Şeriat insanıyım diyen aksiyoner bir derviş, büyük dava adamı ve gönül insanı, zamanın alimi, zahit, mücahit ve güzel insan, merhum ve muhterem Zeki SOYAK hocama selam, dua, muhabbet ve 18 yıllık hasret ile…

Zeki hocam ile 1988 yılında Osman Bağcı hocamın vesilesiyle tanıştım. Bu tanışma hayatımın en anlamlı dönüm noktalarından birisidir.

Zeki hocam, bilge, zahit, mücahit, organizatör, mefkuresi olan, İslami çalışma sevdalısı, sancılı ve dertli müstesna bir şahsiyetti. Büyük bir dava adamı, gönül insanı ve gönül fatihi idi. Vakıf insandı.

Hayatını İslami çalışmaya adamıştı. İslami çalışmanın en güzelini, en güzel şekilde yaptı. Çünkü ölçüleri Kur’an ve Sünnetti. İslami çalışmayı hayatının bir parçası değil, bizzat hayatının tamamı ve kendisi yapmıştı.

Dünyevi makamlar, nimetler, zevkler ve çeşitli olumsuzluklar onu yolundan ayırmadı. Gözünü, gönlünü ve ayağını kaydırmadı. Vitrinlere takılıp kalmadı. Yaşantısıyla adeta, ballar balını buldum kovanım yağma olsun diyordu. Çünkü O, bütün zamanını İslami hizmetlere tahsis etmişti.

Ölçü ve denge insanı olarak, İslami bir hareketin, İslami bir çalışmanın olmazsa olmaz şartlarını ve anayasası mesabesinde olan yol işaretlerini çizmiş ve ortaya koymuştur. İslam’ın arı duru olan iki kaynağı Kur’an ve Sünnetten süzerek çıkardığı ve çalışmalarımızda esas aldığımız özgün ölçü ve çalışma esasları ile ufkumuzu açmış, farklılığımızı ortaya koymuştur.

Bu ölçüler ve çalışma esasları özetle şunlardır:

İslam’a bir bütün olarak bakmak.

Vasıtaları gaye edinmemek.

Meslek, meşrep ve mezhep taassubu göstermemek.

Her türlü aşırılık ve taşkınlıktan uzak olarak, ifrat ve tefritte değil, itidal üzere olmak.

Bütün işlerimizi istişare ile yapmak.

İstikamet tayin eden şu sözler kendisine aittir;

“Fedakarlıklarının hesabını tutanlar bu davayı yürütemezler.

Düşüncesini ve niyetini İslamlaştıramayan, yaşantısını ve hayatını İslamlaştıramaz.

İslami çalışma yaparken korkmamak gerekir. Çünkü rızık Allah’a aittir. Rızkın kefili Allah’tır. Ömür ise Allah’ın elindedir.

Müslüman korkmaz çünkü o, Allah ile akitleşmiş insan demektir. Cennete karşılık malını ve canını Allah’a satmıştır. Müslüman bunda samimi olursa hiç kimseden korkmaz.

On adım atması gerekirken dokuz adım atan kişi, bir adımı atmadığı için Allah’a karşı mesuldür.

Kendi içinde iç fethini, iç inkılabını gerçekleştiremeyen bir insanın geniş bir dış inkılabı gerçekleştirmesi mümkün değildir.

Netleşmenin ilk şartı sağlam ölçülere sahip olmaktır. Bir bölgedeki sisler geçicidir. İslam’ın ölçüleri ise nettir. Net olmayan bizim düşüncelerimiz, bizim hislerimiz ve bizim niyetlerimizdir.”

Zeki hocam her zaman bize örnek olup rehberlik etmiş, mütevazı bir insandı. Kolay erişilebilir birisiydi. Sevinçli ve kederli günlerimizde yanımızdaydı. Çocuklarımın sünnetinde Nevşehir’den çıkıp Kırşehir’e ta köyümüze kadar gelmişti. Her ne zaman Kırşehir’e davet etsek, önemli bir programı yoksa kardeşlerime faydalı olayım düşüncesiyle davetimize icabet eder, yok demezdi.

“Bir kavmin efendisi, onlara hizmet edendir” nebevi ölçüsünden hareketle hastalığının arttığı bir dönemde bile, evinde kendisini ziyarete gelen tüm misafirlerine çay ve kahvesini kendi elleriyle ikram eder, yardım etmek isteyenlere izin vermezdi.

