KAPAK – Ailede Erkek ve Kadının Yeri / Saliha Beyza Usta

KAPAK – Ailede Erkek ve Kadının Yeri / Saliha Beyza Usta

Bizleri bir tek nefisten yaratan, ondan da eşini yaratan, o ikisinden de birçok erkekler ve kadınlar yayan Allah Teâlâ her birimizi emanetlerle donatarak bir müddet kalmak üzere dünyaya indirdi.

Çeşitli yönlerden üstünlükler ve zayıflıklar vererek bizi birbirimize muhtaç kılıp dünyada beraberce nasıl yaşayacağımızı görmeyi diledi. “Bakalım, en güzel ameli hangimiz yapacak?”…

Zenginler cömert olabilmek için fakirlere muhtaç, güçlüler yardımsever olabilmek için zayıflara… Toprağın altında hepsi sıfırlanacak olan varlığımızla Rabbimizin rızasına, gerçek ve kalıcı yurdun nimetlerine kavuşma imkanı açılmışken şükredip bunun için yarışacağımıza, başkalarına verilenleri temenni edip kendimizi heba etmekten Allah (cc) hepimizi muhafaza eylesin.

Sahabe efendilerimiz her meselede “Buradan benim ahiretime ne çıkar?” düşüncesiyle hareket etmeyi bir meleke hâline getirdiler. Peygamber Efendimiz’e (sas) hep buna dair sorular sordular. Günümüzde çokça köpürtülen erkek-kadın eşitliği meselesi ashab-ı kiramın kadınlarının da aklına takıldı ancak onların meselesi oyun ve eğlence mesabesindeki dünyalık metalarla alakalı değildi.

Miras, aile hukuku gibi alanlardaki farkları da gündem etmediler. Kaygıları ahiret olduğu için ibadetlerdeki farkları dert edindiler. Hanımların hatibi Hz. Esmâ bint Yezîd (r.anhâ) Peygamber Efendimiz’e (sas) sorduğu uzunca soruda; erkekler cuma namazı kılmak, camiye ve cemaate çıkmak, hastaları ziyaret etmek, cenazelerde bulunmak, birden fazla hacca gitmek ve özellikle cihada katılmak suretiyle sevap kazanırken hanımların evde onların mallarını koruyup çocuklarına baktıklarından bahsedip Rasulullah’tan (sas) ecir “eşitliği” talep etti.

Bu hususta aldığı peygamber müjdesini günümüzde erkeklerin yaptığı her işi yapabilmeyi fazilet sayan zihniyet anlamayabilir. Allah Teâlâ erkeğe ailenin geçimini ve yönetimini emanet etmiş, kadına da ona itaati emretmiştir. Her iki tarafı da yaratılışta buna uygun özelliklerle donatmıştır. Allah Teâlâ’nın Kur’an-ı Kerim’de bu hususta erkekleri tarif ederken kullandığı “kavvam” kelimesi ayakta tutan, koruyup kollayan ve geçimini sürdüren manasında olup Allah Teâlâ’nın el-Kayyûm isminin tecellisidir.

Kadın ise bünyesinde bir can yaratılıp hayat bulması potansiyeliyle el-Hayy isminin tecellisi olmaktadır. Allah Teâlâ’nın bu görev taksiminde gördüğümüz ve göremediğimiz pek çok hikmetler vardır. Psikolojik ve fiziki yönden erkek ve kadın Allah’ın hukukunda emrettiği vazifelere yatkındır. Erkek güvenilmek ve takdir edilmekle, kadın ise destek görmek ve sevgi paylaşmakla kendini mutlu hisseder.

Kadının hamilelik, doğum gibi duygusal ve fiziksel olarak hassas olduğu dönemler vardır. Erkekler böyle duygu dalgalanmaları yaşamazlar.

Aile içi ilişkilerde kadın baskınken dış ilişkilerde erkek ön plandadır. Ayrıca erkekler çoğunlukla sonuç odaklı, düz bir bakış açısına sahipken kadınlar hemen her konuda renkli, çeşitli ve çetrefilli düşünürler. Velhasıl tefekkür eden bir kavim için burada çokça ayet vardır.

Mevlânâ hazretleri temsili bir hikâye ile erkeği akla, kadını ise nefse benzetir. Çünkü erkek fıtratı çoğu zaman olaylara mantık cihetinden bakarken kadının fıtratında çoğunlukla duygular ön plandadır. İşte bir fertte akıl ve duygular birlikte ve dengeli olursa kişi Rabbinin istediği tekâmül sürecinde yol alabilir. Ne akıl tek başına doğruyu bulabilir ne de his. Her ikisi de yerinde ve kararında muhteşemdir.

Mesela Hz. Hacer’in iki tepenin arasında yedi kere gidip gelmesi mantıkla değil ancak yavrusuna duyduğu merhametle açıklanabilir. Daha sonra aynı yavruyu Hz. İbrahim’in Rabbi için kurban etmesi gerektiğinde duygularını bir tarafa bırakması gerecektir. Zira evladını veren Kudret onu geri istemektedir.

Kadının duygu dünyası o kadar rengârenk ve canlıdır ki Allah Teâlâ’nın ona verdiği cemal tecellilerinin evde saklanmaya ihtiyacı vardır. Dış dünyaya açıldıkça; çarşı, pazar, internette dolaştıkça; çevreye gereğinden fazla enerjisini yönelttikçe hem Allah’ın onda var ettiği cevherleri savurmuş olur hem de çevresindeki cezbedici nesnelere karşı bir erkeğe göre daha fazla etkiye açık olduğu için kalbini fazlasıyla malayani ile doldurmuş olur.

Elbette kadının evden çıkmaması gerektiğini söylemiyoruz. Ancak kadının mutlu, huzurlu, güvende ve kendini iyi hissettiği yer evi olmalı. Bir kadın eşine itaat ederken aslında itaati Rabbinedir. Bu yüzden ailesiyle geçiminde, eşine tebessüm ederken, evin işiyle meşgulken bunu bir ibadet niyetiyle yapmalı. Ailesinin neşesi ve hayat kaynağı olmaya gayret etmeli ve bunu ancak ve ancak sevabını Allah’tan umarak yapmalı.

Erkek de ailesine yedirip giydirdiği her şeyde, eşine yaptığı her iyilikte Allah’a ve Resulü’ne itaat vecdi içinde olmalı. Herkes eşine Peygamber nasihatine göre davransa Allah Teâlâ’nın aile için vadettiği sevgi, merhamet ve sekinet inşallah evlere dolar, bütün ümmetin yuvaları sanki dünyada cennetin şubelerine dönüşür.

İslam hukukunda, yani Allah’ın (cc) kanunlarında, kadın ve erkeğe düşen hak ve mesuliyetlerin yaratılışa uygun olarak muazzam bir denge ve adalet üzere olduğuna önce iman edelim. Daha sonra hikmetlerini merak edersek öğrenmeye çalışalım.

Şunu da unutmayalım ki dilediğine kerem ve izzeti veren ancak onu Yaratan’dır. Her kul Rabbinin değer verdiği kadar değerlidir ve Rabbimiz değerimizi takvamıza göre belirlediğini bildirmiştir.

Velhamdulillahi Rabbi’l-âlemîn.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.