Müslüman’ın lügatinde yılgınlık, bıkkınlık, ümitsizlik ve korkunun yeri yoktur demiş, en zor şartlarda bile ümidini hiç kaybetmemiştir. Hep ümit var olmuş, hep ümit telkin etmiştir. Onun hayatında ümitsizlik yoktur.

28 Şubat’ın kara günlerinde, herkesin korkup sindiği ve kabuğuna çekildiği zor bir zamanda bütün Türkiye’yi dolaşmış, Müslümanlara “Korkmayın, sohbetleri terk etmeyin!” şeklinde cesaret vermiş ve ümit aşılamıştır. En kötü ve en zor şartlarda bile en güzel çalışmalar yapılabilir. Yusuf aleyhisselam zindana girer girmez orayı medrese haline getirmiştir örneğini sık sık hatırlatırdı.

Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimiz şöyle buyurdu: “İnsan öldüğü zaman üç şey hariç ameli kesilir: Sadaka-i cariye, kendisinden faydalanılan ilim ve kendisini hayırla ettiren salih evlat.”

Manevi evlatları ve talebeleri olarak hocamızı daima hayırla yâd edecek, bıraktığı ilimden faydalanacak, açtığı çığır ve yolda onu takip edecek, onun bize bıraktığı bayrağı yere düşürmemek suretiyle onun amel defterini kapattırmayacağız inşallah.

Bir gün bir sahabi, Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimize gelerek dedi ki:

“Ya Rasulullah! Seni canımdan, malımdan, çocuklarımdan daha çok seviyorum. Sizi o kadar çok seviyorum ki, sizi hatırladığım an sizi göremezsem neredeyse canım çıkacakmış gibi oluyorum. Evimde bulunduğum sırada sizi hatırlayınca görmeye sabırsızlanıyorum. Sizi görmeden rahat edemiyorum. Sizin de benim de bir gün öleceğimizi düşünüyorum. Öldükten sonra siz Peygamberler mertebesine gideceksiniz. O zaman sizi görememekten dolayı korkuyorum. Sizi cennette bile görememek bana ağır gelecek.”

Buna karşılık Hazreti Peygamber sükût etti ve cevap vermedi. Bir müddet sonra Cebrail Aleyhisselam şu ayet-i kerimeyi getirdi: “Kim Allah’a ve Resulüne itaat ederse o, Allah’ın kendilerine ikram ettiği kimseler olan Peygamberler, sıddıklar, şehitler ve salihlerle beraber olacaktır. Onlar ne güzel arkadaştırlar” (Nisa Suresi: 69)

Mescid-i Nebevi’de bir kimse Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimize şöyle bir soru sordu: “Ya Rasulullah. Kıyamet ne zaman kopacak?” Hazreti Peygamber ona: “Kıyamet için ne hazırladın, hazırladığından haber ver” dedi. Adam: “Ben kıyamet için çok namaz, çok oruç ve çok sadaka hazırlamadım. Fakat ben, Allah’ı ve Resulünü çok seviyorum” dedi.

Bunun üzerine Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem: “Sen sevdiklerinle beraber olacaksın” buyurdu. Bu hadis-i şerifi bize nakleden Enes bin Malik radiyallahu anh diyor ki: “Allah’ın Resulünün bu sözüne sevindiğimiz kadar başka hiçbir sözüne bu kadar sevinmedik. Ben Rasulullah’ı, Ebubekir’i ve Ömer’i seviyorum. Onlar gibi amelim çok olmasa da onlarla beraber olacağımı umuyorum.”

Bu ayet-i kerime ve bu hadis-i şerif aynı zamanda bana da bir müjdedir ve beni de çok sevindiriyor. Ben, Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimizi, Hazreti Ebubekir’i, Hazreti Ömer’i ve Zeki Soyak hocamı çok seviyorum. Onlarınki kadar çok amelim olmasa da onları sevdiğim için kıyamet gününde onlarla beraber olmayı ümit ediyorum.

Kişi sevdiği ile beraberdir. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’i seven, O’nun Sünnetine, O’nun Şeriatına tabi olanlar, cennette O’nunla ve O’nun dostlarıyla beraber olacaklardır.

Allah yolunda çalışanların mükafatı ve ödülü ne güzeldir. Duamız ve tesellimiz budur.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.